Ernest Hemingway 2017-10-15 00:00:00
Yazar: Kemali Bülent Edalı
Silahlara Veda
Çanlar Kimin İçin Çalıyor
İhtiyar Balıkçı
Değerli kardeşim Haluk Işıkmen'in Ernest Hemingway hakkında anlattıklarını dinlediğim zaman daha lise yıllarında okuduğum bir kaç romanı geldi aklıma. O romanları okuduktan sonra hayalimde yarattığım Ernest ile Haluk kardeşimin anlattığı Ernest arasında bir pilin artı ucu ile eksi ucu arasındaki gibi fark vardı ve yıllar sonra büyük bir hayal kırıklığına uğramıştım.
Önce gazeteci, sonra öykü ve roman yazarı Hemingway, her iki dünya savaşında da cephede aktif rol almış, Birinci Dünya Savaşı'nda İtalya, İkinci Dünya Savaşı'nda Amerika tarafından üstün cesaret madalyaları ile ödüllendirilmiş, 1953 de Pulitzer Ödülü almış, 1954 Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüş, yalın ve sade anlatımı ile günümüzde bile hala dünyada en çok tanınan ve okunan yazarlardan biri...
Havana'da yaşadığı yıllarda en fazla gittiği barlardan biri olan Floridita, bu gün onun sayesinde turistlerin en çok uğradığı yerlerden biri olmuş. İçerde, barın kenarına bir heykelini yapmışlar. Yanına gidip bütün hayal kırıklıklarımı anlattım.
Liseyi bitirdikten sonra Birinci Dünya Savaşı'na katılmak için başvurmuş, ama gözündeki bozukluk nedeni ile orduya kabul edilmemiş. O yaşta bu durum ruhunda büyük yaralar açmış. Daha sonra Kızıl Haç gönüllüsü olarak Paris'e gitmiş.
Ambulans şöförü olarak cephede görev yaparken hayatını hiçe sayarak İtalyan askerlerini kurtarmaya çalışırken yaralanmış. İtalya'da bir hastahanede tedavi görürken bir İtalyan kıza aşık olmuş. Evlenmek için bir birlerine söz verdikleri halde kız onu terk etmiş.
Bunun da onun ruhunda ilkinden daha derin yaralar açtığını, daha sonra bir kaç kez evlendiğini, ama hiç bir zaman o İtalyan kızı unutamadığını anlattı.
"Silahlara Veda, Catherine..." dedim. Sağ elinin avuç içini sol dizime koyarken göz kapaklarını kapatıp açarak başını bir kaç kez yukarı aşağı salladı. Romanlarında yaptıklarını değil yapmak isteyip de yapamadıklarını yazdığını söylerken yüzünde hafif ama acı bir gülümseme vardı. "Ve ondan sonra bir daha hiç terk edilen değil hep terk eden oldum" diye ilave etti.
"Bu yüzden diğer kadınlarına yaptığın eziyete değdi mi?" dedim. Yüzündeki gülümseme kaybolmuştu. "İntikam mı, o mu daha soğuk?" diye sordum. Bar hınca hınç doluydu, ama benden başka kimse gözünden akan yaşları görmedi. Elindeki ağzı yayvan kadehteki kırmızı renkli Daiquiri'den bir yudum içtikten sonra, belli belirsiz "İntikam" dedi.
Bir süre salonda kendi halindeki kalabalığı izledikten sonra hafifçe eğilip kulağıma, "Ben neden intihar ettim a çocuk?" diye fısıldadı. Fısıltısını o gürültüde benden başka kimse duymadı...
21 Ocak 2017, Ä°stanbul