İzmir yangını ve İzmir'den kaçış
Yazar: Konuk Yazar
Korhan Beşikçi
Avukat
30 Eylül 1922 tarihli
L'illustration Dergisi'nde İzmir yangını ve İzmir'den kaçışla ilgili bölümlerini çevirerek aktarıyorum.
İlginçtir, hikâye tanıdık ama bakan gözün konumu farklı. Bugüne dek hep "denize dökülenlere" kara tarafından baktık, burada denizden görünüşü göreceksiniz. Söylediğim gibi bire bir çeviri ile yetinip hiç yorum yapmamaya özen gösterdim. Ama hikâye hangi taraftan bakılırsa bakılsın bir trajedi. Ancak asıl failler her zaman olduğu gibi en az zayiatla limanı ilk terk edenler oluyor.
12 Eylül 1922
Deniz Taşıma Kumpanyası'nın Lamartine adlı gemisi, İzmir Körfezi'ndeki bütün gemilerin arasında, içinde bulunulan an göz kamaştırıcısı, deniz ise parlak ve ışıltılı bir mavi...
Küçük Asya'nın denize dik uzanan kıyılarının vahşi bir havası var, şurada burada küçük yerleşimler gözükmekte derken birden iki top atışı sessizliği yırtıyor.
Sol tarafımızda küçük bir adanın ardında, bir Yunan savaş gemisi uzak mesafede kaçan son Yunan ordusunu takip eden Türk süvarilerini topa tutuyor.
Gemimiz üzerinde Osmanlı bayrağı dalgalanan küçük bir kale ile korunan dar bir geçitten geçiyor, yerde saklanmış kimi Türk askerleri bizi görmek için kafalarını kaldırıyorlar, daha şimdiden İzmir evlerini uzaktan seçebiliyoruz.
Liman tarafında görülen gösterişli dumanlar savaş gemilerinin varlığını gösteriyor.
Ve işte korkunç manzara karşımızda; Edgart-Quinet, Jean Bart, Vittorio Emanuele, Venezia, King George, İron Duke ve pekçoğu Amerikan bayraklı daha birçok torpido ve destroyer rıhtımı ve limanı gözlüyorlar.
Şimdi İzmir tam olarak gözlerimizin önünde, İzmir; Ege'nin incisi, doğu halısının üstünee uzanmış kraliçe...
İki yanındaki tepelerin üzerindeki Bizans surları arasında yer alan "Türk Şehri", mavi göğün altında eşsiz bir dantel gibi gözükmekte...
Kordon boyunca "Avrupa şehri" uzanmakta, burada kiliselerin çanları, yanı başında beyaz minareler...
Üç gündür Mustafa Kemal'in muzaffer ordusu şehre girmiş durumda, düzen yeniden sağlandı.
Yabancı nüfus için sığınacak yerler aranıyor, şimdiye kadar savaş gemileri sayesinde kendini korumalı hisseden Hıristiyan halk, tekrar kendini güvende hissetmeye başladı.
Rıhtım üzerindeki canlılık şiddetli ve yoğun, güneş körfezi kızıla boyayarak battı, gece oldu.
Uzaklardan top sesleri, şehir parıldayan binlerce ateşle aydınlanıyor.
Gemilerin projektörleri karanlığı arıyorlar.
Şehrin Türk mahallesi kısmından silah sesleri ve bomba patlamaları ve kadın çığlıkları geliyor, sonra gecede derin bir sessizlik...
13 Eylül 1922
Gün ağardıktan beridir, kayıkçılar kara ile gemiler arasında gidip gelmeyi kesmediler.
Öğrendiğime göre emir verilmiş, İzmir'deki tüm İngiliz unsurları şehri derhal terk edecekler... Ordu emri...
Zaten çok kalabalık değiller 3 bin civarı, Maltais olaysız biçimde pek çoğunu güvertesine alıyor.
Öğleden sonra 14.00 civarı, Ermeni mahallesinden dumanlar yükseliyor ama yangın büyümeden kontrol altına alınabiliyor.
Bu sırada rıhtım üzerindeki insanlar korku içinde, limana yakın bir yerde bulunan Amerikan Konsolosluğu önünde demirlemiş bir gemi, güvertesine çıkmak için kendilerini suya atan insanlar yüzünden uzaklaşmak zorunda kalıyor.
Ve işte yine Ermeni Mahallesi, iki ev daha yanmaya başlıyor, durum ciddi, güneyden esen rüzgâr alevleri körükleyip Avrupa mahallesine doğru sürüklüyor, bu arada Ermeni mahallesinden silah ve bomba sesleri geliyor.
Bunlar Türk yönetimi altında kalmaktansa ölmeye karar veren Ermeniler...
Ve mühimmat deposu müthiş bir gürültüyle havaya uçuyor.
Saat akşam 21.00, gökyüzü artık geniş bir duman tabakasıyla kaplı, kayıkçılar Fransız ve İtalyanları yanan evlerinden gemilere taşımaya başladılar, bu panik ortamında bile Fransız askerleri takdire değer bir soğukkanlılık içerisindeler, yürekler acısı sahneler var.
Scrivia adlı İtalyan gemisinin güvertesinde rıhtıma 100 metre mesafeden olan biteni izliyorum.
Saat sabahın 02.00'si, yangın iyice kontrolden çıktı, İzmir tiyatrosu sanki bir saman balyasıymışçasına bir anda tutuştu, yirmi dakika içinde tiyatronun yerinde dört duvar ve moloz yığını kalmıştı.
Alevler Fransız konsolosluğuna da sıçradı, taş yapı alevlere ancak birkaç zaman direnebildi, yangın İtalyan okuluna da geçti, okulun çatısına çıkan gözü pek İtalyan denizciler Amiral gemilerine ışıkla haber vermeye çalışıyorlar.
Patlamalar çoğaldı, ateşin benzin ve alkol depolarına ulaşmasıyla, yangının şiddeti ve panik arttı.
İtalyan, Yunan ve Ermeni sığınmacıları taşıyan ilk kayıklar gemimize ulaştı.
Emir katı: "Önce İtalyanlar" diye bağırıyor Kaptan, ancak bu durumda nasıl ayırt edilebilir?
Yalvaran kadınlar var, çocuklarını kollarında sıkıca tutmuş kadınlar...
Sonunda insanlık galip geliyor ve "Hepsini kurtarın" emri geliyor, merdiven iniyor, fenerler gelenlerin yüzlerini aydınlatıyor.
Orada, yarı karanlık içinde korkunç bir savaş var, denize düşen bedenler, yürek parçalayan çığlıklar...
Rıhtım çökmeden gemilere ulaşabilenlerde bir kaybolmuşluk hali ve yorgunluk ve sonrasında uyku kim bilir kaçıncı uykusuz gecenin ardından hayvani bir ihtiyaç gereği huzursuz bir uyku...
Şehrin üstünde alev topları çok yükseklere çıkıyor, patlamalar gemimizin gövdesini sarsıyor.
Derken, tam biz Amerikan konsolosluğuna doğru bakarken, bir destroyer projektörünü ona doğru çevirdi, işte ateşten bir top gibi üzerimize gelen bir büyük bir Türk kayığı içindeki malların tamamı tutuşmuş vaziyette, rüzgârın etkisiyle gemimize doğru sürükleniyor, kaçmak için aceleyle demir alıyoruz.
14 Eylül 1922
Saat sabahın 07.00'si, göğü tamamen kaplamış duman yüzünden, güneş yüzünü gösteremiyor. Bu arada biz İzmir'i çarpan büyük felaketi anlamaya çalışıyoruz.
Halen büyük bir toz kaldırarak çöken duvarlar görüyoruz, sığınmacıların gemilere taşınma işi devam ediyor, gece boyunca 10 bin kişi taşındı ama kaçı geride umutsuz, susuz ve canlı kaldı?
Bizim güvertemizde İtalyan'dan çok Yunanlı var ve de pek çok Ermeni, kimileri sokak çatışmalarında yaralanmış durumda, mürettebat gemide düzeni sağlamaya çalışıyor.
Birbiri ardına gemiler limanı terk ediyorlar, ilk gidenler İngilizler oluyor. Gemimiz Scrivia dönüşte Pire limanına uğrayacak, küçük bir gemi Scrivia, 3500 tonluk küçük bir gemi, güvertesinde 3 bin sığınmacı taşıyan küçük bir gemi...
G. ERCOLE
L'illustration Dergisi'nden alınan fotoğrafları büyük boyutta görmek için tıklayınız
![](http://www.kentyasam.com.tr/Konuk/tn01032008kb01.jpg)
Birinci fotoğraf İtalyan kolonisinin Scrivia'nın güvertesine bindirilişi.
![](http://www.kentyasam.com.tr/Konuk/tn01032008kb02.jpg)
İkinci fotoğraf Edgar Quinet isimli Fransız kruvazöründen Scrivia'nın görünümü.
![](http://www.kentyasam.com.tr/Konuk/tn01032008kb03.jpg)
Üçüncü fotoğraf liman tarafında yangın, yangının merkezi sağda limanın arkası ile Ermeni mahallesi.
![](http://www.kentyasam.com.tr/Konuk/tn01032008kb04.jpg)
Dördüncü fotoğraf ise İtalyan ve Yunanlıları taşıyan kayıklar Scrivia gemisine yanaşıyor uzakta Sardaigne gemisi ile dumanlar içindeki şehrin silueti.
![](http://www.kentyasam.com.tr/Konuk/tn01032008kb05.jpg)
Beşinci fotoğraf (kapak) İtalyan, Fransız ve İngiliz (Harrigton) generaller İstanbul'da Müttefik Kuvvetler Komutanlığı Karargahı balkonunda.