KÄ°HEP'liyiz hepimiz
Yazar: Konuk Yazar
Hanife Türkseven
KİHEP Gönüllüsü
Halil Rifat Paşa Köşkü her zamanki konukseverliği ve apartman çölünün ortasında bir vaha görünümüyle kapısı açık bekliyordu. TÜLOV, ben bu mahalleye taşınalı beri, çekinmeden girip çıktığım komşu kapısı gibiydi.
Geçen sene TÜLOV İzmir Temsilcisi Gülsen Özkan'ın bir telefonuyla başlayan Kadının İnsan Hakları Eğitimi Programı (KİHEP) macerama yenileri ekleniyordu. Bizler Konak Kadın Meclisi bünyesinde eğitim almıştık. Sonrasında Çanakkale'ye, Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler Derneği'nin düzenlediği panele gittiğimizde, eğitici Ayla Erdoğan'ın İzmir'e taşındığını ve eğitim için grup oluşturmak istediğini öğrendim. Tevazu göstermeyeceğim, TÜLOV'da yani mahallemizde KİHEP açılmasında epey çabam olmuştur. Bizim dönemden (onlara da birinci devre KİHEP'liler diyorum) Didar Aydın ve Nurgül Yorgun da bu grubun mimarlarındandır.
İyi ki böyle bir grubun oluşumuna katkıda bulunmuşuz. Bugün son eğitim günleriydi ve mezunları yakından görmek, izlenimlerimi kaydetmek için, oraya gittim. Özellikle öğretmenlerin gözlerinde yakaladığım o gurur dolu ışık, Ayla'nın gözlerindeydi tüm öğleden sonra. Belki hala sürüyordur...
Gurur duymakta haklıydı. Koca koca kadınlar bile hayatlarına yeni bilgiler sokmuş olmanın heyecanıyla çocuk gibiydiler. Geçen sene biz de öyle değil miydik? "Çocuk olunmalı" diye düşündüm. Evet, çocuk olunmalıydı. Öğrenirken çocuklar gibi dupduru beyinlerle, uygularken ise yetişkin: Duyarlı, ama kararlı.
Ben bu heyecanlı grubun içine daldığımda, konu örgütlenmeydi. O kadar yoğunlaşmış anlatıyorlardı ki, açıkçası dışarıdan biri olarak oturumun ahengini bozmak istemedim. Ama bir poz çekip yine de, öyle çıktım sınıftan.
KİHEP konusundaki teknik bilgileri ve sonuçları değil de daha çok duygu ve düşünceleri yansıtmaktı amacım. Kadınların KİHEP sürecinde yaşadığı değişimleri merak ediyordum. Benim için bir metamorfoz (başkalaşım) olmuştu KİHEP. Acaba şimdiki arkadaşlarda ne gibi değişiklikler olmuştu?
Ayla'nın beni yeniden sınıfa çağırmasıyla gözlemlemeye başlıyorum. O kadar coşkulular ki; bir grup, derneğini kurmuşçasına işin içine girmiş ve derneğin ayrıntılarında geziniyor. Hukukun birçok alanına eğitimim nedeniyle vakıf olsam da, benim bile aklıma gelmeyecek ayrıntıda bir soruna takılmış gidiyorlar. Ben gülümsüyorum, çünkü bu sorunu nasıl olsa çözerler. Aslolan o merakı uyandırmak, değil mi? Başlamak işin yarısıdır.
Gruplar sunumlarını tamamlayınca, atıveriyorum ortaya bir soru:
"KİHEP size ne çağrıştırıyor?"
"Düşünmeden, hemen yanıtlayın ama" diyorum. Hani beyinlerinden çakacak "ilk kıvılcım ne" diye bulmaya çalışıyorum. Yanıtlar güzel: Kadınların bilinçlenmesi, haklarımız, kadın, kadın hakları, kadının insan hakları...
Sonrasında daha bireysel söyleşiler yapmaya çalışıyorum. Gerçi bu kısmen olabiliyor. Ben KİHEP sorusunu ortaya atınca Hatice Dörtbudak, medeni hukukta kadınla ilgili ne kadar yasa varsa sayıp dökmeye başlıyor, sayısıyla hem de. KİHEP denince aklına hukuksal haklar geliyor ve diğerleri de birbirleriyle yarışırcasına, öğrendikleri haklarını sayıp döküyorlar. CEDAW'dan (Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi) bahsediyorlar. Ayla, hukuksal haklar konusunda kendi de çok duyarlıymış ve bu konuyu anlatmaktan zevk aldığı için geri dönüşümün çok verimli olduğunu söylüyor, sonradan bu durumu aktardığımda.
Şükriye Erdem ise biraz hayıflanma biraz kırgınlık dolu bir sesle, "Keşke bu eğitimler daha önce olsaydı" deyiverdi, onunla sohbete girer girmez. Eğitim enstitüsünü kazanmış ancak bankada çalışmayı tercih etmiş vaktiyle. Sonra da evlenmiş ve çalışmayı da bırakmış. "Şimdiki bilincim olsaydı, hem okur hem çalışırdım." şeklindeki kendiyle hesaplaşması ilginçti. Bu eğitimi en çok da gençlerin alması gerektiği fikrimi pekiştirdi bu itiraf.
Emine Sürekli çok yalındı: " Negatif geldim buraya, pozitif çıktım." Bence işin özetini verir nitelikteydi bu söylem.
Güzel bir geri bildirim ise zaten bir sivil toplum eğiticisi olan Fatma Dinçer'den: " Okur - yazarlık eğiticisi olarak KİHEP sürecinin bana çok büyük katkıları var ve olacak. Ben öğrencilerime şimdi daha bilinçli olarak, sorunlarını çözmelerinde yol göstereceğim." Sonra pek bilinmeyen medeni haklardan bazılarını sayıp döküveriyor çünkü onları yeni öğrenmiş. (Ailenin Korunmasına Dair Kanunun tamamını dinledim herhalde bugün.) Ama... Fatma'nın eşi bu süreçte iyice kadına duyarlı olmuş. Artık kendi emekli olduğu ve Fatma yoğun çalıştığı için, eşine sürpriz yapıp camları siliyormuş. "Bu sana verilebilecek bir pırlanta yüzükten daha özel bir armağan, değil mi?" diyorum. Gözleri parlayarak "Elbette." diyor.
Zaten onun KİHEP'e katılması Esma Çeliker'i de eğitime çekmiş. Ayla, Esma'nın yaşamından ve KİHEP'ten aldıklarını harmanladığını ve çok gerçekçi geribildirimler verdiğini anlattı.
KİHEP'e, TÜLOV'dan takı kursu arkadaşım olan emekli hemşire Ufuk Kızılay'ı ben davet etmiştim. O da özellikle yasal haklarını öğrenmekten ve bunu çevresiyle paylaşmaktan duyduğu mutluluğu anlattı. Bir de öğrendiklerini, evde eşi ve çocuklarıyla uygulamaya koymuş, işe yaradığını görmüş. Görmeyen var mı?
Aslıhan Gökbulut ve İlhan Gökbulut ise Ayla'nın iki gruptan anne - kız öğrencileri (Konak ve TÜLOV). Çok şirindiler. Anne zaten sivil toplum gönüllüsüymüş. Evdeki diğer kardeşler bu süreçte onların bu durumuna " Başka konuşacak şey yok sanki. Varsa yoksa KİHEP!" diye, söyleniyorlarmış.KİHEP, anne - kız ilişkilerine neler kattı diye merak ediyorum. Yan yana oturuyorlar zaten. Kuşak çatışması göremedim. Belki de kikir kikir konuşmalarını görmeme rağmen bu soru anlamsızdı. Beklemedim yanıtlarını da zaten. Belli ki her şey yolundaydı.
Gençlerden birinin söyledikleriyse ilginçti. Dört yıllık evli olan Seden Erdindar, "Burada, 'ben dilini' öğrendim ve evliliğimde çok işe yaradı" dedi. Eğitimin başladığı 19 Şubat'tan itibaren davranışlarında yaşadığı olumlu değişimden, hatta artık kendini eşinin yerine bile koyabilerek, çatışmaları nasıl önlediğinden bahsetti. Ayrıca özellikle boşanma aşamasına gelinirse bir evlilikte, sahip olduğu hakları öğrenmenin ona nasıl bir rahatlama verdiğini gözlemledim. Meslek lisesi mezunu ve bu yıl yine sınava girecek Seden. Daha ancak yirmi beş yaşında, geç kalmış olmaktan endişe ediyordu bu eğitime kadar. Zor bir soru ise ona denk geldi, eğer bu eğitimi yaşamamış olsaydı nasıl bir yaşantısı olurdu gelecekte acaba? Saydığı bu nitelikleri edinmemiş olurdu. Yani bu "nitelikleri tahtaya yazılmış bir şeyleri silmiş gibi yaşamından çıkarmış" olacaktı. Bu şiirsel söyleyiş onundu, benim değil. Ayrıca bugün evlilik yıldönümüymüş. Nice senelere Seden ve eşi...
Görevimi ve amacımı gerçekleştirmiş olarak eve döndüm ve yaşadıklarımdan bir şeyler kaybolmasın diye hemen yazmaya başladım.
Genel izlenimim beni de coşturdu. Bazı arkadaşların adlarını anmasam da aslında verilen yanıtların içinde onlarda var. Sadece doğrudan isimlerini vermediler veya benim eksikliğim olmuştur. Hepsine açık yüreklilikleri için teşekkür ederim. Ayrıca bu süreçte TÜLOV yetkilileri başta Gülsen Özkan, Feray Arıcı ve Elif Şemsiyelioğlu'na (aynı zamanda KİHEP katılımcısı) da emeklerinden dolayı elbet müteşekkir olunmalı diye düşünüyorum.
Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan'ı da unutmadık: Bu köşkü ve TÜLOV'u mahalleye kazandırdığı için asıl teşekkür ona.
Yaşasın KİHEP ve O'nu yaşatanlar!