Seçkin Çiğdem
Tokyo
Tokyo’ya gelişimin üzerinden neredeyse bir ay geçti... Uzakdoğu hakkında ve özellikle Japonya hakkında bir çok yazı okumuş olabilirsiniz. Ancak orada uzun yıllar yaşamaya hevesli birisinin ağzından daha önce okumamış olabilirsiniz.
“Uzakdoğu’nun başkenti”, “Güneşin doğduğu ülke” gibi yakıştırmalar yapılan bir ülke burası. Bu yakıştırmaları gerçekten hak ediyor mu Tokyo - Japonya? Çalışkanlıklarıyla ün salmış bir toplumun bunu hak etmemesine imkan yoktur herhalde.
Çok erken saatlerde güne başlayan, gecelere kadar çalışan bir toplum. Türkiye’de sabah 08,00 ne kadar erkense Tokyo’da da o kadar geçtir. İnsanlar gün boyu dışarıdadır, işi olsun olmasın evde oturma kültürleri pek yok. Uzun saatler kütüphanede genci, yaşlısı ya kitap okur ya arşivleri inceler ya da ders çalışır. Günün önemli bir kısmını kütüphanede geçiren biri olarak şunu söyleyebilirim ki bu kültürün yerleşmesi bir ülke için paha biçilemez...
Kütüphanede, pastanede, kahve dükkanlarında herkesin elinde mutlaka dergi, kitap ya da gazete görürsünüz. Onlara ayak uydurma derdine düşerseniz bir ayda üç kitap bitirmeniz sizi şaşırtmaz. Eğer Türkçe kitap bulamazsanız sizin için tehlike çanları çalıyor demektir.
Biraz da dillerinden bahsetmek istiyorum. Gerçekten zor bir dil, üç farklı alfabesi olup öğrenimi de fazlasıyla özveri ister. Emin olun Japonlar'ın büyük kısmı KANJI diye adlandırılan alfabeyi çok iyi bilmediklerini saklamazlar. Yani bu dili tamamen öğrenmek neredeyse imkansız. Bu dili öğrenmeyi düşünüyorsanız size tavsiyem ROMAJI (Latin harfleri) ile başlamanız ve HIRAGANA – KATAGANA ile pekiştirmenizdir. KANJI için acele etmenize gerek olmadığını söylememe gerek yoktur herhalde...
Japon ulaşım ağı buranın yerlileri kadar yabancıları için de bir kabus (Benim için öyle oldu denemez, ama ben istisnayım diyebilirim). Tokyo metropolü içerisinde 16 aktif hat ve bir o kadar da yan hatlar mevcut. Bu hatlar Tokyo metropolünü örümcek ağı gibi sarmış.
Bir istasyona geldiğinizde mutlaka birkaç hatta yönlenmenizi sağlıyorlar. Bir hat üzerinde 4 metronun aynı anda aynı yöne gittiğini görmek insanı dehşet duygusuna kapılmasına sebep olmuyor değil.
Tokyolular tüm ulaşımlarını bu metro hatları üzerinden gerçekleştiriyor. Diğer gelişmiş ülkelerdeki gibi kişisel araç kullanımı metro kullanımına oranla daha az. Tokyo çok büyük bir şehir, eğer kurallarla desteklenmezse tam anlamıyla cehenneme dönüşebilir. Fakat yerel hükümet çok iyi bir sistem geliştirmiş ve insanlarında samimi olarak bu kurallara riayett etmeleri sağlanmış.
Tabii ki Japon yemeklerinden de bahsedeceğim. İlk akla gelen SUSHI... Balık kültürünün genel hatlarını belirlediği Japon yemeklerinde her çeşit balık yemeğini görme şansınız mümkün. Tabii bu kadar katı değiller. Balık dışında çok farklı tatları ve lezzetli yemekleri de mevcut.
Japonlar ve yemek denildiğinde kenara geçip onları izlemeniz çok keyifli olacaktır. Yemeği yemek yemeği seven bir millet. Öğünleri fazla ve her daim açlar. Fakat şeker, tuz, hamur işi yemekleri ele geçirmiş olmadığı için ne kadar yerlerse yesinler kolay kolay kilo almıyorlar. Bunda gün içerisinde aktif bir hayatları olmasının payı da var. Burada yabancılar için iki seçenek var; ya kilo alırsınız, ya da kilo verirsiniz...
İlerleyen zamanlarda Japonlar hakkında, Japonya hakkında yazmaya devam edeceğim.
Herkese esenlikler diliyorum...