Cive Pakistan
Yazar: AyÅŸe BaÅŸak Kaban
Pakistan adını her duyduğumda nedenini bilmeden hemen o melodi çalmaya başlıyor kulaklarımda ; “cive, cive, cive Pakistan. Pakistan. Pakistan. Cive Pakistan... "Sanırım 80'li yılların başında tekli yaşlarını yaşayan tüm çocukların hafızasındadır bu şarkının melodileri. Urdu dilinde 'çok yaşa! ' anlamına geliyormuş cive. Çok yaşa Pakistan.
Biz çocuk kalplerimizle, bir tekerleme gibi gelen bu melodiyi söylerken, aklı başında büyüklerin hüzünlü gülümsemeleri düşüyor şimdi aklıma. Biz bilemezdik elbet o yaşımızda iki ülkenin de askeri yönetimle idare edildiğini ve bu nedenle zoraki bir kardeşlik bağı kurulması için büyük çaba sarf edildiğini. Bu uğraşların ürünü olsa gerek hep dost ve kardeş bildik biz Pakistan'ı...
Bu nakaratı kuvvetli şarkının ardından Pakistan'a ikinci ve gerçek ilgim Benazir Butto ile başladı. Fransız Gazeteci Laurence Gourret'in "Başörtünün İçyüzü - Benazir" isimli kitabıyla tanıştığımda başka bir Benazir'i gördüm, dolayısıyla başka bir Pakistan’la tanıştım.
Şimdi en çok Pakistan "Pakistan" adını nasıl taşıyacak onu merak ediyorum? Paklar-temizler ülkesi Pakistan’ın anlamı. Ülkesinin demokrasiyle tanışması için verdiği mücadelenin karşılığında ölümün soğuk halkası takıldı Benazir’in boynuna. Şimdi kim Pakistan için temizler ülkesi diyebilir? Pakistan halkı, paklığa erişebilmek için nasıl temizleyecek üzerlerine sıçrayan kanı?
Benazir Butto öldürüldü. Öldü. Kardeş Pakistan, katran karası bataklığa giderek daha fazla saplanıyor. Şimdi ya yeni bir darbe yapılacak askerler tarafından veya kan dökerek iktidar olmayı helal sayan şeriat yanlılarının sevinç nidalarını duyacağız.
Benazir, Pakistan demokrasisi için bir şans olduğunu söyledi. O’nu Pakistan’ın güneşi olarak tanımlayanlar çoğunlukta. Oysa; iktidar hırsı yüksek bir politikacıydı kaldı ki tam da bu hırsın ürünleri yarattı bugün ölü oluşunu... Hakkında iddia edilen yolsuzluk söylemlerini savuşturmak için Benazir meclisteki elini güçlendirdi, aşırı sağcılarla işbirliği yaptı. Ülkesindeki muhafazakarların oylarını alabilmek için Afganistan yönetimine Taliban’ın seçilmesi için destek verdi. Afganistan’ı karanlığa gömen Taliban’ın eli Pakistan’a uzandı. Dolayısıyla El-Kaide Pakistan’da da açık üsler oluşturdu. Bu, Pakistan’ın karanlığa teslim oluşunun ilk adımlarıydı. Ve elbette Benazir’in de sonu oldu.
Oysa, İngiliz sömürgesi olmaktan kurtulduğunda Pakistan’ın tek amacı demokratik, özgür ve laik bir ülke olmaktı. Ancak başa gelen siyasetçiler, halka yaranmak, oy toplamak, beceriksizliklerini, yolsuzluklarını örtebilmek için hep dine sığındı. Her dine sarılış, bir düğüm attı boğazlarına. 1947 yılında kurulan ve asla bir din devleti olarak tasarlanmayan Pakistan’da henüz 70’lerin başında içki yasaklandı. Ardından din vergilerin uygulandı. Toplumsal yaşamda şeriat hükümlerinin uygulanması için mahkemeler kuruldu. Arapça ve din eğitimi üniversitelerde dahi zorunlu ders olarak okutuldu. İslami görüş orduyu bile ele geçirdi. Kadın ikinci sınıf vatandaş oldu. Ve tüm bunlar yaşanırken Benazir başbakan olarak ele geçirdiği fırsatları kullanamadı. Pakistan’ı laik bir ülke yapabilmek için gereken adımları atmadı. Elbette tüm bunlar suikasti haklı çıkaran sebepler değil. Ama o suikast, bu temeller üzerine oturuyor.
Pakistan’ı yönetenler ve Pakistan halkı kimliksizliklerinin cezalarını çekiyorlar. Pakistan için demokratik ve laik bir ülke olma umudu giderek azalıyor. Kan ve gözyaşı besliyor o toprakları artık.
"Cive Pakistan", bakalım nasıl temizleyeceksin üzerinde ki lekeleri ve bakalım dost ve kardeş ülken Türkiye ders alabilecek mi senin başına gelenlerden?