Benim Gözümden İran / İran Ulusal Mücevher Müzesi - Tahran 2021-07-10 22:00:00
Yazar: Hediye Selda Yılmaz
Müze, İran Merkez Bankası bünyesinde bulunuyor. Binanın dışını donatan sütunlar, frizler, bezemeler ve taş işçiliğinin yarattığı havayı çok sevdim. Bu yapının dışını İran’ın tüm kültürel birikiminin harika bir yansıması olarak yorumlayabilirim. Binanın her iki yanında bulunan aslan heykelleri gücü simgeliyor. Bakalım içeride neler var?
Müzeye üç kez güvenlik kontrolü ve üst aramasından geçerek, gruplar halinde girdik. İçeriye hiçbir şekilde eşya alınmıyor. Eşyalar emanete bırakılıyor.
Hazineye ulaşmak öyle kolay değil. Kırmızı halı döşenmiş merdivenlerden, memurların ve güvenlik görevlilerinin gözetiminde yer altına doğru indik. 100 santimetre kalınlığındaki büyük çelik kapıdan geçerek loş bir salona alındık. Sanki “Alice Harikalar Diyarında”da anlatıldığı gibi bambaşka bir dünyaya geçiş yaptık.
Ulaştığımız salon, aslında bir müze değil, Merkez Bankası’nın hazine kasası ve yerin altında bulunuyor. İçerisi loş. Yalnızca camekân vitrinleri ve eserler hafifçe aydınlatılmış. Eserler loş ışıkta bile göz kamaştırıcı. Ayrıca disiplin ve ciddiyet ruhu her yanı sarmış. Takım elbiseli banka rehberleri dört dilde eserleri anlatıyorlar. Anlatım sırasında güvenlik bantlarına ve camekânlara yaklaştırmıyorlar.
Takı sever biri olarak gizli bir heyecan içindeyim. Dile kolay; 500 yıllık bir mücevher hazinesini geziyorum. Hem de bankanın hazine kasasında. Hayatımda bir ilk ve belki de son deneyim. Başka böyle hazine var mı, bilmiyorum.
Müzede İran hanedanlarına ait, altın, gümüş ve değerli taşlarla işlenmiş taçlar, kılıçlar, takılar, çeşitli ev eşyaları, süs eşyaları, tahtlar, küre, mutfak eşyaları, incili perde süsleri sergileniyor.
Ulusal Hazine'nin yılan hikâyesi
Koleksiyon; 1502 – 1736 yılları arasında İran’da hüküm süren Safevi Hanedanı’nın Avrupa, Hindistan ve Osmanlı topraklarında yaptıkları savaş ve istilalar sonucu elde ettiği ganimetlerden oluşturulmaya başlanmış.
1736’dan 1930’lu yıllara kadar koleksiyon parçaları Babür, Akkoyunlu ve Büyük Britanya topraklarını dolaşmış. Bazı parçalar buralarda kalmış. Bazıları zamanla İran’a geri getirilmiş.
Kaçar ve Pehlevi hanedanlıklarının katkılarıyla gittikçe zenginleşen koleksiyon, 1930′larda İran Merkez Bankası’na aktarılmış ve halkın ziyaretine açılmış. Koleksiyon, İran İslam Devrimi’nde bile kargaşadan korunabilmiş. Yeni parçalar da eklenerek 1990’larda tekrar ziyarete açılmış. Koleksiyon o yıldan beri “Kraliyet Hazinesi” değil “İran Ulusal Hazinesi” olarak anılıyor.
Mücevher uzmanları dünyanın en güzel mücevherleri olduğunu söylüyorlar. Uğruna nice kanların döküldüğü, diplomatik oyunların döndüğü “Ulusal Hazine” bugün de dünyanın her yerinden gelen gezginlerin ilgi odağı olmayı sürdürüyor.
Ulusal Hazine’nin biriktirilmeye başlanmasından 300-400 yıl önce; İran’da bambaşka bir felsefi akım gelişmeye başladı. Tasavvuf felsefesinin doğduğu bu diyarda nice felsefeci, şair ve mutasavvıf yetişti. O dönem, akıl ve bilgi, dünya malından çok üstün görülüyordu.
Ne ironiktir ki, dünyanın en zengin mücevher koleksiyonu da aynı topraklarda bulunuyor.
Yaşadığı çağın en önemli felsefecisi, mutasavvıfı, şair ve yazarı Babâ Efzel’in (Ö.1268) anlamlı şiiri ile bu bölümü bitiriyorum.
İnsanın süsü aklı, bilgisi, hüneri.
İnsan himmet etmeye görsün,
Sözü mü olur gümüşün altının.
Alçak alçaktır taç olsa da başında.
Köpek köpektir altın tasma olsa da boynunda.
***
Not: Fotoğrafların tamamı web sitelerinden alınmıştır.
Kaynaklar:
- Wikipedia
- İran Gezi Rehberi, Zafer Bozkaya, Okyanus yayınları, 2018
- İran Şiiri Antolojisi, Hazırlayan ve Çeviren Mehmet Kanar, Yapı Kredi Yayınları, 2014
- İran Kültürü, Prof. Dr. Nimet Yıldırım, Pinhan Yay, 2016