A'dan Z'ye Mısır ve Nil gezisinden notlarımı paylaşmayı sürdürüyorum...
Fayans: Fayans sözcüğü İtalya'nın seramikleri ile ünlü Ravenna bölgesindeki Faenza kentinin adından köken alır. İngilizce ve Fransızca'da da "faience" olarak kullanılır.
Seramik ham maddelerinin (kil, kuvars, feldispat vs.) karışımlarının özel kalıplarda sıkıştırılarak 900 derecenin üzerindeki fırınlarda pişirilmesiyle elde edilen bir yüzü sırlı, öteki yüzü gözenekli yapı gerecine fayans adı verilir. Türkçe'de daha çok ıslak zemin döşemesinde kullanılan "karo fayans" anlaşılsa da aslında kelime geniş anlamda seramik demektir.
![](http://kentyasam.com.tr/images/2019/201906181314314276.jpg)
Doğu fayansı 8. Yüzyıl'dan beri bilmekteydi; bu yapımın gizi önce Araplar aracılığıyla Sicilya'ya daha sonra İspanya'ya, oradan da İtalya ve Fransa'ya geçmiştir.
Elde edilen arkeolojik verilere göre fayansı ilk üretenler Eski Mısırlılar'dır. Araplar Eski Mısırlılar'dan bu işi öğrenmiştir. Eski Mısırlılar fayansı, yarı değerli bir taş olarak kabul ediyorlardı. Fayans, silikon dioksit, az miktarda kalsiyum oksit ve sodadan (sodyum oksit) yapılır ve renklendirici olarak bakır kullanılırdı. Bu malzeme tespih tanesi, çini, heykelcikler ve diğer küçük eşyaların yapımında kullanıldı. Mısırlılar, bu tür işlerde kullandıkları "Mısır mavisi" olarak bilinen bir boya maddesi ürettiler.
Dünyadaki en eski fayans örnekleri Eski Mısır'da bulunan Sakkara Piramiti'nin mezar odasının duvar kaplamalarında bulunmaktadır. İmhotep Müzesi'nde gördüğüm en eski fayans duvar süslemelerinin turkuaz ve camgöbeği rengi beni büyüledi.
Fayton: Fransızca "phaéton" (kiralık at arabası) sözcüğünden alıntıdır. Fransızca'ya Yunanca "Phaëton" sözcüğünden geçmiştir. Yunan mitolojisinde Helios'un at arabasını ödünç alıp deviren oğlunun adı Phaëton'dur. Ülkemizde bazı bölgelerde de payton olarak seslendirilir.
![](http://kentyasam.com.tr/images/2019/201906181314374276.jpg)
Günümüzde fayton Mısır'da daha çok turistik amaçlarla kullanılıyor. Faytonla ören yerine gitmek ve gece turları oldukça yaygın. Biz de Luksor'da gece faytonla tur yaptık. Şehrin gece pazarını ve günlük yaşamını gözlemledik.
Edfu Tapınağı'na da faytonla gittik. Başka bir seçeneğimiz olmadığı söylendi. Bu yolculuk oldukça heyecanlıydı.
Yakın zamanda Mısır Turizm Bakanlığı Edfu Tapınağı'na faytonla ulaşımı kaldırıp yerine daha temiz ve çağdaş olacağı düşüncesi ile çekçek koymayı tasarlamış. Ancak fayton sürücüleri karşı çıkmışlar. Fayton yakma ve grev eylemleri sonucunda bakanlık tasarıyı geri çekmiş. Mısır tarihine bu olay "Fayton gevi" olarak yazılmış.
Mısır'da fayton benzeri atlı arabalar firavunlar döneminde kullanılmaya başlanmış. Bunlara hafif fayton deniliyor. Hafif faytonlar, o dönemin devlet arabaları yani makam araçlarıydı. Bu arabalarda oturak yoktu ve arkası da açıktı. Dümenci arabayı sürerken binilip inilebiliyordu. Nil yolculuklarında hafif faytonlar arabaları ile birlikte gemiye yükleniyordu.
Firavunlar döneminden günümüze ulaşan en güzel hafif fayton Tutankamon'un mezarından çıkarılmış altın ve değerli taşlarla süslenmiş arabadır.
Feluka: İtalyanca feluca veya Arapça fulk veya falukat sözcüklerinden türemiştir. Bir tür yelkenli ve kürekli kullanılabilen küçük teknedir. Nil nehri boyunca çok rastladığımız teknelerin yelkenleri hep beyaz renkteydi. Zaman yetersizliğinden binemedik. Ancak nehirde izlemesi bile bizim için görsel şölendi. Feluka sözcüğüne rastlanılan en eski kaynak Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesidir.
Fellah: Arapça'da fellah, çiftçi demektir. Mısır'da da bu anlamda kullanılmaktadır. Türkiye'de genellikle Adana ve Mersin illerinde yaşayan Araplara verilen addır. Fellah olarak adlandırılmalarının sebebi Çukurova'da çiftçilik yapmaları ve ten renklerinin koyu olmasıdır.
Fellahların kökeni üzerine üç ayrı görüş vardır:
![](http://kentyasam.com.tr/images/2019/201906181314494276.jpg)
19. Yüzyıl'da Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa Osmanlı'ya kafa tutarak bağımsızlık ilan eder. Bu dönemde, Anadolu'ya saldırı gerçekleştirir. Ordusundaki askerlerin bir bölümünün dönmeyip Anadolu'da kaldığı ve Çukurova'ya yerleştiği söylenmektedir.
Bir başka olasılık bölgenin 7. - 8. yüzyılda İslam-Arap ordusunun egemenliğine geçmesiyle beraber yerleşen Arapların torunları olduğu şeklindedir.
1909-1910 arasında Adana Valiliği görevinde bulunan Cemal Paşa'nın "Hatırat" adlı kitabında ise, Arap Uşak diye bilinen Araplar'ın Osmanlılar tarafından Sultan Abdülaziz devrinde Adana Ovası'nda pamuk tarımını öğretilmesi ve geliştirilmesi amacıyla Mısır'dan getirilmiş tarım işçileri olduğu yönündedir.
Firavun: Eski Mısır krallarına verilen adlandırmadır. İbranice pharoa sözcüğünden gelir. Eski Mısırca "Büyük ev" anlamındadır.
![](http://kentyasam.com.tr/images/2019/201906181314584276.jpg)
Eski Mısırlılar kendileri hakkında konuşurken "Ben" diye konuşmuyor, kendilerini "Majestelerinin hizmetkârı" olarak tanımlıyorlardı. Firavun ülkenin gözüydü, hiçbir şey ondan gizli kalmazdı. Firavun aynı zamanda en büyük rahipti.
Firavun olmak için anne tarafından soylu kan taşımanın daha önemli olduğuna inanılıyordu. Firavunların kutsal ve gizemli kabul edilen birçok adları vardır. Bunların sonuncusunu tahta çıktıkları zaman alıyorlardı ve genellikle bu ad, o firavunun izleyeceği politikanın bir habercisi olarak görülüyordu. Örneğin savaş tanrısı Mantu'nun adını kullanarak Mantuhotep (Mantu hoştur) ismini alan bir firavun askeri seferler yapacağını ilan etmiş oluyordu.
Eski Mısır'da Firavunlar ölene dek idarede kalıyorlardı. Bilinen en uzun iktidar 92 yılla eski krallıktaki son hükümdar Pepi II. Neferkare'ye aittir. Uzun süre tahtta kalabilmek için her 30 yılda bir sihirli bir tören olan Heb-set Gençleşme Festivali yapılıyordu. Firavun öldüğü zaman cesedi mumyalanıyor, 70 günlük yastan sonra dirilince kullanmak üzere topladığı mallarla birlikte bir lahite konuluyor ve mezar kapatılıyordu.