İzmir'deki matbaacılar ışığı nasıl bulacak?
Yazar: Saadet Erciyas
"İnsanlar ışığı değil, matbaayı bulunca karanlıktan kurtuldular" yazıyor İzmir Matbaacılar Odası'nın internette, yapım aşamasındaki sitesinde.
Geçtiğimiz gün yolda karşılaştığımız bir matbaacı arkadaşımız, İspanya'dan sipariş ettiği yeni kalıp makinasının bir kaç güne kadar geleceğini anlatıyordu sevinçle.
"İzmir'de sayıları hızla artan, 50 cm x 70 cm kağıt boyutunda, dört renk baskı yapabilen makinalara sahip matbaalar, nasıl iş bulup da makina parasını çıkarabiliyorlar?" diyorduk. Arkadaşımız ise, 70 cm. x 100 cm. kağıt boyutlu, dört renk baskı yapan bir baskı makinası almıştı geçen yıl. Ardından da son teknoloji, bilgisayardan doğrudan kalıba iş yollanabilen CTP makinasının siparişini vermişti. Tek derdi baskı ustasıydı. Üç ay önce işe başlayan usta, işi öğrendikten sonra bir gün, ansızın işe gelmemişti. Matbaacılıktan yetişme arkadaşımız da makinanın başına kendisi geçmişti.
2005 yılında, 50 cm. x 70 cm. boyuta dört renkli baskı yapabilen bir makinayı 400 bin Euro borçlanarak, leasing'le satın alan bir başka matbaacı arkadaşımız ise, sözümüzün başında belirttiğimiz endişeleri hala taşıyordu. Yeni makinası geldiğinde, İzmir'de bu makinaya sahip bir kaç matbaacıdan biriydi. İki yıl içinde bu sayı 50'lere kadar çıkmıştı. Makinesinin borcunun bitmesine bir kaç ay kalmıştı ama iki yıllık süreçte pek çok elemanını işten çıkartmak zorunda kalmış, ciddi sıkıntılar yaşamıştı. Deneyimi vardı, işi çok kaliteli basıyordu, ama fiyat rekabeti karşısında o da şaşkınlık içindeydi. Sayısı hızla artan makinalar, meslektaşları arasında "bindikleri dalı kesen" bir rekabete yol açmıştı. Çoğu kez, "Bu iş bu fiyata nasıl basılır, kağıdı bile daha fazla tutar?" sözlerini duyuyorduk ağzından.
Teknolojideki hızlı değişime en iyi ayak uyduran sektörlerden bir tanesi matbaacılık sektörü. Küçük pedallı bir makinayla kartvizit, davetiye basarak işe başlayan matbaalar, bir bakıyorsunuz 10 yıllık bir süreçte 4 - 5 renkli makinalarını alıvermişler "bir şekilde"...
"Bir şekilde" diyorum, çünkü çoğu matbaanın, ne kent ekonomisine ne de kişisel donanımına bakmadan yaptığı plansız yatırımlar aslında sektöre ciddi darbe vuruyor. Binlerce dolarlık yatırım yaparak teknolojiye ayak uyduran matbaalar, bir süre sonra maliyetleri çıkarabilmek için emeğinin çok çok altında fiyatlara iş basmak zorunda kalıyorlar. İzmir'de, İstanbul piyasasından farklı olarak, "önce fiyat" ilkesi geçerli olduğu için de, en düşük fiyatı verebilen matbaa iş yapabiliyor. İş yapamayanlarsa ya ortak alıyorlar işletmelerine ya da devrediyorlar işlerini.
Görüşlerini bizimle paylaşan İzmir Matbaacılar Odası'ndan bir yetkili, "İstanbul'da kimse emeğini ucuza satmıyor. Küçük matbaalar bile daha profesyonel, kurumsallaşma yolunda ilerliyorlar. Oysa İzmir'de işler sektör adına tatsız boyutlarda. Denizli ve Kayseri bile İzmir'den daha hareketli. Elektrik, su faturasını ödemek için iş basan matbaalarımız var. Yatırımı yapıyoruz ama işi kendimiz basıyoruz, çünkü istihdam yaratacak iş yok. Böyle bir çelişki var İzmir'de" diyor.
Bugün İzmir'de Matbaacılar Odası'na kayıtlı 892 matbaacı bulunuyor. Ama bunların hepsine matbaacı demek tam olarak doğru değil. Çünkü içlerinde makina parkı olmadığı halde kendisine "ajans" diyen komisyonculardan serigraficilere, pantografçılardan tabelacıya kadar "matbaa" kelimesi altında sektöre hizmet veren bir sürü küçük işletme var. Aktif olarak matbaacılık yapanların sayısının 350 olduğu tahmin ediliyor.
Yetkililer sektörde işssizliğin arttığını, koşulların kötüleştiğini dile getiriyor. "Bir kaç yıl önce iş aramaya gelen ustalar 600-700 YTL. maaşa burun kıvırırlarken, bugün asgari ücrete çalışmaya razı bir sürü insan var" diyor.
Promosyon mevsimi kavramı ortadan kalkıyor, fotoğrafçılar kartvizit, takvim yapmaya soyunuyor, "tabela" ajanslar yatırım yapmayıp iş takipçiliğine yöneliyor. Tasarımsa çoğu kez, kimsenin umurunda değil... Tuzu kuru olan matbaa sahipleri fiyatlarından taviz vermiyor belki, ama sektörün gelişimi adına da bir şey yaptıklarını kimse duymuyor. Elemana yatırım yapılmıyor, İzmir'de sektör yetkililerin ne bir seminer yaptığını duyuyoruz ne de eğitim verdiğini. Belki arada bir, bir dayanışma yemeği. Zaten küçük işletmecinin makinasının başından ayrılıp da bu seminerlere gitmek gibi bir lüksü de olmuyor çoğu kez.
İzmir'de çelişkilere karşın, yatırım yaparak boyutunu büyüten matbaa sayısı her geçen gün artıyor. Teknolojiye ayak uyduran ama çelişkiler içinde karanlıkta yolunu bulmaya çalışan bir sektör haline geliyor matbaacılık.
Bakalım kültürleri aydınlığa çıkaran sektör, bu kentte aydınlığa çıkacak yolu nasıl bulacak?