İzmir Festivali ne kadar İzmirli?
Yazar: Reşat Yörük
İzmir sokaklarına çıkıp vatandaşlara bir sorun bir bakalım; “Bu yıl 20.si yapılan İzmir Festivali’ni izliyor musunuz?” diye…
Ya da “İzmir Festivali’ni biliyor musunuz?”...
Hatta biraz abartıp, soruyu “İzmir Festivali diye bir şeyi hiç duydunuz mu?” şekline de çevirebilirsiniz.
Eminim; halkın ezici bir çoğunluğu, böyle bir organizasyondan bîhaberdir.
Şimdi bu iddiama karşılık bazıları çıkıp homurdanacaktır mutlaka… Bu festivalin konsepti ile hitap ettiği kesim ve kültür düzeyini falan hatırlatarak…
Hatta lafı “Dilenciye hıyar vermişler, eğri diye beğenmemiş”e getirenler bile çıkabilir… İzmir’e 20 yıldır dünya yıldızları getiriliyor ya, o manada söylüyorum.
Oysa bizim eleştirdiğimiz nokta çok farklı!
Evet, İzmir Festivali sayesinde tam 20 yıldır uluslararası düzeyde pek çok büyük sanatçı, topluluk ve orkestra kentimize geliyor. Uzun süre hafızalardan silinmeyecek nefis konser ve gösterilere imza atıyorlar.
Joan Baez, Sting, Ray Charles, Chris De Burgh, Çek Filarmoni Orkestrası, Kızıl Ordu Korosu, Güher - Süher Pekinel, Mihael Barshnikov, Byran Adams, James Brown, Paco De Lucia, Fazıl Say, The Philarmonia Orkestrası, Julian Llyod Weber, Maxim Vengerov, Elton John, José Carreras ve diğerleri…
Evet, bu festivalin konsepti de farklı…
Ama…
Yine de eksik bir şeyler var.
O da halkın ta kendisi!
Siz çeyrek yüzyıla yakın bir süredir, kentin adını dünyaya duyuran uluslararası bir etkinlik yapıyorsunuz, fakat bu organizasyona o kentteki vatandaşların, yani evsahiplerinin ezici bir çoğunluğu hiç gitmemiş, görmemiş, yaşamamış.
Hatta çoğu, böyle bir festivalin varlığından bile haberdar değil!
(İnanmıyorsanız, çıkın sokağa sorun…)
Adı İzmir Festivali ama İzmir’i temsilen sadece küçük bir sanatsever grup ile “sosyete” var. Yani topu topu birkaç bin kişilik bir topluluk…
(Bu arada yazımızın köşe adıyla uyuşması için bir saptama da yapmak lazım: Festivalin kent ekonomisine doğru dürüst bir katkı sağladığını da duymadım, görmedim.)
Nasıl, ilginç değil mi?
Bana göre 20. yılını dolduran uluslararası düzeydeki bir festival, o kentte daha aylar öncesinde büyük bir heyecan fırtınası yaratmalıydı.
Ama bırakın fırtınayı, yaprak bile kımıldamadı. Kımıldamıyor.
Kent gündeminin sürekli içinde olan bizler bile farkında değiliz; İzmir’de festival var mıymış, yok muymuş?
Klasik müzik, opera, bale ya da pop rock türü etkinliklerin halk nezdindeki itibarını biliyoruz elbet. Bizim insanımız (genelde) operaya gitmeyi ya da bir bale gösterisi izlemeyi zül olarak görür. Değil ki, onlarca YTL verip bilet alsın!
Royal Filarmoni Orkestrası gelmiş, kimin umurunda?
Öyleyse siz, festival programına halkı da kucaklayacak farklı renkler, farklı motifler ekleyeceksiniz.
Ekleyeceksiniz ki, işin içinde onlar da olsun.
Haaa! Ben demiyorum ki, Mihael Barshnikov’a “Aşuk ile Maşuk” oynatın!
Ya da Ray Charles ile Metin Şentürk düet yapsın!
Aslında siz ne demek istediğimi çok iyi anladınız.
Hem böylesi, sponsor firmaların işine gelir. Festival Komitesi de her organizasyon öncesinde nereden para bulalım diye “isot yemiş Karadenizli” gibi kıvranmaz.
Hem bakarsınız, bu sayede halkın klasik müziğe, baleye, operaya ilgisi de artar.
Ama önce festivalle halk arasındaki duvarları yıkmak lazım.
Bu yazdıklarım, belki çok kimseyi rahatsız edecek.
Ama birisinin çıkıp artık “Kral çıplak” diye bağırması gerekiyordu. 20 yıl gecikmeyle de olsa…
Ben de bağırıyorum işte:
KRAL ÇIPLAAAK!