Memleketin hâlet-i ruhiyesi insanı kabuğuna çekilmeye zorluyor. Ben de bir süre öyle yaptım. Edebi boyutu tartışılır uzun bir metin üzerinde çalıştım, bitirdim yuvaya döndüm. Kent Yaşam'a yazmayalı tam bir yıl olmuş; yazarak bile olsa hasbihâl edecek ne çok şey birikmiş. Aslına bakarsanız dönüş yazısını bahar güzellemesi ile yapmak ne güzel olurdu. Hepimizin gönül penceresi açılır, avucumuza kuşlar konardı. Ama memleket soğuk dostlar. Puslu bir dağ çöktü yüreğimize kalkması kısa vadede mümkün değil.
Geçen yıl tam da bu vakitler,
"Dekadans" başlıklı yazımı paylaşmışız. Yazıya göz atınca, oradan devam etmenin uygun olduğunu gördüm. Kişisel bir problem olarak algılanmasın lütfen. Memleketi memleket yapan yaşayanlarıdır. Kentler ve semtler buna dâhildir.
Bundan bir önceki yazının son paragraflarında semtimizde önlenemez bir şekilde yayılan "kentsel dönüşüm" felaketinin yaratacağı çevre felaketlerine dikkat çekmeye çalışmış, Bostanlı Emlak Bankası Konutları'nın bulunduğu alana göz diken inşaat firmalarının iştahından dem vurup, yerel yönetime, bahçelerin, ağaçların talan edilmemesi yönünde çağrıda bulunmuşum. Kaldığımız yerden, hatta o yazıda yer alan alıntı ile başlayarak devam edelim:
"Her medeniyet kendi çöküş sebeplerini içinde taşır."
Karşıyaka'nın da çöküşü kalbine aldığı bir yaradan ötürü olacak.
"Dekadans" yayınlandıktan bir hafta sonra Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, semt sakinleri ile bir toplantı yaptı. Referandum öncesiydi ve Başkan, biraz siyasi de olsa bizlere bir konuşma yapıp nihayetinde asıl konuya geldi ve Emlak Bankası Konutları'nın, dolayısıyla bu konutların yayıldığı yeşil alanın Karşıyaka için ne kadar önemli olduğundan, yemyeşil ağaçların arasında koşmaktan, kuş cıvıltılarının içinden geçmekten ne büyük keyif aldığından bahsetti, ki konun can alıcı yeri burasıydı. Yurttaşların en büyük endişesi de buydu; bahçelerin, ağaçların talan edilmesi. (Kentsel Dönüşüm Yasası ayrı bir yazının konusu.)
Bu konuda Başkan da, semt sakinleri de alabildiğine haklı. Bilenler bilir, bu alan değil Karşıyaka'nın, İzmir'in ve belki Türkiye'nin hem kentin göbeğinde yer alıp hem de yeşil kalmayı başarabilmiş yeri, adeta bir kurtarılmış bölge. Tek tek bahçelerde yer alan ağaçları bir alana taşısanız bir küçük orman edecek kadar çok ağaç var. Hani nereden baksanız her birisi kırk yaşında olan çamlar, çınarlar, zeytinler, karabiberler, mimozalar... Çiçekleri, çalıları saymaya gerek bile yok. Çiçek derken kocaman gül ağaçları, apartmanlara tırmanan begonviller, boyumu aşan zambaklar... Böylesi bir habitatın içerisinde doğal olarak yaşayan canlı türü de epey kalabalık; bülbül, kırlangıç, serçe, güvercin, karga, kedi, köpek, kaplumbağa, kirpi aileleri... (Ne yazık ki bugün - yazının yazılma tarihi 20 Mart 2018 bu kirpilerden birisi hafriyat kamyonu cinayetine kurban gitti.)
Başkan Hüseyin Mutlu Akpınar, söz konusu toplantıda yerel yönetimleri yetkisiz bırakılmasından yakındı. Bu yakınma, semt sakinlerinin karşı karşıya kaldığı Kentsel Dönüşüm Yasası'nın getirdikleri ile ilgiliydi ve İmar Yasası'na dikkat çekerek, belediyenin bu konuda elinin kolunun bağlı olduğunu söyledi. Doğrudur: Kentsel Dönüşüm Yasası ne yazık ki amacından sapmış, inşaat firmalarının ekonomiyi ayakta tutabilmesi, canlandırabilmesi için kullanılan, talana yol açan, dönüşümden ziyade çürümeye ve çöküşe yol açan, kentlerin ortasında ucubeler yaratılmasına yol açan bir yasaya dönüşmüş durumda.
Ancak...
O toplantıda Başkan, iki inşaat firmasının ismini zikretti ve bu iki firmanın yeşil alanları koruma konusunda ne kadar hassas olduklarından dem vurdu. (Kayıtlarında vardır.) Semtimiz sakinlerinden yarısından fazlası bu sözlere tepki gösterdi; böyle bir ortamda belediye başkanı sıfatı taşıyan birisinin firma ismini ağzına almasının yakışık almazdı.
Haklıydılar. Ama daha haklı olan, "Başkan yalan konuşuyor" diyen seksenlerindeki amcamızdı. Ona göre herhangi bir inşaat firmasının bu genişlikteki bahçeleri yok etmemesi olanaksızdı: "Bak" dedi, inşaat alanını gösterip, "Bir yıl sonra tek bir ağaç kalacak mı?" Dediği gibi oldu. Tek bir ağaç kalmadı. Bahçe tamamen beton yığınına döndü. Ne kırk yıllık çınarı, ne onunla yaşıt zeytin ağaçlarını, erik ağaçlarını, çamları korudu. Yıktı geçti. Yıktı geçti.
Bahçe içerisindeki ağaçlar arsa sahiplerine ait olduğuna göre, anlaşmayı yapan firmaya bu konuda özel şartlar öne sürmediklerine göre bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Herkesin günahı boynuna... Bu aşamada Orman Bölge Müdürlüğü'ne de kocaman bir alkış geliyor. İzni veren onlar... Ne belediyenin ne de bizim yapabileceğimiz bir şey yoktu, ama bu olay da Hüseyin Mutlu Akpınar'a ders olsun, bir daha kimseye böyle konularda kefil olmasın; sonrasında arkasından çok konuşuluyor.
***
Atanmış veya seçilmişlerin yaptıklarından övgüyle bahsetmelerinden, yaptıkları işlerin reklamını yapmalarından daha saçma bir iş var mıdır? Sanki lütuf işler gibi... Şu kadar fidan diktik, bu kadar tesis açtık, bilmem kaç kilometre yol yaptık, köprü yaptık. Yahu ben mi yapacağım bunları? Yapın diye seçiliyor, o koltuklara oturtuluyorsunuz. İşiniz bu. Böbürlenmenin anlamı yok, ancak böyle yazılara malzeme vermiş oluyorsunuz:
Karşıyaka Belediyesi de bu işi iyi yapıyor. Reklam panolarından tutun, sosyal medya hesaplarına kadar yaptıklarını anlatmadıkları tek bir gün yok. Arada mizahı kullanarak iktidara dokundurup, Mustafa Kemal Atatürk'ün adını da koydular mı bir köşeye işlem tamam...
Madem reklamı bu kadar seviyorlar oradan devam edelim. Hatta buradan, tek bir konudan, tek bir mahalleden yola çıkıp tüme varalım. Olur mu? Neden olmasın? Benim kırk yıldır yaşadığım yer burası, bildiğim tek yer, her gün arşınladığım yollar buraya ait. Ben burada bunları yaşadıysam, yaşıyorsam kim bilir onlarca mahallede, caddede, sokakta neler yaşanıyordur?
"Tüm sevdiklerinizle birlikte, huzur, mutluluk ve neşeyle dolu bir hafta sonu diliyorum." Hüseyin Mutlu Akpınar - 17.03.2018
Hüseyin Mutlu Akpınar'a başta Olof Palme Parkı'nı akşam saatlerinde ziyaret edip huzuru ve mutluluğu solumasını dilerim. Elbette envai çeşit mangal kokusundan kendisini arındırabilirse... Mevsimin bahara döndüğü şu günlerde biz, tomurcuklarından çağlayan çiçeklerin, çimenin kokusunu taşıyan rüzgâr artık ağır bir kızarmış et kokusu ile geziniyor ortalıkta. Keşke bunun nedeni parkta piknik yapan insanlar olsaydı. Mavişehir AVM'lerinden mi, yoksa birbiri ardına açılan restoranlardan mı geliyor, bilinmez. Zabıta ekipleriniz Bostanlı Pazarı'nda mendil satan yaşlı teyzeleri kovalamaktan fırsat bulursa belki bir baca denetimi yapabilir. Bilemiyorum, elbette belki bu konu yasal olarak sizi ilgilendirmiyordur.
"Anaokullarımızda öğrenim gören miniklerimizin eğitimleri kadar sağlıklarını da önemsiyoruz" 16.03. 2018
Çocuklarımızın sağlıklı ve mutlu olması hepimizin ortak dileği ama Başkan, 2032 Sokak'ta söz konusu inşaat firmasından yola çıkarsak: Bu firmanın, çocuk bahçesine sekiz adım kala açtığı içi su dolu hendeklerden, hendeklerin etrafında hiçbir önlem alınmayışından haberiniz var mı? Olmalı! Çünkü temsil ettiğiniz kurum, bu semtin onlarca anne, babası tarafından arandı. Çocuklar diyorum Başkan, çocuklar! Sessiz, sakin kendi hallerinde yaşayan bir semtin insanları belediyenizi aramaktan, her gün inşaat yetkililerine çemkirmekten bıktı. (Bu arada, parkın aydınlatmaları da uzun ama uzun zamandır çalışmıyor. Gece karanlığında bir yurttaşın bu hendeklere düşmesi an meselesi.)
"Gelecek nesillere daha yeşil ve yaşanabilir bir Karşıyaka bırakmak için çalışmaya devam ediyoruz. Parklarımızda mevsimlik çiçek dikimi, budama ve çevre düzenlemeleri gerçekleştiriyoruz." 09.03.2018 - Karşıyaka Belediyesi
Bunun için çok çaba harcamanıza gerek yok aslında. Keşke eskiyi, orada yaşayanlar için kıymetli olanı korumak için de çalışsanız. Mesela, bir zamanlar kendi köşeciğinde kırk yılı aşkın süredir duran çınar gibi. O çınarın altına beton döken, ardından kabası bitmiş inşaata rağmen sırf seyyar asansörünü yerleştirmek için bir sabah ansızın kesiliveren çınarı korumayı da başarsaydınız. (Bu konuda da çok sayıda telefon edildi kurumunuza.) Ah, evet, bize şöyle denildi:
"Bahçe içerisindeyse, yapacak bir şeyimiz yok."
Peki ama neredeyse yirmi yaşını aşmış olan ve bahçe içinde olmayıp, parke taşı döşeli kaldırımda duran çamın kesilmesine neden göz yumdunuz? (Çamı da seyyar asansör için kestiler.) Çınar kesilmesin diye koca köşkü kaldırıp taşıtan Mustafa Kemal'in askerleri siz misiniz? Gerçekten mi?
"Geçmişte çok güçlüyken, tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmaya hakkı yoktur."
Mustafa Kemal Atatürk
"Geçmiş ile gelecek arasında köprü kuran tüm çınarlarımızın 18-24 Mart Yaşılar Haftasını kutlarız." 19.03.2018 - Karşıyaka Belediyesi.
Göz yaşartıcı! Ama lafla peynir gemisi yürümüyor işte; göz yumulan tek bir olumsuzluk, çürümeye neden oluyor: Emlak Bankası Konutları bundan seneler seneler evvel yapılırken her apartmanın arasına geçiş-yürüyüş yolları yapmış. Binalar arasında birer labirent gibi dolanan bu dar yollardan üç tanesi söz konusu inşaat firması tarafından işgal edildi. Evet, evet, işgal! Biz öyle diyoruz. Firmanın ve belediyenizin yasal dayanakları vardır; bilemiyoruz, ama elli yıldır kullanılan ve artık her kime aitse çoktan zaman aşımına uğrayıp kamuya ait olması gereken yollar o çok kıymet verdiğiniz ve semt sakinlerinin önemli bir çoğunluğunu oluşturan yaşlı insanlarımızın markete, pazara, eczaneye, sağlık ocağına, muhtara, toplu taşıma duraklarına ulaşabilmek için kullandıkları yollardı. Şimdi yetmiş, seksen yaşındaki insanlar koca bir alanı dolanmak zorunda kalıyor. O yollar bu semtin insanına aitti. Belediye encümenlerinin, meclislerinin istedikleri zaman, istedikleri kararları ne kadar kısa sürede çıkarabildiklerini herkes bilir. Ama buna ya göz yumdunuz veya yönetmeye çalıştığınız semtte olan bitenden haberiniz yok. Hangisi daha korkunç bilemiyorum. (Bu konuda da onlarca kez arandınız, dilekçeler verildi.)
Burası Karşıyaka'nın tek bir sokağı, minicik bir alanı Sayın Başkan. İnsan gözünün gördüğünü ve yaşadığını biliyor. Biz burada son bir yıldır cehennemi yaşıyoruz, kim bilir size ulaşamayan ve ah etmekten başka bir çaresi olmayan ne hikâyeler vardır.
Ne yazık ki bu sefer olmadı Karşıyaka. Mutlu Akpınar ile Karşıyaka mutsuz oldu. Yazımın altına konu ile ilgili fotoğrafları da koyuyorum ki kanıtsa kanıt olsun. Ben ve pek çok semt sakini mutsuz... Bizi mutsuz kılmaya kimsenin hakkı yok.
Gördüğünüz gibi vaziyet bu: Daha güzelim Anıt, taraftarın özlemle beklediği stat, taraftarla girilen polemikler, tramvay nedeniyle kaldırılan Karşıyaka klasiği olmuş dolmuşlarımız, Mavişehir sahiline dikilen binalar, ara sokaklara kurulan şantiye alanları falan, yok... Onları da katarsak "Karşıyaka'nın Çöküşü" romanı yazılır. Kitap yazmak meşakkatli bir iştir; başka işle ilgilenmeye tahammülü yoktur; Başkan iyi bilir.
Ama bildiğim bir şey var; siz siz olun, semtinizde büyümemiş, oranın geçmişini adımlamamış, kıymetlilerini bilmeyen birisini seçmeyin.
Bizim canımız çok yandı.
Bu Başkan bizi çok üzdü.
![](http://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2018/201803211143424137.jpg)