Yeryüzünün en büyük adaletsizliğe uğramış kıtasının en büyük adaletsizliğe uğramış halkları olarak, köleleştirilme, kültürlerinin ortadan kaldırılması, doğal kaynaklarının çalınması ve yok edilmesi, açlığa mahkûm edilme, açlık ve yok edilmiş kaynaklar dolayısıyla ortaya çıkan savaşların ortasında bırakılma, zorunlu göç, ötekileştirilme, endüstriyel çöplük ve deney alanı olarak kullanılma gibi dünyanın uygar olduğu vehmedilen kesiminin en vahşi uygulamalarıyla yüzyıllar boyunca karşı karşıya kalan Afrikalılar, öldürüldükçe yeniden ve yeniden canlanan kültürleriyle 20. Yüzyıl'dan 21. Yüzyıl'a uzanan zamanda galeride oldular. Onların galerideki varlığı, işçilerin, fahişelerin, hatta ölülerin oradaki varlığı gibi adalet, hak, vicdan, etik konusunda sorular yaratmakla kalmayıp yaşama, belgeleme, gösterme, izleme eylemlerinin ahlaki ve vicdani boyutları üzerinde de sorular açan bir durumdu. Afrika kültürü tüm o çarpıcı sorularıyla birlikte, modern, postmodern, küresel galerilerin kimi kez beyaz, elitist, kimi kez çoğul, bozundurucu, tüketici ve çoğu kez eril vb. hallerinden kaynaklı bıkkınlığa hayat, ilham, renk aşılamak üzere sanatçılar, koleksiyoncular ve çeşit çeşit kültürel ticaret erbabı tarafından belirli aralıklarla galeriye taşındı.
![](http://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2016/201604051526313810.jpg)
Tanrısal ve mitolojik figürler ile inanca ve güce dayalı bir iletişim kurmak, ata ruhuna huzur vermek ve onu tanrısallaştırmak gibi amaçlarla kullanılırken Afrika kültürünün yaşam biçiminin en temel ifadeleri arasında yer alan maskeler, galerinin de, galeri aracılığıyla sahnelenen sanat, yaratılan kariyer ve üretilen ticaretin de en önemli parçalarını oluşturdu. Maskelerin diğer Afrika sanat öğeleriyle birlikte 20. Yüzyıl'ın avangard sanatçıları, protest aktivistleri ve dünyaya daha geniş bakabilen bilim insanları tarafından sahiplenilerek anlamlandırılması, ötekileştirilmiş bu kültürün üretimlerinin değerinin fark edilmesine neden olurken bu göreli değer artışı, yapıtların yerlerinden edilmesi ve metalaştırılması gibi sorunlara da yol açtı. Afrika sanatı balta girmemiş ormanların, vahşi hayvanların, rengârenk tamtamların, capcanlı dansların ruhunu üzerinde taşıyarak düzenli, kurallı metropollere ayak bassa da, bu kıtaya tepeden bakanların tepeden bakma hali bitmek bilmedi.
Afrika sanatı geçtiğimiz günlerde bir kez daha galeride görüldü. Gazeteci Hıfzı Topuz'un 1961'den bu yana Fransa'dan ve çeşitli Afrika ülkelerinden topladığı maskelerden oluşan sergi "Kara Afrika Sanatı" adıyla İzmir Folkart Galeri'de sergilendi. 1950'li yıllarda eğitim amacıyla Paris'e giden Hıfzı Topuz'un sanatçı dostlarının ona verdiği bir görev dolayısıyla Dadaizm'in en önemli figürlerinden Tristan Tzara'nın evine gitmesi ve evin duvarındaki maskeleri görmesi ile Afrika sanatıyla ilgilenmeye başlamasından günümüze uzanan süreci yansıtan sergi, dört yüzden fazla maske ve heykelden oluştu.
"Kara Afrika Sanatı" manşetlerde büyük yer buldu. Maskelerin ve heykellerin hikâyesi manşetlere yerleşti diye yeryüzünün en büyük adaletsizliğe uğramış kıtasının en büyük adaletsizliğe uğramış halkları olan Afrikalılar'ın hakkının yerli yerine konduğunu kimse düşünmedi. İnsanlar sadece sanatın ve yeryüzünün acısının büyüklüğünü düşündüler.
![](http://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2016/201604051526593810.jpg)