Kadınlar bebeklerini neden öldürür?
Yazar: AyÅŸe BaÅŸak Kaban
Bir ay içerisinde iki genç kadın bebeklerini öldürdü.
Birisi bunu bilerek yapmadığını söyledi.
İki aylık bebeğini bir başına beşiğine bıraktı, yanına iki biberon mama koydu, üzerini örttü ve ailesinin yanına gitti. Mamaların bebeğe yeteceğini düşündü, muhtemelen çaresiz kalmıştı, büyük olasılıkla yaşadığı ağır travmadan dolayı mantık düzlemi tamamen şaşmıştı.
Bir adamla beraber olmuş, sevişmiş, hamile kalmış, belki kürtaj olmak istemiş, belki istememiş, ama nihayetinde bebeğini doğurmuştu. Ailesinin haberi hiç olmamıştı. Büyük bir ihtimal hiç kimseye gerçeği anlatmamıştı.
Adam onu başından savmıştı. Ne kadını, ne kadından doğacak bebeği umursamıştı. Kadının daha önce evlenip boşandığını öğrenmişti ya ilişkisini bitirivermişti. Bu konuda ne ailesine, ne yakın çevresine ne de bir başkasına hesap verecek değildi. Olmadı da...
Bebek günlerce tek başına kalıp yeni başladığı hayata gözlerini yumduktan sonra kimse, “Bu bebeğin babası kim, çıksın meydana!" demedi. Kadın soykırım suçlusu gibi infaz edilip ismi, mesleği, görev yaptığı yer, bir bir deşifre edilirken adamın sadece mesleğini öğrenebildik...
Çok az insan derin bir soluk alıp farklı bir refleks verdi; neden sorusunu çok az insan sordu.
Beni haberde düşünmeye iten tek ayrıntı kadının, bebeğinin etrafına düşmesin diye yastık koyması ve yanına mamalarını bırakması oldu. Döneceğini, bebeğini orada sapasağlam bulacağını ve düştüğü çaresizlikten bir şekilde çıkacağını umuyor olmalıydı. Neden bebeği boğazlayıp bir köşeye gömmemişti? Neden bir köşeye bırakmamıştı?
Neden, neden, neden?
Neden kadim bir sordur; sık sık sormak gerekir...
Bu olayın üzerinden bir ay geçmedi ki 1 Kasım’ı 2’sine bağlayan gece bir başka yerden bir başka haber düştü ajanslara. Yine bir kadın, habere göre yine "evlilik dışı" bebeğini, diri diri gömdü. Henüz bir iddia... Bebeğin neden öldüğü otopsi sonuçlarına göre belli olacak.
Peki biz o soruyu bir kez daha soralım: Neden?
Otuzlu yaşlarına gelmiş bu iki kadın neden öldürdü veya ölüme terk etti bebeklerini?
2014 tekrar edelim 2014 yılına doğru ilerlediğimiz şu zamanlarda hala ama hala kadının üzerindeki toplum baskısını, mahalle baskısını, aile baskısını kaldırabilmiş değiliz. Kadınlar hala ve hala yaşadıkları cinsellik nedeniyle paçavra muamelesi görüyor. İtekleniyor, damgalanıyor. Her ne demekse, "evlilik dışı ilişki" yaşayan kadın, dünyanın en korkunç, en pislik, en aşağılık insanı... Hala!
Öyle bir yafta ki bu, kadınlar bebeklerinin katili olmayı tercih ediyorlar. Çünkü bu ülkede değil bekâr anne, anne olmak dolayısıyla kadın olmak cezalandırılmak için yeterli bir sebep. O nedenledir ki kürtaj olmanın katliam gibi algılandığı bir ülkede kadınlar bebeklerinin katili olmayı göze alabiliyor.
Bu tür hazin olayların giderek artacak olması gibi bir endişem var. Çünkü tecrübe etmemiş olsam dahi hamile kalmanın, bir canlıyı dokuz ay boyunca bedeninde taşıyıp doğurmanın, hayatına katılan o küçük bedenin sorumluluğunu bir ömür boyu taşıyacak olmanın yükünün ağır olduğunu düşünüyorum. Loğusa sendromu gibi bir gerçeği de kimse yok sayamaz sanırım. Zaten olağanüstü bir ruh halinden geçerken üstüne üstlük sımsıkı bir şekilde bağlandığımız "toplumsal değerlere aykırı" bir durum içerisinde olan kadının vay haline. Sevgili toplumumuzun "normal şartları" göze aldığımızda kaç tane kadının ailesine gidip, “Ben gebeyim, evlenmeyi düşünmüyorum, doğuracağım" diyebileceğini düşünebiliriz?
Şunu sormakta fayda var: İlk olayda o anne bebeğini ailesinin yanına bayram ziyaretine götürebilseydi o dram yaşanır mıydı?
Bu iki olay en uç örnekler elbette. Ama bunlar bir gerçeği görmemize engel değil. Kadın hamile kaldığında doğal olarak iki seçeneği oluyor ya kürtaj olacak veya doğuracak. Kadın evliyse bu sorun bir şekilde anlaşarak nihayete eriyor ama evli değilse durum daha çetin bir hal alıyor. Ya kürtaj olacak ya adamı ikna edip nikâh kıyacak, ya bebeği her şeyi göze alıp doğuracak. Her biri ayrı bir dert. Bebeği çok istediği halde adamla evlenmek istemediği için kürtaj olmak zorunda kalabilir, bebeği istediği halde adam onunla evlenmek istemez, kürtaj olmak zorunda kalabilir. Cesur davranıp bebeği doğurup yanında gelecek bir ton sorunla başa çıkmak zorunda kalabilir. Ama bu ülkede şunu yapamayacağını, en azından çoğunluğunun yapamayacağını çok iyi biliyoruz. Güle oynaya bekâr bir kadın olarak bebeğini doğuramaz!
Ama yeter artık! Silkelenin ve kendinize gelin. Bu ülkede aşmamız gereken sorunlardan birisi de budur ve aciliyeti vardır. Tek bir kadın dahi, bebeğini baskılar yüzünden gizli saklı doğurmak zorunda kalıyorsa, üzerine üzerine gelen o baskılar nedeniyle akıl sağlığını yitiriyor ve bebeğini öldürüyorsa bu senin, benim, bizim suçumuzdur!
Kadınlar sevişir bayım. Artık bunu öğrenin. Bebek, bir erkek ve bir kadının sevişmesi sonucu ortaya çıkar; kadın tek başına bebek yapamaz bayım. Kadın hamile kalıp bebeği doğurmak ister veya istemez orası sizi ilgilendirmez bayım. Ama bebeği doğurmak istediğinde ona her türlü desteği vermek zorundasınız bayım.
Kadınların başörtüsü ile Meclis'e girebilmeleri için onlarca genç kadının mücadele verdiği bu ülkede gerçek bir kadın devriminden bahsetmek istiyorsak kadınların evlenmeden çocuk sahibi olma hakkını da vereceksiniz bayım. Toplumu, mahalleyi, aileyi buna ikna edeceksiniz. Destek merkezleri açacak, elini uzatacaksınız.
Yeni evlenenlere kredi vermeyi düşünürken, babasız bebek doğurmayı göze alan, isteyen, tercih eden kadınlara da bu hakkı tanıyacaksınız bayım.
Ve sen bayım; haberlerde kullandığın o erkek dilini bırakacaksın, "gayrimeşru ilişki", "gayrimeşru ilişkiden olma bebek", hangi çağa ait bir kafan var senin? Ve biz senin haber dilini bildiğimiz kadar habere bakışını da iyi biliriz. Kadınların kucaklarına bebeklerini, yanlarına ölümü katıp her ne pahasına olursa olsun (belki torunlarını görünce bir şey yapmazlar umuduna sarılıp) babaevinin kapısını çaldıklarında ve katlediklerinde atacağın "namus cinayeti", "töre cinayeti" haberlerini nasıl verdiğini de... İkiyüzlüsün bay medya; temel gazetecilik ilkelerini her gün okuyup öyle otur masa başına.
Normalleşen Türkiye’de bekâr annelere yer açmak zorundasınız.
Hep beraber düşünmek zorundayız; “Kadınlar bebeklerini neden öldürür?"
Aklıevvellere not: Yüzde yüz doğum kontrolü diye bir şey henüz icat edilmedi. Seks yapmamanın dışında... Elbette buna da her erkek gibi kadın karar verir.