Okullardaki zorbalığın farkında mıyız?
Yazar: Şirin Yörük
Çocuk yetiştirenler fark etmiştir mutlaka. Çocuklarımız okula başladıkları andan itibaren, ebeveynlerinin kontrolünden gözle görülür bir şekilde çıkıyor.
Çocukların hayatını okul öncesi ve okul sonrası olarak ikiye ayırmak oldukça isabetli olur. Okul öncesinde çok masum olan, sözümüzden çıkmayan çocuklar, okula başladıklarından itibaren hırçınlaşmaya, daha bir başına buyruk olmaya, itiraz etmeye başlıyor. Bazen bu davranışların dozu iyice artıyor ve çocuğumuzu tanıyamayacak hale geliyoruz.
Ailede hiç duymamış olsa bile, kötü olarak kabul edilen kelimeler, bazen de anlamını bilmeden küfürler bile ettiğine şahit oluyoruz.
Bu sene altıncı sınıfı bitiren oğlumuzdan, özellikle dördüncü sınıftan itibaren, “Bugün 4 A’larla kavga ettik. Bize saldırdılar. Yarın görür onlar günlerini!” şeklinde, ya kendi akranları, ya da bir üst sınıflarla anlaşmazlık içinde olduklarına şahit olmuşuzdur.
Çocuklarımın okullarına çok sık uğramasam da, her gittiğimde mutlaka kavga eden, yerlerde sürünen gruplara rastlar, özellikle teneffüse çıkma ziline denk geldiysem, merdivenlerden, adeta pervanelerin ışığa uçması gibi, önüne kattığını sürükleyen kalabalık dalgalarından her zaman ürkmüşümdür.
Okullarda zorbalığın had safhada olduğunu, özellikle 6. sınıflardaki zorbalık bakımından Türkiye’nin 41 ülke arasında ilk sırada olduğunu öğrenince, kendi yaşadıklarım bir an için gözümün önünden geçti.
Tabii ki benim gördüklerim, buz dağının su üstündeki çok küçük kısmı. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Hemşirelik Yüksek Okulu’nda zorbalık ile ilgili bir tez hazırlayan arkadaşım Hülya Karataş’ın anlattıkları oldukça çarpıcı. Üniversitenin Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı’nda Araştırma Görevlisi olan Hülya’nın, Doç. Dr. Candan Öztürk danışmanlığında uyguladığı ilköğretim ikinci kademe öğrencilerine yönelik zorbalık programı, bizim de ders alacağımız çarpıcı veriler barındırıyor.
Teze de konu olan bu programda, zorbalık, saldırgan davranışın bir türü olarak tanımlanıyor ve “Güç dengesizliği olan öğrenciler arasında yaşanan, kasıtlı olarak yapılan ve tekrarlayıcı özellik gösteren davranışlar” olarak ifade ediliyor. Bu davranışlar doğrudan olabildiği gibi dolaylı olarak da yapılabiliyor.
Doğrudan zorbalık davranışları arasında ad takma, alay etme, kızdırma, itme, tekmeleme, eşyalarını çalma ya da zarar verme, tehdit etme, cinsel içerikli isimler takma şeklinde ortaya konuyor. Dolaylı zorbalık davranışlarının arasında ise; dedikodu çıkarma, gruptan dışlama, görmezden gelme, internet ya da iletişim araçlarını kullanarak zorbalık yapma yer alıyor.
İki ilköğretim okulunda bir yıl boyunca öğrencilere zorbalık konusunda bilgi veren bu iki öğretim üyesi, çocukların anne ve babaları ile öğretmenlerini de programa dahil ederek, bu konuda çok kapsamlı bir çalışmaya imza attılar. Çalışma sonunda çok çarpıcı sonuçlar ortaya çıktığını arkadaşım heyecanlı bir şekilde şöyle anlattı:
“Bu program dahilinde öğrencilerin zorbalığa uğrama ve zorbalık yapma ile sağlık sorunu yaşama arasındaki ilişkiye bakıldı. Zorbalığa uğrayan öğrencilerin, zorbalık yapanlara oranla daha fazla sağlık sorunu yaşadığını gözlemledik. Programa okulda çocukların çevresini oluşturan anne babaları, arkadaşları ve öğretmenlerini de dahil ettik. Program uygulandıktan iki hafta sonra, 6 ay sonra ve 1 yıl sonunda öğrencilere anket uygulanarak programın etkinliği değerlendirildi. Çalışmanın sonucunda programın öğrencilerin kurban olma oranlarını azalttığı ve bu azalmanın uzun süre devam ettiği gözlendi.”
Kadınlara şiddetin ayyuka çıktığı günümüzde, artık her gün eşine şiddet uygulayan, gözünü kırpmadan öldürenlerin haberleri gazete sütunlarından eksik olmuyor. Yetişkinlerin şiddet nüvelerinin bir kısmı çocukluğunda daha ailede atılıyorsa, azımsanmayacak bir kısmı da bence okulda ediniliyor. Arkadaşlar arasında zorbalığa maruz kalan çocukların, zorbalık yapana göre daha çok psikolojik sorunlar yaşadığı da çok ilginç bir sonuç.
Zorbalık konusu gelişmiş ülkelerde üzerinde dikkatli çalışmalar yapılan bir konu. Ne yazık ki ülkemizde eğitim sistemini yaz boz tahtası haline getiren yetkililer, eğitimin kanayan yarası haline gelmiş olan bu tür sorunlarla ilgilenmek için zaman bulamıyor. Bu yılın Ocak ayında TBMM’ye, İzmir eski Milletvekili Canan Arıtman tarafından sunulmuş bir önerge teklifi var. “Zorbalığın ya da akran istismarının araştırılmasına ilişkin önerge”, Meclis'in yeni döneminde hangi ciddiyetle ele alınır, akıbeti ne olur diye merakla bekliyoruz.
Bu konu çok önemli. Çünkü zorbalık sadece okul dönemini değil, çocuğun tüm yaşantısını olumsuz olarak etkiliyor.
Ne ekiliyorsa, o biçiliyor!