Kent ve sanat kültürü 14
Yazar: Oğuz Adanır
Dünyanın birçok ülkesinde turizm bir görgü ve bilgi işi olma aşamasından bir bilim olma aşamasına çoktan geçtiği için İspanya, İtalya, Fransa gibi ülkeler bu işten muazzam paralar kazanmayı başarıyorlar. Turizmi neredeyse yılın on iki ayına yaymışlar.
Oysa bilime çok fazla inanmayan bizim gibi toplumlar politik atmosfer, hava koşulları, dünya ve çevre ülkeleriyle olan ilişkiler doğrultusunda genellikle yılın belli aylarında turizm alanından para kazanmaya çalışıyorlar.
Dünyada turizmden en çok pay alan ülkeler sıralamasında ilk üçe giren İspanya çok da dengeli sayılamayacak politik ve ekonomik atmosferi, şöyle ya da bize benzeyen insanı, havası, suyu, yiyeceği, içeceğiyle üstünde ciddi bir şekilde durulması gereken bir örnek.
2017 yılında İspanya'ya yaklaşık 82 milyon turist gitmiş ve 77 milyar Euro harcamış. Bunların yüzde altmış altısı ortalama dört ila yedi geceleme yapmışlar. Bütün dünyanın ziyaret ettiği İspanya'ya en çok gelip gidenler İngilizler ve Almanlar. Bu ülkede bu işten en çok para kazanan bölgeler sırasıyla Katalunya (Barcelona, vs), Kanarya Adaları, Balear Adaları, Andaluzya (Endülüs) ve Madrid.
2017 yılında yaklaşık 9 milyon nüfusa sahip Andaluzya özerk bölgesi turist sayısında rekor kırarak 10 milyondan fazla konuk ağırlamış ve bu işten 3 milyar Euro'luk bir kazanç sağlamış. Geçtiğimiz aylarda bu bölgeye yaptığımız bir yolculukta bu işi nasıl başardıkları konusunda az çok bir fikir sahibi olduk. Daha önce Sevilla ve Cadiz'i ziyaret etmiştik. Bu kez Malaga, Kordoba ve Granada'yı gördük, gezdik.
Andaluzya'yı her yıl en az 7 milyon insan ziyaret ediyor. Biz Malaga Havaalanı'na indik. İki Euro'dan daha düşük bir ücrete hava alanının hemen dışından kalkan trenle eski kente 20 dakikada ulaştık.
300 bin nüfuslu Malaga'ya her yıl 4.5 milyon turist geliyor. Bunların yüzde altmışı yabancı. 100 kilometreyi aşan sahil şeridi dışında kentin içinde Alcazaba denilen kalesi, onun hemen yanı başında kesinlikle ziyaret edilmesi gereken Arkeoloji ve Sanat Müzesi var. Kaldığımız eski kentte her yer yürüyüş mesafesinde. Thyssen Sanat Müzesi'nde 18. ve 19. Yüzyıl İspanya resminin en güzel popüler yaşam örneklerine tanık oluyorsunuz. Popüler Sanatlar Müzesi, Malaga doğumlu sanatçı Picasso Müzesi var. Bu müze Picasso'nun iki çocuğu tarafından bağışlanan toplam 200 dolayında çalışmayı içeriyor. Müzelerin kültürel-sanatsal işlevini ve önemini çok önemseyen Malaga Belediyesi bu kadar az sayıda olmasına bakmadan koleksiyona güzel bir bina tahsis etmiş. Yılda bir milyondan fazla insan bu müzeyi ziyaret ediyor. Giriş ücreti büyüklere 7 Euro. Ayrıca Picasso'nun doğduğu ev de ziyarete açık ve ücretli.
Andaluzya ve İspanya'nın birçok bölgesinde devlet ya da belediyelere ait müzelere (bu arada Thyssen-Bornemisza'lara da ücretsiz girdik) giriş kendi ve Avrupa Birliği vatandaşlarına ya ücretsiz ya da az bir ücret karşılığında yapılıyor. Ancak önemli bir bölümüne giriş yabancı öğretmenler ya da sanat okulu öğretmenleri için de ücretsiz. Biz de bu kolaylıktan yararlandık.
Flamenko'nun doğduğu yer olduğunu iddia eden bu kentteki Flamenko müzelerinden birinin salonunda 15 Euro'ya nitelikli bir gösteri izleyebilirsiniz. Turistlerin en çok gezdiği yer olan eski kent sokakları her sabah 6 civarında basınçlı suyla yıkanıp, temizleniyor ve çöpler toplanıyor. Deniz ve sportif etkinlikler olsa da olmasa da yerel yöneticiler ve profesyonel işletmecilerin en çok önem verdikleri konular kültür-sanat, yemek-içmek, gidilecek tarihi-turistik mekanlar ve gösteriler.
Malaga'da isterseniz yalnızca deniz ürünleri ve "tapas"larla karın doyurabilirsiniz. Bir tabak çeşitli deniz ürünleri kızartması bir kişiye fazla bile gelebiliyor. Böyle bir tabağı 9-10 Euro'ya yiyebilirsiniz. Bir kadeh şarap 1-3 Euro, bir şişe şarap 7-15 Euro arası. Salatalar genellikle pahalı sayılır. Ancak Malaga'da yiyip, içtiklerimizin pek çoğunu İzmir'de aynı fiyata yiyip, içemeyiz.
Trenle bir saat kadar uzaklıktaki Andaluzya'nın yaklaşık bir milyon nüfuslu başkenti Kordoba Merkez İstasyon yanı ya da yakınından bütün otobüsler geçiyor. Eski kent merkezinde turistik oteller mahallesindeki adrese yerleştikten sonra Saray-Kale'yi ziyaret ettik. Genellikle bu tür yerlerin ziyaret ücreti ürkütücü değil 2-4 Euro arası değişiyor. Kordoba'nın da Arkeoloji Müzesi gezmeye değer. Bunun dışında aynı avlu içinde karşılıklı iki sanat müzesi var. Julio Romero de Torres'in eserlerinin yer aldığı küçük müzenin de kesinlikle ziyaret edilmesi gerekir. Ertesi gün Mezquita'yı (Cami-Katedral) ziyaret ettik. Burada giriş herkese 10 Euro. Bu tarihi eser yılda 2 milyon turist tarafından ziyaret ediliyor.
Öğlen altı çeşit nefis Andaluz tapas/yemeği, bir kadeh şarap ve tatlıyı 12 Euro'ya sunan bir restoranda yemek yedik. Sefarad Müzesi ve eski sinagog kalıntısını ziyaret ettik. Belediye otobüsleri 1-2 Euro arası ancak İspanya'da hemen her yerde otobüste bilet satın alabiliyorsunuz.
Granada demek Alhambra (Elhamra) demektir. 14 Euro'ya hemen her yerini ziyaret edebildiğiniz bu kompleksin (Saray, Bahçeler, Kale, vs) biletini Internet üzerinden haftalar hatta aylar önceden almazsanız işiniz zor. Andaluzya'da hiç kazık yemedik, ancak Granada'daki Alhambra biletini gelmeden halletmezseniz kılıfına uydurulmuş rehberli, yemekli biletler 50-150 Euro arasında değişiyor. Granada'nın Arkeoloji ve Güzel Sanatlar müzeleri de bu kompleksin içinde. Ancak biz Pazartesi gününe bilet bulabildiğimiz için bu son ikisini ziyaret edemedik. Çünkü Avrupa Birliği'nde genellikle müzeler Pazartesi günü kapalıdır.
Granada'nın nüfusu yaklaşık 300 bin. Kent nüfusunun 80 binini üniversite öğrencileri oluşturuyor. Alhambra her yıl 2 milyon 800 bin kişi tarafından ziyaret ediliyor. Bunların çoğunun Uzak Doğulu turistler oldukları söyleniyor. Günde 8 bin 500 kişiden fazla ziyaretçiye izin verilmiyormuş. Bu kompleksi ziyarete gelenlerin yüzde sekseni kentte bir ya da iki geceleme yapıyor. Granada'da İspanyol mutfağının yanı sıra Yahudi, Kuzey Afrika mutfağı yemekleri de bulabilirsiniz. Hediyelik eşyalar çok pahalı sayılmaz. Ne aldığınıza bağlı doğal olarak. Granada-Madrid arası trenle yaklaşık bir buçuk saat. Bu arada İspanya'da genel anlamda akşam 19.00 sabah 07.00 arasında neden iç hatlara uçuş konulmadığı, hatta ülke içi tren yolculuğu yapılamadığını sormak gerekiyor!
Sonuç olarak İspanyol turizmi büyük ölçüde çok bilinçli insanların elinde. Her iş dalında belli bir standartlaşma gerçekleştirilmiş. Çok sıkı bir denetim var. Turizmle ilgilenen her kuruluşun bir şikayet defteri var. "Bir sorun çıktığında onu isteyin sorun hemen çözülür" diyorlar.
Öncelikle "yabancı kazıklanır" ya da "yabancı kazıklanmak içindir" ilkesi tamamıyla olmasa bile herhalde büyük ölçüde çoktan sonra ermiş. Gelen insanların büyük bir çoğunluğu orta halli ve belirli bir kültüre sahip bilinçli insanlar. Dolayısıyla yabancıların aptal yerine konmaması gerektiği çoktan anlaşılmış. Kazıklanmayan bilinçli turist kendisine duyulan saygıyı ödüllendiriyor ve elinden geldiği kadar dövizi İspanya'ya bırakıyor. Her müşteri dostluğu kazanılabilecek bir insandır bu yüzden ona hak ettiği önemi vermek gerekir. Onu kazıklamazsanız yeniden gelebilir ya da otelinize ve dolayısıyla ülkeye belki bir tanıdığını gönderebilir. Özetle turiste karşı dürüst olmak temel bir ilke haline gelmiş. Her şey şeffaf. Her şeyin hesabını sorabiliyorsunuz. Ülkeyi ziyarete gelen turistin işini kolaylaştırmak için her şey çok ayrıntılı bir şekilde düşünülmüş. Gelecek kuşakları düşünmek işte böyle bir şeydir İspanya'ya bir kez gelen bir insanın bir daha gelebilmesi için elden ne geliyorsa yapılıyor.
Andaluzya örneği çok önemli çünkü yalnız deniz kenarında değil, denizden uzak Kordoba, Granada gibi kentler de ellerindeki hazineleri elden geldiğince koruyup ayakta tutmaya çalışıyorlar. Barack Obama'nın eşi Michelle Alhambra'yı ziyaret ettikten sonra kente gelen Amerikalı ziyaretçi sayısında yıllık yüzde dört gibi bir artış olmuş.
Alhambra 19. Yüzyıl'ın ilk yarısında restore edilmeye başlanmış. Sözde bilimsel olarak nitelendirilen restorasyon aşamasına 1920'li yıllarda geçilmiş hala sürüyor. Bu tarihi kompleksin kente katabileceği artı değer geç anlaşılmış. UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne 1984 yılında girmiş. 1829 yılında Alhambra'yı ziyaret eden ve orada bir yıl geçiren Washington Irwing isimli İngiliz yazarın "Alhambra Masalları" adlı kitabı bu saray kompleksin tanıtımına önemli katkıda bulunmuş-bulunuyor, zira birçok dile çevrilmiş eser hala kompleksin hediyelik eşya mağazası ve kentte satılıyor.
Bütün bunlar sizce Türkiye'de turizmin radikal bir zihniyet değişikliği geçirmesi gerektiğini göstermiyor mu?