Basmane bölgesinde bir tarihi katman 2024-05-21 16:52:20
Yazar: Orhan Beşikçi
Basmane Garı’nın kuzey doğusunda Ermeni ve Rum mahallelerinin sınırında bulunan, eski bir yapıdan kalma duvarın temellerinde Roma ya da Erken Bizans Dönemi blok taşları görülmektedir. Aynı bölgede dikkat çeken endüstriyel mirası niteliği taşıyan yapılar ve cephelerinde bulunan sembol anlamı taşıyan isimli ve bezemeli taşlar ilgi çekicidir. 1264 Sokak’la 1267 Sokak'ın kesiştiği parselde Antik Dönem ustaları tarafından yontulmuş blok taşlarının bulunduğu yerde 1922 İzmir yangını öncesi hangi yapı vardı? Duvarda kullanılan taşlar, başka bir yapıdan devşirme olabilir miydi?
“Bu alan eski haritalarda, Kültürpark’a uzanarak TABHANE (ΤαμπαΧανα) olarak adlandırılmıştır. Bu alanın kuzey doğusunda ise 1856 Storari haritasında ve 1876 Saad haritasında kodlanmış olan Aziz Nikolaos Kilisesi’nin çevresinde aynı adla bir Rum mahalle bulunduğu görülmektedir. Mahalle haritalara göre yaklaşık olarak 1264 Sokak'ın Mürsel Paşa Caddesi ile kesiştiği noktadan bu caddenin Yeşildere Yolu istikametine doğru uzandığı alanı kapsamaktadır. Caddenin bir çatal yaparak Mürsel Paşa ve Yeşildere yoluna ayrılmaya başladığı yerde de bir zamanlar Aziz Nikolaus Kilisesi’nin konumlandığı anlaşılmaktadır.
Kısaca Rum Mahallesi Ermeni Mahallesi ile komşu bir konuma sahiptir. Dolayısıyla söz konusu taşlar, etrafında yer alan büyük kamusal yapıların taşlarından örülerek inşa edilmiş olabileceği gibi, büyük olasılıkla taş örgülerin düzenine bakıldığında daha önceki bir zamana ait yapıların temel taşları üzerine yapılmış olduğu kuvvetle muhtemeldir. Bu görüşü; endüstri mirası olarak karşımıza çıkan yapının taş tuğla almaşıklığı ile inşa edilmiş beden duvarlarında erken Bizans Dönemi'ne ait devşirme malzemeler kullanılmış olması da desteklemektedir." [1]
Mürsel Paşa Caddesi üzerinde 1266,1267 ve1264 sokaklara cephesi olan kapı girişinde mermer üzerine K. Abdullahkazılı, üç katlı yapının duvarları kaset örgü olup kat aralarında betonarme kirişler görülmektedir. Endüstriyel miras niteliği taşıyan yapının 1930 yılından sonra yapıldığı düşünülmektedir. Dış cephesinde sanat tarihi açısında incelenmesi gereken güneş kursu gibi bazı semboller bulunmaktadır. K. Abdullah ismi pek çok belgede araştırılmış bu ismin eski bir kadastral haritadan “Kalfa Abdullah” lakabıyla tanınan ve başka yapıların sahibi olduğu anlaşılmıştır. Büyük olasılıkla bu yapının da sahibi olduğu düşünülmektedir.
Etiler Mahallesi sınırları içerisinde 1264 Sokak üzerinde endüstriyel miras örneği olarak günümüze gelen yapının Erken Cumhuriyet Dönemi eseri olduğu düşünülmektedir. Dört katlı yapının ara katları betonarme kirişle çevrilmiş olup, duvarları derzli olarak kesme taştan yapılmıştır. Günümüzde metruk durumdaki pencere açıklıkları her katta birbiriyle simetri oluşturan ve iç mekânda çok sayıda odanın bulunduğuna işaret eden, bu büyük ölçekli yapının çatı silmesi Cumhuriyet Dönemi yapılarında görmeye alışık olduğumuz taş konsolların taşıdığı geniş saçaklı bir forma sahiptir.
1930’lu yıllara ait kadastral haritadan buradaki yapı arsasında, bu yapının inşasından önce aynı parsel içerisinde bir sinema olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısı ile bu yapı 1930’lardan sonraya ait olmalıdır. Endüstriyel miras örneği olan yapının ve önceki dönem izlerinin anlatacak biçimde kent yaşamına müze, kültür merkezi, kız öğrenci yurdu ya da kamusal nitelikte, gereksinime uygun bir işlevle değerlendirilmelidir.
Akdeniz Tekstil binası
Bu bölgede dikkat çeken Saad ve Storari haritalarında kütlesini tespit etiğimiz bir diğer yapı ise Etiler Mahallesi’nde yer alan simetrik planlı iki katlı yapıdır. “Günümüzde Akdeniz Tekstil tarafından kullanılan bu yapının, Neoklasik üslupta, simetrik planlı ve ana cephesinin ortasında geniş bir kapı açıklığı iki yanında düz dikdörtgen demir kepenkli pencerelerin olduğu ve üstlerinde geniş basık kemerler ve ortalarında dışa taşkın olarak işlenmiş kilit taşlarını ifade eden plasterlerin yer aldığı gözlenmektedir. Hem kapının hem de pencerelerin üstünden çıkan sıva tekniğinde kırık düz çizgilerle girişe hareket kazandırılmıştır. Alt kattaki açıklıklarla aynı akslarda yer alan üst kattaki pencere açıklıkları ise basık kemerli kilit taşları üzerinde dışa taşkın insan figürlü stukko işlemelerle dikkat çekmektedir.
Üst kat pencerelerinin zemine kadar açıklıklı olduğu ve bir bölümünün bu yüzden taş korkuluklarla korunmaya alındığı görülmektedir. Kat arası silmesi olan ve tüm açıklıkları düşey sütun formunda plasterlerle donanmış ve plasterler üzerinde de dairesel gül bezeklerin yerleştirilmiş olduğu, çatı silmesinin de simetrik düzende bezendiği, kapı aksının yan yana geometrik çizgilerle ve gül bezekli işlemesinin yanın da pencere açıklıklarının aksındaki çatı silmesinin ise çelenk işlemeleri ile bezeli olduğu görülmektedir.
Yapının üst katında İzmir’in bilhassa Alsancak Levanten mimarisinde sıkça karşılaşılan taştan bir terası bulunmaktadır. Ana cephenin sıva ve plaster işlemeleri ile özenli ve iyi işçilikli cephesi, onu çevresindeki diğer yapılardan ayırmaktadır. İç mekândan bakınca cephedeki simetrik düzenin plan şemasında da korunmuş olduğu, kapı bölümünün aksında iki sıra putrelli desteklerin bulunduğu görülmektedir.
İç yapı günümüzde geç dönem dönüşümlerle ulaşmış, özgün özelliklerini yitirmiştir. Ancak bu putrellerin varlığı, İzmir’de pek çok yapıda karşılaşmış olduğumuz gibi bir galeri katının olabileceğini akla getirmektedir. Meserret Oteli, Güzel İzmir Oteli gibi iç avlusu olan bir plan şeması olma olasılığı kuvvetle muhtemeldir. Bu yapı 1934 yılına ait kadastral haritada mağaza olarak listelenmiştir. Ancak barındırdığı izler onun 19. Yüzyıl sonunda ya da 20. Yüzyılın başında daha farklı bir işlevle var edilmiş olduğunu göstermektedir.” [2]
***
Not: Ege Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Fatma Sert ve çalışma arkadaşlarına, bölüm doktorlarına ve teknik ekibe, göstermiş oldukları yakın ilgi ve desteklerinden dolayı ayrı ayrı teşekkür ederim.
[1] Sanat Tarihçisi Arkeolog Ayşegül Güngören
[2] Sanat Tarihçisi Arkeolog Ayşegül Güngören