Ne Sağ Ne Sol! Önce Ortak Değerler
Yazar: Hasan Tahsin KocabaÅŸ
Her soruna her konuya "ideolojik" yaklaşmak kadar iğrenç bulduğum başka bir şey yok. Her türlü sorunu ayrımsız hepimiz yaşadığımıza göre, ortak sorunlara karşı neden ortak çözümler bulamayız dersiniz?
Acaba Yunaniler, Amerikalılar, İngilizler, Fransızlar veya Almanlar da ortak sorunlarına karşı, bizim gibi "dağınık" ve birliktelikten uzak ve de hedefsiz sanal tepkiler mi gösteriyor acaba?
Şu çok meşhur çığlıkların ana yönü olan AB'cilikte temel yurttaş hakları nelerdir acaba?
Acaba kendini Türkiye'nin efendisi gibi gören üç beş zengin "SİADgiller" familyasının, ulusal hedefmiş gibi yutturmaya çalıştığı "yükselen değerler" içinde devlet mi yurttaş için vardır, yoksa yurttaş mı devlet için vardır?
Bu kritik sorunun akıllardaki gerçek yanıtı, son 25 yıldır iyice ve "resmen" bulandırıldığı için, günlük yaşamdaki rezaletlerin kaynağının neresi olduğu, bu kaynağın kurutulması için de ne yapılacağı belirlenemiyor.
Sadece dikkat etsek aslında, o 1920 örneği gerçek ulusal birliktelik de oluşacak. Televizyonların çoğunluğu, gazetelerin çoğunluğu hep rantiyeci gerçeklerin çığırtkanlığını da yapsa, Türkiye'nin "derin" bir sessizliğe bürünmeye başladığını kimse inkar edemez. Ve unutulmaması gereken de "büyük" gürültüler, "derin" sessizliklerin ardında gizlidir.
"Gerçek" olan gerçeklerin soruları!
25 yıl önce 12 Eylül'de gerçekleşen "darbenin" hedefinin anarşi olmadığını şimdi daha iyi anlıyoruz asalında. Anarşi olsaydı, gerçek demokrasi olsaydı "bugün" sokaklarda daha güvenli dolaşmaz mıydık?
1980 öncesi sağcı ve solcu kaç genç ve aydın yitirdi canını?
Ne düşündüler ki öldüler?
Hepsi "terörist miydi"?
İşte PKK. 1980 öncesi de var olduğu halde, en büyük katliamlarını 1980 sonrası yapmadı mı?
Uğur Mumcu 1980 sonrası katledilmedi mi?
Katiline, 1980 sonrası "fak-fuk fondan yardım" edilmedi mi?
Ne olduğunu tam olarak bile anlayamadığımız "Susurluk Kazası", 1980 sonrası olmadı mı?
Yolsuzluk, hortumculuk, 1980 sonrası yaşanmadı mı?
Özel televizyonculuk ile birlikte, öz kültüre ve temel tüm değerlere saldırılar "demokratlıktan" sayılmadı mı 1980 sonrası?
Sivas katliamı 1980 sonrası yürekleri dağlamadı mı?
Devrim yasalarına rağmen kerameti kendinden menkul şarlatanlar, 1980 sonrası saygı görmedi mi "resmilerden"?
Eğitimde, sağlıkta "parası olanlar" yaşasın, okusun anlayışı 1980 sonrası yaşanmaya başlamadı mı?
1980 sonrası Atatürkçülük adına Atatürk düşmanlığı hız kazanmadı mı?
1980 sonrası Lozan kahramanlarının kemikleri sızlatılmadı mı?
1980 sonrası üniversiteler "yüksek lise" haline getirilip, YÖK denen ucube bilimselliğin tepesine tepesine vurmadı mı?
Tarım, hayvancılık 1980 sonrası gerilemeye başlamadı mı?
Ulusal tüm değerlere yobazlık denmesinin miladı değil midir 12 Eylül 1980?
Ya okullara giren uyuşturucu, çete; sokaklardaki kapkaçın başlangıç tarihi değil midir 1980?
Masonik örgütlenmelerin, misyonerliğin açık propaganda yapmaya başlaması, camilerin her türlü şarlatanlığa kapılarının açmasının, Diyanet'in suskunluğu, medyatik olma heveslisi sözde din alimlerinin özel televizyonlar aracılığı ile akılları bulandırmasının noeli değil midir 1980?
Tabii bunlar "olanların" bir kısmı. Küresel efendilerin önünde "vatan pazarlamacılığının" bayrak açtığı, itibar gördüğünün de tarihidir 1980. Ahlaksızlığın ve aile düşmanlığının da başlangıcıdır 1980. Yunani azgınlara cesaret verilmesinin de tarihidir 1980.
Bunları düşünüp yanıtlamadığımız sürece yoksullaÅŸmaya, köleleÅŸmeye mahkumuz iÅŸte. Solcu gibi görünenlerin solcu, saÄŸcıyım diyenlerin de saÄŸcı olmadıklarının önüne ulusal birlikteliklerle geçilebilir ama… Nerede bizde, Bandırma'ya binenlerdeki yürek?
Türkiye "giderken" İzmir nerede?
O İzmir ki, şu sıralar Cumhuriyet'in şanlı kenti değil de, rakı masalarındaki Entel muhabbetlerin kenti sanki. "İzmir'in denizi kız, kızı deniz" iğrençliğiyle, şerefsizlerin bıyık burduğu bir "açık" kent sanki. Sokakları güvensiz, okulları eğitimsiz, fabrikaları huzursuz, kıyıları satılık, caddeleri kanaletli, insanları somurtkan, iş adamları korkak, medyası "Allah'a emanet" bir zavallı kent!
Cumhuriyetin sadık kenti sahipsiz!
Cumhuriyet'in sadık kenti özgüvenini kaybetmiş!
Cumhuriyet'in sadık kenti Sabetay dönekliğinde yuvarlanıp gidiyor sanki.
Ama birlik yok…
Birliktelik yok…
Üç yıl önce söylenmesi gerekenleri yazarak, söyleyerek "görev" yaptığını sanan tuzu kuru "yazarkasaların" yazı yazdığı, program yaptığı, "başkanlık" ettiği bir acayip kent!
Ben de varım, unutmayın!
Sessiz kalmayacağım. İzmir TV'de "son ana" kadar bildiğimi, bildiğim gibi söyleyeceğim. Bu siteden kovuluncaya kadar, hiç olmazsa burada, yazacağım! İzmir'in "sosyal" birlikteliği için çalışacağım. Herkes duysun, paramız yok, yüreğimiz var. Dostlarımız var. Bizi anlayan ve dualarıyla koruyan yurttaşlarımız var. Medya şarlatanlarına karşı, sözde kanaat önderlerinin maskelerini düşürecek "bilgimiz" var!
Gün ola hayrola da, Şu ünlü sözü de biraz çevirip haykırmak lazım galiba: "İzmir'in bağrına azgın dayamış hançerini; bulunur kurtaracak bahtı kara maderini!"
Var mısınız "gerçek birlikteliğe"?
Bu satırların yazarı elini uzatıyor okurlarına, izleyenlerine, dinleyenlerine! Yanıt bekliyorum acele tarafından!
Yanıt verirken şunu da kazıyın belleğinize tarafsızca!
Dr. Melahat Sönmez "Sabah Resimleri'ne" göndermiş bu satırları. Aynen aktarıyorum. Ve yalvarıyorum İzmirliler. Lütfen kaderinizi "tuzu kuru şarlatanlara" bırakmayın!
"ÖLÜM ANMALARINDAN NEFRET EDERİM; SAĞLIĞINDA SÖYLENMELİ SEVGİ. AMA;
SANA NE DEMELİ UĞUR MUMCU, SANA NE DEMELİ? DAĞILMIŞ PARÇALARININ PEŞİSIRA, ANKARA SOKAKLARINI DOLDURMUŞTUK.
BÄ°RER MUM YAKABÄ°LSEYDÄ°K ARDINDAN, SENÄ°N GÄ°BÄ° CESUR, SENÄ°N GÄ°BÄ° YURTSEVER!
GELÄ°R MÄ°YDÄ° KARANLIÄžIN SESÄ°?
MEMLEKETİ PAZARLAMAKLA ÖVÜNEBİLİR MİYDİ BİRİLERİ?
SENİ GÖMDÜK. BOMBACILARI LANETLEDİK...
VE… BÄ°TTÄ°!.
ASIL ÖLÜM UYKUSUNA YATAN BİZLERDİK. SENİN ÖLÜN BİLE AYDINLIK YAYAR MEMLEKETİME.
SENİN ÖLÜN BİLE KAFA TUTAR KÜRESEL EFENDİLERE.
SENİN ÖLÜN BİLE UTANDIRIR VİCDAN SAHİBİ DİRİLERİ.
SANA NE DEMELÄ° BE MUMCU, SANA NE DEMELÄ°?
KAHROLUYORUM...
ÇARESİZLİĞİMDEN ÇARE YARATMAYA ÇALIŞIYORUM.
ÇÜNKÜ,
SENÄ° ANMAYA BÄ°LE UTANIYORUM SEVGÄ°LÄ° MUMCU.
U-T-A-N-I-Y-O-R-U-M!"
NOT:
Okul güvenlikleri ile ilgili susmaya devam eden İZMİR VALİLİĞİ'ne, İZMİR MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ'ne ve İZMİR EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ'ne en içten teşekkürlerimi sunarım (!)