A'dan Z'ye Mısır ve Nil gezisinden notlarımı paylaşmayı sürdürüyorum...
BA: Eski Mısırlılar için insan üç biçimde varlık gösteriyordu. Birincisi beden, ikincisi Ka ve üçüncüsü Ba olarak. Ba kuş, nilüfer, çekirge ya da timsah olarak resmediliyordu. Bugünkü yaşantıda "Ruh" olarak değerlendirebiliriz. Bu ruh anlayışı Eski Mısırlıların teolojik ayrıntılandırma tutkusunun güzel bir örneğidir. Birey hayattayken onun ikinci kişiliği olarak var olan Ba, ölümden sonra ortaya çıkmaktaydı.
Babil Kalesi: Mısır gezisinde gördüğümüz ilginç Babil-Roma eserini anlatmamak olmazdı. Bu kale Eski Kahire (Kıpti Kahire de denir) denilen bir bölgede bulunur. MÖ 6. Yüzyıl'ın ikinci yarısında Babil Kralı Nebukadnezar tarafından yaptırılmıştır. Kale stratejik amaçlar için inşa edilmiş ve yüzyıllar boyunca çeşitli yöneticiler tarafından yükseltilmiştir. Roma İmparatoru Trajan (MS 98 - 117) tarafından genişletildi ve güçlendirildi. Bazıları tarafından en iyi korunan askeri kalelerden biri olarak kabul edilir, ne yazık ki son zamanlarda zarar görmüştür. Roma mimarisinin en iyisi örneklerinden gösterilmektedir. Duvarlar ve dairesel kuleler, beş katman taşla değişen üç kırmızı tuğla tabakasından yapılmıştır. Kıpti Müze, Aziz George Kilisesi ve Kıpti Ortodoks Kilisesi'ne (Asılı Kilise) yakındır.
Babun: Babun veya Habeş maymunu, iriyarı, yerde yaşayan bir köpeksi maymun cinsidir. Köpek gibi uzun bir burnu, iri ve sivri dişleri vardır. Babunların, sabahları gün doğarken güneş ışığı ile gözleri kamaştığı için ses çıkarmaları Eski Mısırlılarca kutsal sayılırdı. Çünkü Işık Tanrısını sevinçle karşıladıklarına inanıyorlardı. Bu nedenle dokunulmazlıkları vardı. Ayrıca kraliyet ailesinin ve soyluların evlerinde beslediği evcil hayvanlardan biriydi. Kazılarda babun mumyaları bulunması kutsallığın en iyi kanıtları olarak gösterilmektedir.
Barka: Büyük sandal (İtalyanca barca sözcüğünden gelir) anlamındadır. Eski Mısır'da Firavun ve soyluların ölümden sonraki ikinci yaşamlarına barka ile yolculuk yapacaklarına inanılırdı. Bu nedenle mezar yakınına tam donanımlı barka gömülürdü. Yoksullar da barka heykelciği ile defnedilirdi. Ne kadar para o kadar büyük barka durumu söz konusuydu. Ayrıca mezar içlerine mutlaka barka rölyefleri işlenirdi. En büyük barka kalıntısı Keops piramidinin yanında bulunmuştur. Tamamı ahşaptır. Oldukça iyi durumda günümüze gelmiştir. Buluntuya özel olarak tasarlanan yapı içerisinde sergilenmektedir. Barkanın bu güne gelebilmesinde Mısır ikliminin kuru olması etkili olmuştur.
Baharat: Eski Mısırlılar baharata düşkündüler. Çoğu baharat dışarıdan alınıyordu. Baharatlar tıp, eczacılık, mumyalama, parfümeri, koku tedavisi, tütsüleme ve mutfakta kullanılırdı. Haşhaş, kakule, ardıç, aspir, biberiye, çemenotu, çörekotu, demirhindi, fesleğen, hardal, kimyon, karanfil, keçiboynuzu, kişniş, meyankökü, nane, rezene, sarımsak, susam, tarçın kullanırlardı. Bu baharatların çoğu mezar ve mumyalardan çıkmıştır. Bu kadar çeşitli baharatın varlığı dış ticaret ilişkilerinin çeşitliliğini göstermektedir. Günümüzde de Mısırlılar baharatı seviyorlar. Çarşılarda birçok baharatçı bulunuyor.
Ben Ezra Sinagogu: El-Geniza Sinagogu olarak da bilinen Ben Ezra Sinagogu Koptik Kahire adıyla anılan Eski Kahire bölgesinde bulunur. Geleneğe göre bebek Musa'nın bulunduğu yerdir. Sinagogun bulunduğu topraklar M.S. 882'de Kudüslü Abraham ibn Ezra tarafından 20 bin dinar karşılığında alınmıştır. Sinagog son şeklini 1892'de almıştır.
Yerel rehberimizin belirttiğine göre bugün Kahire'de hiç Yahudi kalmamış. İskenderiye'de 8-10 kişi kalmış. Sinagoglar birer Müze-Sinagog olarak işlev görmekte ve korunmaktadır.
Bira: Biranın ilk üretim yeri Mezopotamya'dır. Mezopotamya'da lapa kıvamında ve içimi zor bira üretiliyordu. Birayı içebilmek için büyük kamışlar kullanılıyordu. Eski Mısırlılar günümüz biralarına benzer daha sıvı ve kolay içimli bira üretimini gerçekleştirdiler. Tahıllar ve bira Tanrıların armağanı olarak değerlendiriliyordu. Günlük yaşamda, düğünlerde, cenazelerde, festivallerde bira içilirdi. Ayrıca tanrılara adak olarak sunulurdu. Defin sırasında mezara bira ve kupa konulurdu. Bazı hastalıklarda ilaç olarak kullanılır, tıbbi reçetelere yazılırdı.
Bira üretimi kadınların göreviydi. Her bölgenin farklı tat ve derecelerde birası vardı. Okula bile öğrenciler serinlemek için bira götürüyorlardı. Para yerine kullanılır ve işçi maaşları bira ile ödenirdi.
Bu gün Mısır'da bira farklı tat ve alkol derecelerinde üretiliyor. Daha çok gezginlerce tüketiliyor.
Bitmemiş Obeliks (Dikilitaş): Mısır'ın Aswan şehrinde 42 metre uzunluğunda ve 1200 ton ağırlığında yekpare taştan yapılmış bir anıt bulunuyor. Anıtın, günümüzden 3500 yıl önce, 18. hanedanın kadın firavunu Haçepsut tarafından yaptırıldığı düşünülüyor.
Aswan'da bulunan dikilitaş ise henüz yapım aşamasındayken, yani ana kaya kütlesinde şekillendirilirken yarım bırakılmış. Bilinmeyen bir sebeple bir şeyler ters gitmiş olmalı. Ancak iyi ki böyle olmuş. Bu buluş sayesinde Eski Mısırlıların dikilitaş yapım tekniklerini incelenebileceği bir açık hava müzesine oluşturulmuş. Bu, arkeoloji tarihi açısından önemli bir gelişmedir.
B.k Böceği: B.k böceği, kısmen ya da tamamen dışkıyla beslenen böceklerin ortak adıdır. Bu türlerin büyük çoğunluğu, kın kanatlılar takımında sınıflanan Scarabaeidae familyasının alt familyalarında Scarabaeinae ve Aphodiinae'nin üyesidir. Dışkıyı ön ayakları ile yuvarlayarak bir top haline getirip yuvasına götürür ve onunla beslenir.
Eski Mısır kültüründe b.k böceği ya da diğer adıyla skarabe kutsaldı. Mısırlılar gökyüzünde güneştopunu yuvarlayan Işık Tanrısının bir benzeri olarak görüyorlardı. Bu nedenle çeşitli boy ve materyalden yapılmış skarabeler nazarlık, nişan aracı, mezar armağanı, şifa aracı, anı eşyası olarak kullanılıyordu. Bu gün hâlâ taş, kil ve fayanstan üretilmiş skarabeler hem Mısırlılarca, hem de gezginlerce ilgi görmektedir.
Bonapart, Napolyon:Napolyon, 1798 yılı baharında ordusu ve sivil bilginlerden oluşan kalabalık bir toplulukla İngiltere güdümündeki Mısır'ı işgale geldi. Amacı Mısır üzerinden Hindistan'a gitmekti. Napolyon savaşın hemen öncesi Piramitleri imleyerek "Askerler! Kırk yüzyıl piramitlerin üzerinden size bakıyor" dedi. Beklediğinden büyük ve zengin uygarlıkla karşı karşıya olduğunu anlamıştı. Mısır'ı da ele geçirmek istedi. Başarılı olamadı. İngilizler, Mısır'dan vazgeçmek istemiyordu. 175 sivil Fransız bilgin İngilizler ile işbirliği yaparak Eski Mısır'ı didik didik araştırmaya başladı. Böylece Mısır'da bilimsel arkeoloji uygulamaya kondu.Napolyon Mısır'ı alamadı ama Mısır biliminin temellerini atılmasını sağladı.
Bürokrasi: Bürokrasinin temelleri Eski Mısır'da atıldı. M.Ö.3000'lü yıllarda, Firavunlar Dönemi'nde, Nil Nehri'nin ulaşım yolu olarak ve sulama amacıyla kullanılmasının kurallara bağlanması gerekiyordu. Geliştirilen kuralların uygulanmasına ve denetimine ilişkin ilk yazılı belgeler ve kurulan bürolar, Eski Mısır bürokrasisini oluşturdu. Her şey kayıt altına alınıyor, arşivleniyordu. Yazıcılık mesleği memurlukla eş anlamalıydı. Zamanla bir memur hiyerarşisi oluştu.
Eski Mısırla komşu olan ve ilişkileri bulunan Akamenişler, Ptolemaioslar, Doğu ve Batı Roma, bürokrasi kültürünü alarak geliştirdiler.