Gerga 2024-03-14 20:00:00
Yazar: Nur Uzakgören
Gerga, gizemli kent! Önceden adını duymadığım bu destinasyona günübirlik gezi düzenlendiğini öğrendim. Gezi hem doğa yürüyüşünü hem de fotoğraf çekme ve ören yeri görme imkanı sunuyordu. Ayrı ayrı keyif aldığım bu faaliyetlerin hepsi bir arada olunca elbette fırsatı kaçıramazdım. Katıldığım gezilerde bölgeye gitmeden önce araştırma yapıp ön bilgi edinmeyi adet edinsem de bu kez bunu gerçekleştiremeden yolculuğa başlamış oldum. Ancak daha sonra anladım ki bu, gördüklerimin etkisini katlayarak heyecanlanmamı sağlayan bir sürpriz etkisi yaratacakmış.
İzmir’den başlayan otobüs yolculuğumuz molalar ile birlikte yaklaşık iki buçuk saat sürdü ve sonunda yürüyüşe başlayacağımız noktaya, Aydın’ın Çine ilçesinin Alabayır dağ köyüne vardık. Ortalama 10 kilometrelik kah inişli, kah çıkışlı makilik patikalardan ilerlerken etrafta gördüğümüz granit kaya oluşumları varışta bizi farklı bir şeylerin beklediğini haber veriyordu adeta. Dinlenirken ağaç gölgesinde değil kayaların gölgesinde oturduğunuzu düşünsenize, işte böylesine devasa farklı oluşumlu kayalık alanlardan Çine Barajı manzarası izleyerek toplamda bir buçuk saat kadar yürüyüp hedefe ulaştık.
Ancak bir köy büyüklüğündeki alanda şimdiye kadar ülkemizdeki hiçbir antik kenttekine benzemeyen yapılarla karşılaştık. İşte o anki şaşkınlığımı hala anımsıyorum. Elbette ki Gerga ile ilgili hiçbir ön bilgi edinmemiş olmam bu şaşkınlığı yarattı.
Karşıdan gözüme ilk çarpan zeytin ağaçları içindeki birbirine paralel yaklaşık 3,5 metre yükseklikte, 2,5 metre genişlikte yelken biçimindeki iki dikilitaştı (stel). O zamana dek tempolu yürüyen yorgun grubumuzdaki herkes benim gibi etkilenmiş olacak ki o andan itibaren nizami yürüyüşümüzü bırakıp adeta koşarcasına kent alanına vardık.
Burası neydi böyle? Bir dini alan, tapınak bölgesi falan mı? Bize bunu düşündüren çatısı yerinde olan, büyük ve düzgün kesimli taşlarla gayet güzel inşa edilmiş üzerinde "Gergas" yazan yapıydı. Bir oda büyüklüğündeki bu yapının çatısı hem görünüş hem de yapılış tarzıyla ağaca benziyordu. Çatı birbirine geçmeli büyük taşlarla, usta bir işçilikle inşa edilmişti ve hala dimdik ayakta duruyordu. Hemen hatıra fotoğraflarımızı çekip yelkene benzeyen dikili taşların yakınına gittik.
Taştan kaidelerle desteklenerek dik durması sağlanan dikili taşların üzerinde de "Gerga" yazıyordu. Bu taşların amacı neydi, ne için dikilmişlerdi? Taşların hemen önünde, biraz aşağıda kalan alanda bildiğimiz Roma heykelleri formundan uzak bir kadın heykeli bulunuyordu. Kibele anıtı olduğu düşünülen bu heykel, ilk çağ heykelleri gibi frontal duruşlu, ellerini göğsünde birleştirmiş, üzeri yosunlarla kaplı, yerde yatar vaziyetteydi. Yöredeki kayalardan yapılmış bu heykel anlatıldığına göre yakın tarihe kadar kaidesi üzerinde burada dimdik duruyormuş.
Daha yukarıda ise ilk gördüğümüz ve tapınağa benzettiğimiz yapı şeklinde minyatür iki yapı daha bulunuyordu. Bunlardan birinin dışında boğa ve aslan kabartması seçilebiliyor ve içinde oluk bulunduğundan çeşme olduğu anlaşılıyordu. Diğerine ise yukarı çıkan sekileri aşarak varıyorsunuz. Bunun da çeşme olması muhtemel görünüyor. Civardaki teras kalıntılarının üstünde de yazılar ve kayalarda isimlendirmeler mevcut.
Kalıntılar Roma ve Helen tarzını anımsatsa da dikili taşlar ve yerde yatan heykel farklı bir çağın hatta coğrafyanın parçası gibi görünüyor. Çeşmelerin hemen öndeki masaya benzer yüksek düz taş yapı su havuzu mu, sunak mı, zeytin işliği mi belli değil. Ancak en ilginci aşağıda duran kocaman boş alandı. Alan tamamen düz dev kayalardan inşa edilmiş, çevresi taşlarla belirlenmiş, apaçık bir pist gibi duruyordu. Günümüzün helikopter pistini çağrıştıran bu alan o çağda ne için düzenlenmişti?
İçinde pek çok gizemi barındıran alışılmadık yapıdaki bu kent hazine avcılarının da dikkatini çekmiş. Zamanla soyguncular tarafından hırpalanmış ve buradan çıkarılan Dionysos heykeli ülke dışına kaçırılmak üzereyken bulunarak İzmir Arkeoloji Müzesi'ne alınmış. Neyse ki 2020 yılında dünyada eşi benzeri olmayan 2 bin 600 yıllık bu antik kentte Aydın Adnan Menderes Üniversitesi tarafından kazı çalışmaları başlatılmış.
Kıymetli bilim insanlarımız Gerga isminin kent mi, tanrı adı mı, yoksa kutsal bir isim mi olduğunu araştıra dursun biz tüm gezi katılımcıları bölgenin olsa olsa UFO’lara ait bir üs olduğu kanısına çoktan varmıştık bile.
Küçücük ama çok da heyecan verici Gerga Antik Kenti'ni ardımızda bırakıp bizi bekleyen uzun bir yürüyüş ve otobüs yolculuğu için dönüş yoluna geçtik. Siz de burayı görmek isterseniz bizim gibi ya araç kiralamanız ya da kendi aracınız ile gelmeniz gerekecektir.
Gerga'dan ayrılırken arkeolojik çalışmalarla şekillenip, kentin gizemi anlamlandırıldıktan sonra buraya tekrar gelmek üzere gezilecek görülecek yerler listeme yazdım.
(Yazı ve fotoğraflar: Nur Uzakgören)