Kent ve sanat kültürü 13
Yazar: Oğuz Adanır
Genellikle Amerikan şirketleri tarafından öncelikle güçlü bir sinema ve televizyon sektörüne sahip olmayan diğer ülkelerle birlikte Latin Amerika ülkelerine de dağıtılan yerli diziler bu yıl turizmimize katkıda bulundular. Çoğunlukla yoksul sayılabilecek bu ülkelerin belli bir alım gücüne sahip yurttaşlarından bir kısmı bu yıl Türkiye'yi ziyaret etmeyi seçtiler. Verilen bilgilere göre bunların sayısı 160 bin.
Bu ziyaretçilerin ne kadarı İzmir ve çevresini görmeyi arzuladılar? Daha önce konuyla ilgili birçok yazı yazdık, ancak haber değerine sahip olan bu medya-turizm ilişkisi bizi başka bir değerlendirme yapmaya itti. Birçok alanda olduğu gibi turizm alanında da müşteri profili çeşitli. Örneğin, İzmir'i sağlık turizmine hazırlamaya çalışanların bu insanların kökenleri, kültürleri, zihniyetleri üzerinden hareket ederek ülkelerine geldiklerinden daha mutlu insanlar olarak dönmelerini sağlama konusunda ne gibi planlar yapıyorlar ya da yaptılar?
Örneğin, üst düzey bir alım gücüne sahip ve bir kısmı iyi eğitim görmüş insanlardan oluşan kruvaziyer gemileriyle yolculuk yapan turistler için neler öngörülüyor? İzmir'e gelen insanların büyük bir kısmı kentimizden çok Efes, Kuşadası, Çeşme gibi yerleri tercih ediyorlar. Neden? Çünkü çok uzun yıllardan bu yana dillendirilip buna karşın radikal önlemlerin alınmadığı İzmir'in bilerek ve isteyerek kendini bu duruma düşürdüğü söylenebilir.
Örneğin, İzmir'de mevcut müzelerin işletme ve sergileme konusunda ne kadar müzeye benzediği tartışılabilir. Konuyla ilgili insanların bir kısmı İzmir'e müze açmanın gereksizliğine inanmıştır. Ne kadar geçerli olduğunu bilemediğimiz bir takım veriler onları haklı çıkarır gibi. Dünyanın en çok dizi seyreden ve dizilerin çekildiği yerleri akın akın ziyarete giden insanlarımız aynı dünyada en az müzeye giden toplumlar arasında gösteriliyor. Türkiye'de yaşayan bir insanın yaşamında ortalama bir kez müzeye gittiği söyleniyor. Durumun böylesine kötü görünmesi kentimize yeni ve gerçek müzeler açılması gerektiği gerçeğini yadsımamızı gerektirmez.
Bugün Urfa kentimiz herhalde Göbeklitepe'deki keşfin de katkısıyla sıra dışı bir arkeoloji müzesine sahip. Üstü kapatılmış mozaik müzesi, Kale ve altındaki eski Urfa saatlerce gezilse bile bir günde bitirilemeyecek kadar güzel ve ilginç. Yerel lezzetler, akşamları düzenlenen sıra geceleri ve çevresinde Göbeklitepe dışında kalan muhteşem höyükler kentin nitelikli yabancı ya da yerli ziyaretçiyi en az iki, üç gün boyunca konuk edebileceğini gösteriyor. Bu büyük bir yatırım ve çaba gerektiriyor. Urfa'nın Göbeklitepe'den çok daha iyi bir şekilde yararlanması gerekiyor. Portekiz'de bir efsaneden başka bir şeye sahip olmayan Fatima'yı her yıl ortalama beş milyon insan ziyaret ediyor.
Dünyadaki belki de en ilginç ve önemli arkeoloji-mozaik müzelerinden biri herhalde Hatay Müzesi'dir. İnsanın tekrar tekrar gezmeye doyamadığı bu müze yılın on iki ayı boyunca hiç boş kalmaması gereken bir kültürel ve tarihi alandır. Antakya mutfağı, eski kent sokakları, Aziz Pavlus Mağarası, Samandağ Antik Çağ kalıntıları, Şelale vs bölgeye ilgi duyan bir turistin kentte en az iki, üç gün geçirmesini sağlayabilir. Bu süre Antakya'da canlı müzik gösterileri, çok dilli tiyatro oyunları, folklor gösterileri ve yöreyle ilgili çok dilli edebi yayınlarla biraz daha uzatılabilir. Zeugma Müzesi'ne sahip Gaziantep'in de yöre kültüründen çok daha iyi bir şekilde yararlanmayı öğrenmesi gerekiyor.
Singapur kenti iki buçuk milyon dolayında nüfusa sahip, arazi olarak Sakız Adası'nın nerdeyse yarısı kadar büyük bir ülke-kent. Uluslararası havaalanına yılda altmış milyondan fazla insan uğruyor ve uçup gidiyor. Transit yolculara yönelik yarım günlük boşluklar yaratan yönetim kentte ciddi boyutlara sahip Tarih, Sanat, Uzak Doğu Uygarlıkları gibi büyük müzeler inşa etmiş. Turistler için giriş ücretleri oldukça yüksek: 20 Singapur Doları. Ancak gençler, 60 yaş üstü, Singapur Hava Yolları'yla seyahat ettiğinizi gösteren belge ve benzerleriyle ücretin yarı yarıya inmesini sağlıyor.
Daha bu tür onlarca örnek sunabiliriz. Söylemeye çalıştığımız şey İzmir'in güzel, nitelikli ve ciddi boyutlarda müzelere ihtiyacı olduğudur. Müze öncelikle bir eğitim, öğretim işidir. Bir ülkeyi, kültürünü, zihniyetini en kısa yoldan somut bir şekilde tanıyabilme yöntemidir. Bu eğitimden geçen Avrupalı ve başka yabancılar bu müzeleri hiç sıkılmadan ziyaret eder. Örneğin, Amsterdam'daki Rijsk Müzesi birkaç yıl önce yeniden açıldığında bütün bir günümüzü orada geçirmiş kapanışa yarım saat kala çıkarken içeriye girme kuyruğunun devam ettiğini ve çocuk arabalı insanların yerlerinden bile kıpırdamadığını görünce şaşırmıştık.
İzmir'in ciddi boyutta en az üç, dört müzeye ihtiyacı olduğu ve mevcut diğer küçük ölçekli müzelerin de bu sayede daha çok insan tarafından ziyaret edilebileceği düşünülebilir. İzmir'deki ciddi boyutlu müzelerin zaman içinde çok sayıda yabancıyı kente çekeceğine, bu insanlar sayesinde müzelerde neler olduğunu merak eden yerlilerin de yavaş yavaş bu mekanları ziyaret etmeye başlayacaklarından eminiz.
Günümüzde turizm her şeyden önce bir vizyon işidir. Örneğin, Barcelona kenti elindeki tüm kozları kullanmayı bilen bir kent. Barcelona futbol takımı, deniz ve muhteşem kent içi plajları, müzeleri ve kültürel yaşamı. Her türlü müşteri profiline sunabileceği bir şeylere sahip olan bu kentte turizm ekonomik açıdan belirleyici bir unsur. Büyük kentler turizme artık uzun vadeli ve tüm yıla yayılan bir perspektiften bakmak zorunda. Bunun için gerekli önlemleri almak ve en kısa süre içinde uygulamaya geçmek durumunda. İzmir bu alanda çalışacak dil bilen çok sayıda nitelikli insana ve potansiyele sahip. Önemli olan vizyon sahibi yönetici ve turizmcilerin bir araya gelip bir politika belirleyerek buna sadık kalmasıdır.