Sahipsiz kent: Ä°zmir
Yazar: Konuk Yazar
Ceyhun BALCI
Bir Ä°zmirli
Başlığı belirlerken uzunca süre düşündüm! Büyük ölçüde gerçek ve bir ölçüde de dikkat çekici olması nedeniyle bu başlıkta karar kıldım.
Başlığa konu kaygı İzmir’de yaşayan, kendisini bir kentli olarak hisseden bir yurttaşın gözlem ve deneyimlerime dayanmaktadır. Söz konusu gözlem ve deneyimler pek az zahmetle ve dikkatli bir bakışla kolaylıkla doğrulanabilecek türdendir.
Başka bir çok kentimiz gibi İzmir de seçilmiş-atanmış işbirliğiyle yönetilmektedir. Dolayısı ile İzmir’deki aksaklık ve eksiklikler hiç bir şekilde yalnızca atanmış ya da seçilmişlere mal edilemez!
Bir yurttaş olarak kaleme aldığım bu yazının kentimizi yönetenlere açık çağrı olduğunun altını çizme gereği duyuyorum.
Değerli yönetenlerimiz,
Kurumlar ve kurallar göz ardı edildiğinde er ya da geç bir kaosa sürükleneceğimiz kesindir. Kentimiz İzmir’de de böyle bir tehdit her geçen gün kendisini daha fazla gösterir olmuştur.
Aksaklık, eksiklik ve eleştirilerimi sıralarken sorumlu yurttaşlık görevim gereğince çözüm önerilerimi de paylaşacağım. Bu nedenle, “eleştirmek kolay ama çözüm için ne öneriyorsunuz?” sorusunu da şimdiden geçersiz kılmış olacağımı sanıyorum.
Kurumların ve kuralların varlığının kentimizde huzurlu ve esenlikli bir yaşam için kaçınılmaz gereklilik oldukları konusunda hiç birimizin en küçük kuşkusu olmasa gerektir.
Kentimizin değerli yöneticilerini kentimizi daha yakından ve özenli gözlemlemeye çağırıyorum. Çoğu zaman savladığım gibi sağlıklı bir gözlem İzmir sokaklarında dolaşmakla olanaklıdır. Çünkü, bir çok şeyi araçlarınızın içinden farketmeniz mümkün olamamaktadır.
Örneğin, yaya kullanımı amacıyla düzenlenen ve sevgi yolları olarak da adlandırılan bir çok yolda bırakınız yürümeyi can ve mal güvenliğinizin her an tehlikede olduğunu anlamanız ancak bu yollarda yürümekle farkedilebilecek acı gerçeğimizdir. Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde günün herhangi bir saatinde arkanızdan gelen ve sizden çıkardığı gürültü ile yol isteyen motosiklet olmadan yürüyemezsiniz. Bisiklet ya da son zamanlarda sayıları geometrik olarak artış gösteren elektrikli bisikletler çok daha büyük tehlike kaynağıdır. Sessizlikleri onları farketmenize engel olmakta ve onlardan zarar görmemeniz rastlantıya kalmaktadır.
Çözüm önerim : Yaya yolları adı üzerinde yayalar içindir. Yayalar dışındaki her türlü iki, üç ve dört tekerlekli motorlu-motorsuz taşıtın bu yollara girmesinin önlenmesi yaya güvenliğinin oluşturulması için önde gelen koşuldur. Eğer bu yapılamıyorsa bu yollarda yürüyenlerin görebileceği büyüklükte ve sıklıkta uyarıcı tabelalar konmalıdır. Bu tabelalar aracılığıyla bu yolda yürümenin yaratabileceği riskler yayalar ile paylaşılmalıdır.
İkinci gözlemim yine yayalara ayrılmış mekanlarla ilgilidir. Yaya yollarının yanı sıra yaya kaldırımları da işgal altındadır. Gerek motorlu taşıtların park etmiş olmaları ve gerekse az önce andığımız her türden bisiklet ve motosiklet buralarda deyim yerindeyse terör estirmektedir. Terör yalnızca eline silah, bomba ve patlayıcı alarak gerçekleştirilmiyor. Motorlu-motorsuz taşıt kullanıcıları da kentlerimizde terör kaynağı olabilmektedir. Hemen eklemekte yarar var. Özellikle Gümrük, Pasaport ve Kordon gibi bölgelerimizde esnafımızın da yaya kaldırımlarını işgalde önemli pay sahibi olduğunu söylemeye bilmem gerek var mıdır?
Çözüm önerim : Yaya yollarının yaya güvenliğini tehlikeye düşüren şekilde tecavüze uğraması fiziksel engeller konulması hem de kolluk güçlerinin özenli ve titiz denetimi aracılığıyla sağlamak siz kentimizi yönetenlerin öncelikli görevi olduğunu düşünüyorum. Sizleri yaya kaldırımlarını kullananların can ve mal güvenliğini koruma görevinizi yerine getirmeye çağırıyorum.
Bir başka yakınma konusu yine trafikle ilgilidir. Ben Mithatpaşa Caddesi’nde oturuyorum. Bu caddedeki trafiğin halini görmeniz için yürümenize gerek yoktur. Aracınızla birlikte (elbette eskort kullanmadan, tercihen tebdili plaka yaparak) bu caddeden geçmeniz aksaklığı görmenize yetecektir. Gece park eden araçlardan geçecek yol bulmanız, gündüz ise çok çeşitli gerekçelerle duraklamış araçlardan fırsat bulup ilerlemeniz son derece güçtür.
Çözüm önerim : Öncelikle kötüyü norm olarak kabul etmekten vazgeçelim diyorum. Çünkü, kötüyü örnek sayma ve ona tutsak olma haline ilişkin hemen her gün kulağımıza bir şeyler çalınıyor. “Ne yapalım, vatandaş aracını koyacak yer bulamıyor!” sözü bunlardan birisidir. Ben bir yurttaş olarak bunu kabul etmiyorum. Mutlaka sizler de tanık olmuşsunuzdur. Dünyanın ileri gitmiş, çağdaş ülkelerinde bu ve benzeri gerekçelere sığınılabildiğini düşünüyor musunuz?
Mithatpaşa Caddesi başta olmak üzere sayısız yerde bu sorunun üstesinden gelmenin tek yolu hoşgörüsüz bir şekilde kuralları uygulamaktan geçiyor. Zamanında yapıların otopark yapma zorunluluğu konusundaki zorunluluklarını göz ardı eden yönetimlerin bugün de duyarsız ve görmezden gelici olmaya hakları yoktur.
Ayrıca, bu konuda kolluk güçlerinin yeterli denetleme yapmadıkları düşüncesindeyim.
Trafik düzeninin korunmasında ve sürdürülmesinde kolluk güçlerimizin başta trafik polislerimiz olmak üzere duyarlı olması gereği ortadadır. Bu bağlamda başarılı olmak adına trafik polislerimizin belirli kavşak noktalarında saklanmaktan vazgeçmesi gerekiyor. Çünkü, kavşaklardaki trafik ışıkları trafiği düzenlemektedir ve ayrıca artık sürücülerimiz trafik ışıklarına uyma konusunda belirli bir olgunluğa erişmiş durumdadır. Oysa, asıl sorun kavşakların biraz ilerisinde ya da berisinde göstermektedir kendisini. Bu da trafik polislerimizin çakılı denetimden etkin ve gezici denetime geçmesini kaçınılmaz kılmaktadır.
Yine trafikle ilgili bir başka sorun duraksız taksilerin özellikle trafiğin yoğun olduğu saatlerde gelişi güzel duraklaması ve bu şekilde yolcu beklemesinden kaynaklanmaktadır. Bu manzarayı hemen her gün Talatpaşa Bulvarı’nda ve özellikle de Alsancak Devlet Hastanesi dolaylarında yaşamaktayız. Özellikle akşam saatlerinde yolunuzu yaya olarak ya da aracınızla buraya düşürürseniz ne demek istediğimi kolaylıkla anlayabileceksiniz.
Çözüm : Duraksız taksilerin bekleme yapmasının önüne geçilmelidir. Ayrıca, artık kent içi trafiğinde yeri olmaması gereken dolmuş hatları da iptal edilmelidir. Talatpaşa-Konak, Kahramanlar-Konak ve Otogar-Konak taksi-dolmuşlarının çalışmaları engellenmelidir. Söz konusu dolmuşlarda çalışan sürücülerin belediye başta olmak üzere kamu kurumlarında iş sahibi yapılmaları geçim kaynağından yoksun kalmalarının da önüne geçilmesini sağlayacaktır.
Örnekler artırılabilir.
Bu aksaklıkların giderilmesini siz seçilmiş-atanmış yöenticilerimizden beklemek bizlerin en doğal hakkıdır.
Bu yazının başlığı olan sahipsiz kent İzmir imgesini değiştirmek bizlerle birlikte sizlerin elindedir. Atacağınız olumlu adımlar ve kurallarla, kurumları egemen kılacak yaklaşımlar kentimiz İzmir’i sahipsizlikten kurtaracaktır.
Sizleri bu doğrultuda harekete geçmeye çağırmanın sorumlu yurttaşlık gereğince olduğunu bildirir, saygılar sunarım!