Entelektüel emek promosyon malzemesi olunca
Yazar: Ercan Sever
Yaşamını, entelektüel emeğini, fikri üretimini satarak sürdürenler, her halde daha zor günler yaşamamışlardır. Gazeteciler, yazarlar, danışmanlar, sanatçılar, kişisel gelişim eğitmenleri diye sıralayıp gidebiliriz. Bir çoğu özel ve zor günlerden geçiyor, ağır bir yaşam imtihanı veriyorlar. Tüm bu meslekler giderek profesyonel iş olmaktan çıkıp, ücretsiz temin edilmeye çalışılan hizmetler olmaya başladı. Aslında yeni olmayan bu trend son yıllarda derinleşerek yeni bir çehreye büründü. Dramatik olanı bu işler meslek olmaktan çıkar hale geldi.
Düşünmek eskiden suç, şimdi fakirlik demek
Özellikle bu hizmetleri satın alan firmalar önce ayırdıkları bütçeleri daralttılar ardından bu işleri ücretsiz nasıl yaptırabilirim arayışına girdiler. "Tüketirken seçici olmaktan uzaklaşan toplum nasıl olsa fikri zenginliğin, özgünlüğün farkına varamıyor varsa bile ödüllendirmiyor", düşüncesi, entelektüel emeğini ortaya koyarak çalışanları önce yoksul sonra yoksun bıraktı. Emekçileri, emeklerinin karşılığını alamadıkça zorunlu olarak ya ilgisiz alanlara savruldu ya da türlü yokluklar arasında yaşam savaşı veriyorlar. Toplumsal tarihimizde düşünmek ve düşündüğünü söylemek hep sorun oldu. Bugün ise suç değil ama fakirlik nedeni.
Aslında geleceği karartan bu sürecin sorumluların başında yine kapsamını belirttiğimiz alanda profesyonel yaşamlarını sürdürmeye çalışanlar kişi ve kuruluşlar geliyor. Rekabet o kadar kırıcı hale geldi ki her türlü fikri üretim ucuzlaştı ve ekonomik olarak değer ifade etmekten uzak kaldı. Bu işleri para kazanılacak iş olmaktan çıkaranların başında yine bu işten para kazanarak yaşamlarını idame ettirmeye çalışanlar geliyor.
Geçenlerde pazarlama, pazarlama iletişimi konularında deneyimli uzman bir arkadaşımın başına gelenler düşündürücü tabloyu gözler önüne seriyor. İzmir'de yerleşik üretici bir firma kendi personeline eğitim vermesi amacı ile konunun uzmanı eğitimci arkadaşıma ulaşır. Hafta sonu gün boyu sürecek bir eğitim ile kendi personeline eğitim verdirmek isteyen firma sahibi, konu, eğitimi verecek olan arkadaşımın ücreti konusuna gelince şunlar söyler:
"Firmamıza bir çok danışmanlık firmasından geliyorlar ve ücretsiz eğitim vermeyi talep ediyorlar. Siz de vereceğiniz eğitim karşılığı bizden ücret istemeyin."
Duydukları karşısından şaşıran ancak belli etmemeye çalışan eğitimci dostumuz, ürettiği her malı bir bedelle satan firma sahibinin teklifini kibarca reddeder. Olayı bana aktarırken öfke ile şu yorumu yapmaktan kendini alıkoyamadı:
"Talep LÖSEV, Kızılay ve benzeri kamu hizmeti veren kuruluşlardan gelse anlayışla karşılar, kabul ederdim. Ancak tek amacı kar etmek olan bir şirketin böyle bir teklife cüret etmesi garip. Hafta sonu bir tam gün ailemden ayrılarak, ulaşımımı da kendim sağlayarak emek harcayacağım ve bunu karşılığının olmayacağı düşünülecek. Benzerine her gün bir şekilde tanık olduğumuz veya duyduğumuz bu olaylarda asıl sorumlu bu işin bir değeri olmadığını düşünen işverenden çok bu işleri adeta promosyon malzemesi olarak yaparak ucuzlatan, değersizleştiren gözü dönmüş firmalar. O kadar gözleri dönmüş ki bu firmaların küçük kar hesapları ile bu işleri ücretsiz yapmaya başlayınca sürecin kendilerini vuracağını göremeyecek kadar körleşmişler."
Düşünmeyen, düşünce üretimini yok sayar
Düşünsel üretimin profesyonel bir alan olarak görülmeyişinini sonucunda ise; gazeteler daha az istihdam gerçekleştiriyor, yazarlık ancak ikinci iş olarak yapılıyor, şairlik, sinema eleştirmenliği ise hobi amaçlı uğraş oluyor. Gazeteciler, yazarlar işsiz, henüz kalmayanlar ise fakirleşti. Reklam ve marka danışmanlığı yapanlar şirketlerini kapatıyor. Gündemi belirleyen gazetelerin sayfalarını yapanlara, haberlerini üretenlere asgari ücret maaş olarak teklif ediliyor. İstanbul dışında reklam sektörü, sektör olmaktan çıkmış ancak pazarlık unsuru haline gelmiş. Anadolu'da TV-Radyo haberciliğinden, programcılığından geçinen yok gibi. O yok gibi olanlar da ancak diğer işlerinin yanında belki gelirlerine küçük takviye yapabiliyorlar.