Sellukalar sarsın İzmir'imizi 2025-04-22 22:21:51
Yazar: Semra Yeşil
İzmir’in sarmaşığı Selluka hakkındaki “İzmir’in kaybolan kokusu” isimli ilk yazımı bundan tam on beş yıl önce o yıllarda çalıştığım Akdeniz Tekstil’in sahibi Sevgili Hamit Tatari ile bir sohbetimizden esinlenerek yazmıştım. “Sen selluka nedir bilir misin?” diye sormasıyla başlamıştı sohbetimiz, “Bilirim” deyince çok şaşırmış, “Nereden biliyorsun? Bu çiçek, uzun zamandır ortalarda yok” diye devam etmişti.
Çok haklıydı, çünkü gerçekten de “Bilirim” demiştim ama ben o güne kadar fotoğrafları dışında hiç selluka çiçeği görmemiştim. Oysa ki Hamit Bey’in çocukluğunun geçtiği İzmir’de o zamanlar neredeyse her evin bahçesini mor salkımlı sellukalar sarar, kokularını da bütün şehre yayarlarmış…
“Biraz bana o günlerden söz eder misiniz?” deyince Hamit Bey memnuniyetle anlatmaya başlamıştı. Zaten o günlere olan özlemi gözlerinden okunuyordu:
“Şu an oturduğumuz apartmanın yerinde, mor salkımlı sellukalar ile enva-i çeşit meyve ağaçları ile bezeli çok büyük bir bahçemiz ve ortasında üç katlı, ahşaptan yapılmış, beyaza boyanmış bir evimiz vardı. İşte ben o evde doğdum. Deniz tarafında tüm komşu evlerde olduğu gibi uzun tahta bir köprü ile karaya bağlanmış, üzerinde küçük bir soyunma kabini olan banyo bulunurdu. Yaz aylarında günümüzün büyük bir bölümü bahçede geçer, özellikle akşam yemeği sonrası ailecek bahçede otururken, imbatın serinliğine karışan sellukaların şu an bile burnuma gelen, limon çiçeği ile yasemin arası büyüleyici kokusunu içimize çeker, güzelim körfezi seyrederken, hayal alemine dalar giderdim. Mehtaplı gecelerde ise bir başka güzel olurdu bahçelerimiz. Yemek sonrası bazen ışıklar söndürülür, mehtabın körfezin sularına karışmış yansıması seyredilerek sohbetler edilir, bazen de gecenin sessizliğinde iki ağaç arasına kurulmuş hamaklarda sallanarak şarkılar söylenirdi. Bu sırada sellukalar da kokularını daha bir güzel yayarak hoş sohbetlere eşlik ederlerdi...”
Aniden susunca ben de dalıp gittiğim hülyalı alemden yeryüzüne inmiş gibi olmuştum.
Bu sohbet sonrası ona sürpriz yapmak istemiş, biraz zor da olsa şans eseri bir selluka fidesi bulup, hediye etmiştim. Bu onu çok sevindirmişti. Fabrikanın bahçesine diktiğimiz sellukaya gözümüz gibi baktık, ancak bu nazlı çiçeği hayatta tutabilmek o kadar da kolay olmadı. Ancak bir süre sonra da kurumasına engel olamadık. Tekrar tohumlarını bulmak için epeyce uğraşsak da sonunda bulduk. Bu defa sellukaya Hamit Bey’in Bodrum’daki evinin bahçesi kapılarını açtı. Özenle dikilip, özenle bakıldıkları haberleri geliyordu. Ta ki sevgili patronumun 2022 yılında vefatına kadar…
Yazı, yazdığım dönemde çok büyük ilgi gördü. Üyesi olduğum “İzmir İçin Düşünceden Eyleme Grubu" günlerce sellukayı konuştu.
Gazeteci Deniz Sipahi, yazımın bir bölümünü köşesine taşıyarak, kendisi de selluka için şunları yazdı:
“Selluka çiçeğini artık çok az evin bahçesinde görüyorum ben de… Oysa çok hoş kokulu, eflatundan beyaza spiral şeklinde sarmaşık tarzı bir çiçek… Kokusu limon çiçeği, yasemin arasındadır. Zor yetişir, nazlıdır, ama güzeldir…
Tıpkı İzmir gibi, Ege’nin diğer sahil kasabaları gibi…
Ezgi’nin Günlüğü’nün dinleyenler bilir. “Aşk” albümünde bir şarkı vardır.
“Yağmur yağdı, gene dallar boyandı.
Sellukalar uyandı.
Işık kapıya dayandı.
Sen, sen, sen aşkı bulsan.
Selluka gibi sarılsan…”
Ne dersiniz?Şarkıda olduğu gibi sellukalar yeniden uyansa, İzmir’i yine sarsa…Fena mı olur?”
Ben kendi yazımla beraber Deniz Bey’in yazısını da Hamit Bey’e okuttum. Çok mutlu oldu. Ne diyeceğini bilemedi. “Sağol kızım” demekle yetindi. Ancak o kısacık cümlede ne kadar çok anlam yüklüydü. Zaten hep kısa konuşurdu. İçinde onlarca mesaj içeren…
Bu vesileyle kendisini tekrar saygı ve sevgiyle anıyorum…
Yazım, ilk olarak İzmir’in Haber Bilgi Sitesi Kent-Yaşam’da yayımlandı, ama ben bu yazımı hiç unutmadım. Zaman zaman ele alıp ilaveler, düzeltmeler yaptım, sosyal medyada ve farklı mecralarda tekrar tekrar paylaştım. Çünkü "İzmir’in kaybolan kokusu"nun tekrar hatırlanmasını, tekrar İzmir’i sarıp sarmalamasını istiyordum. İşte tam da ben bunları düşünürken, onu yazarak yaşatmaya ve hatırlatmaya çabalarken, bu konuda fiilen harekete geçmiş bir kişinin varlığından haberdar oldum. O kişi sevgili Pelin Uğur’du…
Pelin Uğur’un İzmir’in sarmaşığı sellukanın yaşaması ve İzmir’i yeniden sarıp sarmalaması için bir dernek kurduğunu öğrendim. O kadar sevindim ki anlatamam. Derneğin faaliyetlerini hep takip ettim. Ancak bizim Pelin Hanım ile bir araya gelmemiz biraz geç oldu, ama hiç de güç olmadı. Kendisiyle duvarlarında selluka desenlerinin de olduğu tablolarıyla, ortadaki ahşap masasına açtığı sofrasıyla, o sıcacık dernek ortamındaki sohbetimiz bir yana öncelikle yaptığı çalışmalardan söz etmek istiyorum…
Her şeyden önce dernek, yetiştirilmiş sellukalardan alınan tohumları başta İzmir ve çevresi olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanına hatta yurt dışına bile ücretsiz olarak dağıtıyor.
Bu işe nasıl mı başlamışlar? Hemen anlatayım…
Derneğin kurucularından Selma Aydıngöz, Ege Üniversitesi mezunu bir Yüksek Ziraat Mühendisi. Yıllarca selluka yetiştirip, çevresindekilere dağıtırken, Pelin Hanım ile tanışıyorlar. Pelin Hanım ilk tohumları kendisinden edinmiş ve ondan aldığı tohumlarla yetiştirdiği sellukaların tohumlarını bugüne kadar çok sayıda kişiye ulaştırmış…
Derneğe destek veren çok sayıda gönüllü var. Derneğin gönderdiği tohumlarla onlar da selluka yetiştiriyor ve çevrelerine ücretsiz dağıtıyorlar.
Pelin Uğur, "selluka"nın İzmir için İstanbul’un "erguvan"ı gibi bir sembol olmasını arzu ediyor. Bu yolda çok önemli girişimleri var.
Elbette bu derneğin tek faaliyet konusu bu değil. Pek çok kültürel ve sanatsal etkinliklere de öncülük ediyor. Tezhip Sanatçısı Kardeşi Selin Hanım ile birlikte Geleneksel Türk El Sanatlarının yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamak için pek çok çalışma yapıyorlar. Tokat ahşap baskıdan tutun da ebru, tezhip, minyatür gibi geleneksel sanatlarımızın unutulmaması ve geleceğe aktarılması için pek çok sanatçının yetişmesine de vesile olmuşlar. Bir yandan ihtiyaç sahibi öğrencilere eğitim bursu verirken okullarda selluka tohumu dağıtımı ve çimlendirme etkinlikleri de yapıyorlar.
İzmir’in hem doğal hem de kültürel mirasına sahip çıkarak, şehrin değerlerini gelecek nesillere aktarmayı hedefleyen Selluka Derneği’nde her tür faaliyet gönüllülük esasına göre gerçekleşiyor. Derneğin hedeflerinden bir tanesi de bir Selluka Festivali düzenlemek. Ahhhh… Olursa ne kadar da güzel olur değil mi?
Derneği ziyaretim esnasında ben de Pelin Hanım’dan selluka tohumları aldım ve çimlendirmek için hemen harekete geçtim. Arkadaşım Mine’nin önerisi ile birkaç yıl önce kaybettiğimiz Sevgili Güneş arkadaşımızın anısına dikmeye karar verdik. Şimdi ben de heyecanla tohumlarımın çimlenmesini bekliyorum…
Umarım bir gün ben de yetiştirdiğim sellukadan tohum alarak, Pelin Hanım ve ekibinin bu güzel çabasına gönülden destek verebilirim…
Hadi bakalım… Sellukalar sarsın İzmirimizi…
Sevgiyle…