Nasıl bir yönetim
Yazar: Macit SefiloÄŸlu
CHP İzmir İl Yönetimi Kemal Karataş başkanlığında oluştu. Bu yönetim kurulu üyeleri üzerine "Baykalcı" "Önder Sav"cı, "Eşref Erdem"ci olup olmadıklarına ilişkin arama-tarama faaliyetleri sürüyor.
Bu aramalar sürerken, bazı değerlendirmeleri yapmakta yarar var. Bu değerlendirmelere İl Başkanı Kemal Karataş kızsa bile!
Birincisi bu liste seçimden önce Önder Sav'a yakın duran Konak Eski Başkanı Sıtkı Kürüm'ün Konak ilçe yönetim adaylarıydı. Bu listenin çok büyük bölümü, neredeyse tamamına yakını, 2 yıl önce seçim kaybetti. Konak ilçede yöneticilik yapamayan bu üyeler, şimdi CHP'nin İl'ini yönetecekler.
İkinci önemli yan; CHP'de "İzmir kavramı" bu atamayla sadece Konak'tan ibaret sayıldı. Konak ilçesinden o kadar çok üye alınmış ki, Bergama'yı Ödemiş'i Selçuk'u bir kenara bırakın, dar metropolden bile çok az üye var. Böyle bir yönetim kenti nasıl kucaklayacak?
Üçüncüsü, CHP yönetimi sadece parti içindeki operasyonlara göre sanki hazırlanmış. Parti yönetimine alınan isimleri, belki partililer iyi tanıyor olabilir ama; İzmir kamuoyunun tanıyabileceği isim sayısı çok fazla değil.
Yönetime girmeden de ağabeylik yapabilecek bazı isimler dışında; CHP'nin kamuoyuna dönük yüzü olabilecek kişiler pek tercih edilmemiş.
CHP yönetimi İstanbul'da olduğu gibi, "Ben bu İstanbul'u AKP'nin elinden almazsam istifa ederim" gibi iddia sahibi olan ve bu mesajını kamuoyuna duyurmayı başaran yeni yönetim gibi olma kaygısından uzak bir görüntü veriyor.
Baykal karşıtı liste mi?
İzmir'e atanan bu liste bana CHP içi seçimler açısından da çelişkilerle dolu gibi geliyor.
Birincisi, eğe bu isimler Önder Sav'a yakın ise; Önder Sav da Haluk Koç ile işbirliği yapacak ise, İzmir şimdiden anti-Baykal'cı demektir.
İkincisi Konak ağırlıklı bu listeye karşı cephe alacak kişiler, yenilenecek kongrede yine başarılı olur.
Neresinden bakarsanız bakın; CHP'de yapılan bu atamanın "Genel seçimde küstürülen birilerinin gönlünü almak"tan öteye gitmeyeceğini söylemek gerekli.
Şimdilik gözüme çarpanlar içinden bu kadarını yazmak yeterli. Hele yönetimin yapacaklarını bir görelim sonra yine değerlendiririz.
Yanlışlığı savunmak
DSP İl Başkanı Özdemir Sökmen'in bugüne dek verdiği demeçlere bakarsanız, ilginç bir kişiliğe sahip olduğunu düşünebilirsiniz. Kendisini "Solcu" olarak tanımlıyor ama açıklamalarındaki ayrıntılar bunun tam tersi. Biliyorum; Baro Başkanı Nevzat Erdemir'in ekibinden Avukat Özdemir Sökmen.
Ancak, İsmail Türüt'ün toplumu feci biçimde parçalamaya yönelik şarkısına nasıl destek verebilir acaba DSP İl Başkanı Sökmen. Sol kimliğini gururla belirten Sökmen'e çok yakınındaki bazı isimlerin de artık inancını yitirdiğini görüyorum.
Üstelik, Sökmen de gazetecilerin kendisini infaz ettiğini söyleyen Baro Başkanı Erdemir'e benzer bir komplo teorisiyle katılıyor. Yok efendim TMSF'nin elindeki bir gazete yargısız infaz yapıyormuş falan falan.
DSP İl Başkanı Özdemir Sökmen'in bu yaklaşımını benimsemiyorum ve Baro'nun en kısa sürede yönetiminin Türüt'e destek vermeyecek kişilerden oluşmasını bekliyorum. Bunu beklerken de Sökmen gibi düşünmeyenlerin de "Ülkesini satmayacağını" çok iyi biliyorum.