Sigara dumanıyla yüzleştik sıra gürültü kirliliğinde 2018-11-12 00:00:00
Yazar: Emel Kayın
20. Yüzyıl'dan 21. Yüzyıl'a uzanan süreçte hızla gelişen teknolojinin insanın hayatını daha konforlu kılmak üzere sunduğu araçlarla ilişkisini çoğu kez tartışmalı bir şekilde yaşayan toplumumuzun, bu süreçte içine düştüğü en önemli meselelerden birini de gürültü oluşturmaktadır. Ülkeye genelde ithal olarak giren böyle olduğu için de varlığı ortaya ilan edilesi bir statü simgesine dönüşen çeşit çeşit teknolojik aracın gürültülü biçimde kullanılma alışkanlığı, günümüze gelindiğinde kamusal alanın kullanımını son derece yorucu hatta bazı kesimler açısından imkânsız hale getiren, toplum sağlığını zedeleyen ve özel hayata taşan bir yapıya evrilmiştir. Otomobil klaksonlarını yerli yersiz çalmaktan motosikletlerin susturucularını çıkarıp onları bir uğultu kaynağına dönüştürmeye, lokanta, kafe vb. kamusal alanlar ve toplu taşım araçlarında kulaklık kullanmaksızın video, film, oyun programı izlemekten bitişik nizam - ışıklıklı apartmanlara sinema teknolojisi ile çalışan televizyon, film göstericisi vb. aletleri monte etmeye, ticari işletmelerin önüne sokağa belirli aralıklarla reklam yayını yapan hoparlör yerleştirmekten satış amaçlı bağırmaya kadar değişen binbir çeşit gürültü odağı gündelik hayatı yaşanmaz hale getirmektedir.
1970'lerden 1980'lere ilerleyen zamanın, toplumsal hafızamıza o dönemin statü simgeleri olarak kabul edilen müzik setlerinin apartmanları titretmesine bağlı olarak ortaya çıkan komşu kavgaları ve mola biter bitmez birer sigara yakanların dumanlarıyla nefes alınamaz halde ilerleyen uzun yol otobüslerinde çalınan ağır arabesk müziklerle kazınmış olması rastlantısal değildir. Kişisel konutlarında, müzik seti almış komşularının o şekilde dinlemekten keyif aldığı için sonuna kadar açtığı müziğin sesini kısmalarını isteyenlerin işittikleri azarlara ilişkin hikâyeler, herkesin kendi evinde komşunun müziğini değil kendi dinlemek istediği müziği seçerek yaşama hakkı olduğunu; önlem alması gerekenin müzik setinin sesinin kısılmasını isteyen değil onu çalan olduğuna ilişkin basit bir kentlilik bilincinin toplumda gelişememiş olmasının en belirgin örneklerinden biridir. Siyah - beyaz televizyon edinmiş olanların, televizyonlarını yaz mevsiminde uzatma kablosu yardımıyla balkon, teras, bahçe gibi mekânlara taşıması ve etrafa yayılan gürültüye aldırış etmemesi de benzer bir durumdur. Otomobil sahipliliğinin az olduğu bu dönemde, otomobilleriyle dairelerinin bulunduğu apartmanların önünden hareket ederken ya da geri döndüklerinde klakson çalmayı adet edinmiş olanların da sayısı az değildir. Bol dumanlı uzun yol otobüslerinde yüksek sesle çalan müziğin kapatılması ya da sigara içenlerin sigaralarını söndürmesini talep edenlerin yolculuklarını kendilerine yöneltilen sayısız azar ve şoförün sinirini bozdukları yönünde sayısız ithamı sineye çektikten sonra dumanlı - şarkılı - türkülü bir şekilde geçirmek zorunda kalmışlıklarına ilişkin hatıralar da sayısızdır. İçinde bulunulan bir gezi otobüsü ise buna otobüsün dar koridorunda göbek atanlar eklenecek; hiç kimse gezip görmek için yola çıktıkları bir yolculukta çevredeki köyleri, kasabaları, dağları, tepeleri, tarlaları, ağaçları, kuşları, bulutları, insanları izlemek yerine neden çalıp oynamaya giriştikleri üzerine bir soru sormaya girişmeyecek; soru sormaya kalkışan olursa da oracıkta susturulacaktır.
Teknolojinin nasıl kullanılacağına ve bir bireyin hakkının ötekinin hakkının başladığı yerde bittiğine ilişkin yetkin - adil bir kavrayışın oluşmadığı bir zeminde çoğalan çeşit çeşit araç sahipliliği, 21. Yüzyıl'a gelindiğinde evlerden sokaklara, toplu taşım araçlarından parklara, kafelerden lokantalara, kuaförlerden mağazalara, otellerden plajlara hiçbir yerde sükûnet sağlanamayan bir duruma evrilmiştir. Hakikatte kentsel hizmetlerin sürmesi için zorunlu ulaşım araçlarının standart sesi ile ambulans, itfaiye aracı, trafik aracı vb. araçların sirenleri ya da kamu araçlarının yaptığı anonslar dışında kamusal mekândan özel mekânımıza taşan hiçbir gürültüye maruz kalmak ve buna alışmak zorunda değiliz. Toplumsal hayatta hep birlikte kullanılan ticari mekânlar, hizmet mekânları ve rekreasyon mekânlarında sesi her geçen gün daha da fazlalaşan müzik ve reklam yayınlarına maruz kalmak ve buna alışmak zorunda değiliz. Özel mekânlarımızda başkalarının özel mekânlarında keyfi amaçlı yarattığı fazladan seslerin kendi mekânımızda gürültüye dönüşen formuna maruz kalmak ve buna alışmak zorunda değiliz. Dünyanın yaşanabilirlik kriterleri yüksek olup toplum sağlığının önemsendiği tüm kentlerinde gürültü konusunda çok ciddi önlemler alınıyor ve kentlerimizde de ivedilikle bu yönde çalışmaların başlatılması büyük önem taşıyor.
Kentlerde, yüzlerce, binlerce, milyonlarca, dünyada milyarlarca insan yaşıyor; yani yalnız değiliz. Gece - gündüz demeden yüksek sesle müzik çalınan otomobillerin; kapalı - yarı - açık mekânlarında ses yayılımına karşı önlem almadan müzik çalan çeşit çeşit işletmenin; doğaçlama müzik yapan müzisyenlerle yol alırken folklorik bir öğe olarak kentliler tarafından hoş görülmüş iken hoparlör sistemi takıp apartmanların camlarını titretmeye başlayan düğün arabalarının; ürünlerini satmak için sokağa hoparlörle yayın yapan ya da kapılarının önüne koydukları görevlileri bağırttıran ticari işletmeler ve gezici - araçlı satıcıların yarattığı karmaşık uğultunun durdurulmasına ihtiyaç var. Temiz bir ulaşım aracı olduğu düşünülen bisiklet sahiplerinin bellerine bağladıkları müzik aletleriyle sokaklar boyunca konutlardan ve çevreden duyulacak biçimde müzik yayını yapmalarının bisikletin rahatsızlık vermeme felsefesiyle çelişkili bir durum olduğunun düşünülmesine ve bisiklet sahiplerinin kulaklık kullanmasına ihtiyaç var. Toplu taşım araçlarında, duraklarda, rekreasyon araçlarında, kafelerde, lokantalarda, parklarda, gezi yollarında mobil telefonları aracılığıyla müzik - haber dinlemek, film - video izlemek ya da oyun oynamak isteyenlerin kulaklıklarından dışa taşan ya da dinledikleri - izledikleri öğeyi doğrudan açtıkları için ortaya çıkan gürültünün sonlandırılmasına ve bu cihazları kullananların sesi dışarıya vermeyen kulaklıklar edinmesine ihtiyaç var. Tüm bağımlılıklar gibi her yerde her zaman bir şey dinleme - izleme bağımlılığından kurtulup gündelik hayata, insana, rüzgâra, yağmura, ağaca, çiçeğe, kuşa, böceğe, kediye, köpeğe, denize, nehire kulak verilmesine ihtiyaç var. Haberleşme amaçlı sürekli yazışmalar için kullanılan mobil aletlerden yükselen uyarıcı "vink" sesinin herkes tarafından üretilen toplamının nasıl bir gürültüye karşılık geldiğinin düşünülmesine ihtiyaç var. Terminallerden otellere, kafelerden lokantalara, yüzme havuzlarından plajlara, kuaförlerden marketlere her mekânda sesin itinalı bir şekilde azaltılmasına ihtiyaç var. Bazı kesimlerin geceleri gittiği kafe - barlarda çalan, gümbürtülü efektlerle düzenlenmiş ve neredeyse tek tipleştirilmiş bir müzik dizisinin tüm ticaret - hizmet mekânlarında çalınmasının gerekip gerekmediğinin; her yerin kafe - bara dönüştürülme arzusunun toplumda neden bu denli yükseldiğinin sorgulanmasına ihtiyaç var. Konutlarda dinlenilen - izlenilen - kullanılan elektronik araçların sesinin kısılmasına, sessiz ürünlerin tercih edilmesine, terliklerin - ayakkabıların gözden geçirilmesine, fırtınalı gecelerde yerlere çarpabilecek balkon yığınaklarının tasnif edilmesine, her gün eşyaları çeke çeke temizlik yapmak yerine saplı paspaslar edinilmesine, gece yarıları kahve sohbeti yaparken ertesi gün işe gideceklerin uyumak zorunda olduğunun düşünülmesine ihtiyaç var. Bağıra bağıra konuşma alışkanlığının nitelikli; nitelikli olduğu içinde sakin cümlelerle kurulacak bir iletişim haline dönüştürülmesi konusunda karar verilmesine ihtiyaç var. Kamusal alandaki duyuru panolarına gürültü kirliği konusunda bilinç yaratıcı afişler asılmasına, gürültünün zararlarının anlaşılması ve durdurulması konusunda yayınlar yapılmasına, konferanslar, paneller, sempozyumlar hazırlanmasına, uzmanların da desteğiyle toplumun farklı kesimleri üzerinde çalışmalar geliştirilmesine ihtiyaç var.
Kamusal mekânlardan kamusal - özel mekânlara, özel mekânlardan özel - kamusal mekânlara hiç durmadan çoğalan gürültünün içinde sürekli beynimiz ve bedenimiz yoruluyor. Toplum olarak giderek daha yorgun; giderek daha sinirli; giderek daha fazla dikkatini toparlayamayan; giderek daha fazla sağlık sorunlarına açık hale geliyoruz. İşimizi iyi yapamıyoruz; dinlenemiyoruz; uyuyamıyoruz; okuyamıyoruz; yazamıyoruz; konuşamıyoruz; hepsinden daha da önemlisi düşünemiyoruz. Sürekli gürültüye maruz kalınarak yaşanılan hayat, sürekli sigara dumanına maruz kalınarak yaşanılan hayat gibi sağlıksız bir hayattır. Toplum sağlığının korunması için, gürültüyü sadece "düzey" olarak değil gürültünün "kamusal - özel mekândaki varlığının niteliğini/yarattığı sorunları" da açıklayacak etkin bir "gürültü kirliliği mevzuatı" ve "gürültü kirliliği kampanyası"nın ivedilikle geliştirilmesine; kendisini gürültüden arındıran işletmelere "gürültüsüz işletme" etiketinin konulmasına yönelik yaygın bir çalışma başlatılmasına ihtiyaç var.
Sigara dumanıyla yüzleştik sıra gürültü kirliliğinde. Kentsel mekânı ve gündelik hayatı kaplayan gürültü kirliliğini durdurun!
* Yazarın kentsel mekânda giderek artan gürültünün azaltılması ile ilgili bir "Gürültü Kirliliği Kampanyası" düzenlenmesi konusundaki önceki önerileri için "Emel Kayın 'Gürültülü Kent - Gürültülü Mimarlık', Güzelyalı - Göztepe İyileştirme Platformu Bülteni, 2008/2, s.7" ve "Emel Kayın, 'Kentsel Mekânın Gündelik Hayat Merkezli İyileştirilmesi İçin Arayışlar', Güzelyalı - Göztepe İyileştirme Platformu Bülteni, 2007/11, s.2" künyeli yayınlara bakılabilir.