Expo için ilk ciddi öneri : İşte tema, işte eser!
Yazar: Reşat Yörük
Bölgelerarası ekonomik farklıların giderilmesi için çalışanlar, sadece Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki vilayetler değil. Türkiye'nin üçüncü büyük ili olarak bilinen İzmir de, aynı çabanın içinde.
Dev bir megapole dönüşen İstanbul'un giderek kendi kaynaklarını tükettiğini ve yatırım paylarını, eğitim kurumlarını, kaliteli insan gücünü, kültür ve turizm faaliyetlerini kendine çektiğini savunan bir grup İzmirli aydın, birkaç yıl önce kentleri aleyhine yaşanan bu "kısır döngünün" kırılması için yeni bir projenin öncülüğünü üstlenmişti. Projenin fikir babası da, yönetim danışmanı Dr. Ali Nail Kubalı idi.
İzmir'deki kalkınma hamlesini yeniden başlatacak bir marş motoru bulabilmenin, zaten yıllardır kafa yorduğu bir konu olduğunu söyleyen Kubalı, kentin arkeloojik zenginliğini gözler önüne serecek dev bir arkeoloji müzesi projesiyle o dönem hayli ses getirmişti. Eleştirenler, destekleyen hatta "O proje benimdir" diyenler oldu. Ve Türkiye'deki pek çok olay gibi bu proje, birkaç ay içinde unutulup gitti.
Ancak konunun gündeme getirildiği tarihlerde, İzmir'in Expo 2015'e adaylığı henüz gerçekleşmemişti. Dolayısıyla ne Expo için bir tema ne de Expo ruhuna uygun, sembol bir yapı arayışı vardı.
Ama o günden bugüne köprünün altından çok sular geçti. Yönetim Danışmanı Dr. Ali Nail Kubalı da bunun farkında olacak ki, "Dünyanın 1 numaralı mimarına yaptırılacak dünyanın 1 numaralı arkeoloji müzesi" projesinin bu iÅŸ (yani Expo 2015) için biçilmiÅŸ kaftan olabileceÄŸini düşünüyor. Batı medeniyetinin de mirası olan arkeolojik zenginliÄŸimizin ise Expo için uygun bir tema…
Bilbao ve St. Louis bunu başardı
Olayın çıkış noktasını hatırlatmakta yarar var:
Ali Nail Kubalı'nın bu projeyi hazırlamasındaki en büyük etken, ABD'nin St. Louis ve İspanya'nın Bilbao kentlerindeki örnekler olmuş. Tıpkı İzmir gibi kaliteli insan gücünü, sermayesini, şirketlerini ve kaynaklarını civar megapollere kaptıran bu iki şehir, dünyada ses getiren dev mimari projeleri sayesinde makus talihlerini yenmiş. St. Louis halkı, Missisippi nehri kıyısına tamamı paslanmaz çelikten dünyanın en yüksek abidesini dikerek turizmde müthiş bir ivme kazanmış. Kentin "Doğ Sahili'nden Batı'ya göç edenlerin geçiş kapısı" olma özelliğini sembolize eden bu dev yapı; müzesi, eğlence mekanları ve tırmanma treni ile her yıl 1 milyon turist çekmeye başlamış. Bilbao kenti ise çok radikal bir mimari harikasının içine yerleştirdikleri müze ile dünyanın ilgisini çekmiş. Ünlü Guggenheim Müzesi'nin bir şubesinin yer aldığı bina, henüz inşaat halindeyken bile 1,5 milyon turistin ilgisini çekmiş. Kubalı, her iki yapı sayesinde bölgelerdeki yatırımların katlandığını ve ekonominin kısır döngüyü kırdığını söylüyor.
Neden olmasın?
Ä°zmir için hep "Bir liman kenti" tanımlaması kullanılır. Oysa Kubalı'ya göre, bu özellik Ä°zmir'i kurtaramaz. Çünkü Avrupa'da çok daha büyük limanlar vardır. Avrupa'nın pek çok kentinde devasa sıcak su banyoları varken, kaplıca turizmi de Ä°zmir için tek başına kurtarıcı olamaz. Kongre ve konferanslar deseniz, kimse salonları güzel diye bir kente gelmez. Ama Ä°zmir'in bir özelliÄŸi var ki, asla taklit edilemeyecek bir zenginlik bu: Arkeolojik potansiyeli…
Ali Nail Kubalı'ya göre, kentin sahip olduğu arkeolojik zenginlik, aynı zamanda Batı medeniyetinin de bir mirası. Dolayısıyla İzmir'in makus talihini yenmesinde lokomotif olacak projenin odak noktasında da bu zenginlik olmalı:
"İzmir'i dünyanın en önemli arkeoloji merkezlerinden biri yapacak bir projemiz var. Bu projeyi çekim merkezi haline getirecek şey de müzenin mimarisi olacak. Dünyanın 1 numaralı mimarına hazırlatacağız. Çağın Mikelanjo'su sayılan birisine.. Tekrarı ve taklidi zor, sadece Türkiye'de değil dünya sanat ve mimari çevrelerinde çok konuşulacak ve bölgeye özel bir mimariyle yapılacak dev müze binası, İzmir'in sembolü olacak: İzmir Dünya Medeniyetleri Tarih ve Arkeoloji Müzesi."
Dedik ya, bu projeyi yeniden gündeme getirmemizin amacı, Expo 2015 arayışlarına bir ışık tutabilmek..
Böylesine büyük bir müzenin yapımı için telaffuz edilen rakamlar elbette bol sıfırlı olacak. Ancak Kubalı'ya göre maliyetin önemli bir kısmının uluslararası fonlardan ve muhtemelen karşılıksız hibelerle finanse edilmesi mümkün. Ali Bey bu konuda, "Kültür ve Turizm Bakanlığı üç yıl süreyle bütçesine 25'er milyon dolar tahsisat koyabilirse, AB fonları ve çeşitli uluslararası kuruluşlardan 90 milyon dolarlık hibe ya da uzun vadeli kredi bulunabilir. Ayrıca kentteki sanayi ve ticaret çevreleri ile halkın 4 yıl içinde toplam 10 milyon dolar katkısı sağlanabilir. Arazi temini ise belediye tarafından olabilir" diyor.
Bizce Expo çerçevesinde yeniden tartışılmaya değer.
Siz ne dersiniz?