Orta Doğu Türkmenleri'nin hüzünlü sesi, </br>vicdanı Abdurrahman Kızılay
Yazar: Ercan Sever
Türkiye sınırları dışında Orta Doğu’da yaşayan (yaşamaya çalışan) Türkmenler'in bölgenin gerçek mağdur ve mazlumları olduğuna inanırım. Ataları, Türkler'in çekilmesi ile Şam’dan Anadolu’ya göç etmiş bir ailenin çocuğu olmanın getirdiği duygusallığı karıştırmamaya çalışırım bu inancıma. Orta Doğu’da 34. paralelin kuzeyi farklı etnik unsulara ev sahipliği yapmakla beraber aynı zamanda Türkmen coğrafyasıdır. Siyasi bir tasnifin dışındaki bu gerçek, ağırlıklı olarak tarihi, kültürel zeminde yükselir.
Orta Asya’dan bölgeye gelen Türkmenler'in tarihi Anadolu’ya göçten daha eskidir. Emevi ve Abbasi devletlerinde askeri yapılanma Türkler üzerine kuruluyordu. Paralı askerlik diyebileceğimiz sistemle çok sayıda Türkmen aşireti bölgeye göç ederek yerleşik hale geldi. Irak’ın ortasında yer alan Samarra kenti bu yöntemle bölgeye yerleşen Türkmenler'in yoğun yaşadığı kentlerin başında geliyordu. Orta Asya kaynaklı göçler, bir süre sonra Suriye’nin Kuzey ve Batı kesimleri, Mısır ile Lübnan’ın kuzeyine yöneldi.
Süreç içinde Türkmenler'in nüfus yoğunluğu siyasi sonuçlarını doğurmaya başladı. Önce Mısır’da Türkler kendi devletlerini kurdular ardından Malazgirt savaşı ile Anadolu Türkleşmeye başladı. Selçuklular, ardından beylikler ile kudretli bir siyasi yapılanmaya kavuşmasına rağmen Anadolu dışındaki Türkmenler'in kurdukları devletler Osmanlı İmparatorluğu’nun bu devletleri yıkacağı 16. Yüzyıl'a kadar varlıklarını sürdüre geldiler.
Yoğun nüfus hareketine rağmen dil ve kültür alanında Ortadoğu’da sağlam izler bırakamayan Türkmenler zaman için bölgenin diğer Müslüman toplulukları arasında eridi. Yaşanan gönüllü asimilasyonun temel neden ise güçlü yazılı geleneğe sahip olmayan Türkçe'nin derin yazılı birikime sahip Arapça ve Farsça karşısında varlık gösterememesi oldu. Anadolu dışındaki Orta Doğu Türkmenleri, bugün sadece Kerkük başta olmak üzere Irak’ın kuzeyinde kitleler halinde yaşamlarını devam ettirebildiler.
![](http://www.kentyasam.com.tr/Konuk/27122010es01.jpg)
Süreç içinde asimile olan diğer Türkmen topluluklarından farklı olarak güçlü sözlü edebiyat ve türkü geleneği Irak Türkmenleri'nin varlıklarını kısmen de olsa korumalarını sağladı. Türkmen ozanlar Türkçe dil bayrağını sözlü gelenekleri ile milli kimliklerini bugünlere ulaştırabildiler. Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Kerkük Türküleri’nin hüzünlü sesi Abdurrahman Kızılay işte bu geleneğin en önemli temsilcilerindendi. Gazete sayfalarında birkaç cümle ile geçiştirilen ölümü aslında Türkmenler'in, Orta Doğu’daki varlığı ve kültürü adına 12 asır önce açılan parantezin kapatılması anlamı taşıyordu.
Anadolu dışındaki Orta Doğu’daki Türkmen varlığı maalesef bugün yine dünya tarihinde başka hiç bir toplumda görülemeyecek etnik sahipsizliğe, cehalete kurban gitmektedir. Merhum Abdurrahman Kızılay sadece bir halk ozanı değil Türkmenler'in Orta Doğu’da dile gelmiş vicdanıydı.
Ruhu ÅŸad olsun.