Bizim Radyo'nun cızırtısı 2023-09-25 14:59:56
Yazar: Fergül Yücel
Televizyonumuz yoktu bizim, annemlere gittiğimizde tek yayın kanalı TRT’de "Tatlı Cadı"lı, "Dallas"lı, JR'lı dizileri ve yayın kesildiğinde de "necefli maşrapa" fotoğrafını izlerdik!
Ama bizim her gittiğimiz eve taşıdığımız küçük transistörlü bir radyomuz vardı. Ekrandaki rakamlar arasında gezdirdiğimiz frekans arama çubuğu kuğu misali sessizce süzülerek yol alırken aniden bulduğumuz, cızırtılar içinde tanıdığımız o sese kulak kesilirdik. Mikrofonun metalik sesine karşın titrek ve biraz çatallı ama özgüvenli kadın spiker, ateşteki çeliğe su verir gibi, küt küt atan kor yüreklere umut serperdi.
12 Eylül sokaklarının dar karanlık geçitlerinde, perdeleri sıkıca kapatılmış hücre evlerinde nefesini tutmuş, kulağını radyoya dayamış yüzlerce kadın-erkek, gencecik kaçak insanlar, o gün yaşanan ve gelecek günlere dair Bizim Radyo ve TKP’nin Sesi Radyosu’ndan yapılan yayınlara göre hayatlarına bir yön tayin etmeğe çalışıyorlardı.
"Yıldız'ı görür görmez vuruldum" dedi. Gülümseme hiç eksik olmayan yüzünde hafif bir dalgalanma ile gözlerini boşluğa kaçırdı. Eski, çok eski, sararıp solmuş bir zaman fotoğrafına bakar gibi hüzünle devam etti:
"1969 yılının Ağustos'u. Londra'da Lancaster Gate metro durağının yanındaki Lillian Penson Hall öğrenci yurdunda kalıyorum. Birgün sarışın, incecik, yirmi yaşlarında mavi gözlü, hülyalı bakışlı çok güzel bir kız geldi. Yurtta kalan arkadaşını görmeye gelmiş. Elinde Türkiye İşçi Partisi'nin yayın organı Emek dergileri. Onları satacak ve Türkiye'ye, partisine yollayacak. Ben de aynı şeyi yapıyordum. Emek dergilerini satıp parasını Türkiye İşçi Partisi'ne yolluyordum. O anda görür görmez vuruldum Yıldız'a. O da benim gibi öğrenciydi. Atom Enerjisi Kurumu'nun yurt dışında metalurji kursu öğrenimi sınavını kazanmış gelmiş, Londra Imperial College'de okuyordu. İki yıl nasıl koştum gönlünü kazanmak için anlatamam… Sonunda başardım, 1973'te evlenebildik Yıldız'la. "
Cavlı Çulfaz (*) ile henüz baskıdan yeni çıkmış "Hayattan Aklımda Kalanın Özeti" adlı kitabını konuşmak için kuzey Londra'da, Enfield Town'da bir Türk restoranında buluştuk. Memleketten henüz dönmüştü. Sıcağı sıcağına hem kitap, hem taze memleket haberleri için seçtiğimiz lokantanın ortamı da çok uygun düştü havamıza…
Kitabı elime alır almaz şöyle bir göz gezdirirken, son sayfalarda epeyce şiir dikkatimi çekti. "Şiir de mi yazıyordun?" diye sorunca, "Onların hepsi Yıldız'a yazdığım şiirler" dedi ve gözleri dolu dolu aktı akacak yaşla Yıldız'ı anlatmaya koyuldu.
Bu kitap TKP'nin çok önemli görevlerinde sorumlu olan Yıldız ve Cavlı Çulfaz'ın kişisel otobiyografik kitabı olmakla birlikte 1969'dan günümüze iki siyasi aktivistin yaşadıkları dönemin siyasi mücadele tarihine de ışık tutuyor.
Kitaba sondan başladığımızda bana göre siyasi faaliyeti gölgede bırakan büyük bir aşka tanık oluyoruz. Böyle düşünmemin sebebi, aşk meselesi sol cenahta açıktan açığa pek dile getirilen bir konu değildir. Belki İslami değerle bağlı toplumsal kültürden veya halkın değerlerine ters düşmekten çekinen sol kültürden kaynaklıydı bu. Aşkı içine gömme, dile getirememe, gizleme, hele topluluk içinde belli etmeme davranışı kanun gibiydi. Ancak tanıdığım kadarıyla Cavlı'nın, hümanist, duygulu, hassas, nazik yapısı ile sanat-kültür duyarlılığı gelişkin bir kişi olmasının da rolü var bu şiirsel anlatımında.
Cavlı ilk gördüğü anda "vurulduğu" Yıldız Biray Çulfaz'la (28 Haziran 1949 - 5 Haziran 2015) ölüm onları ayırana kadar 46 yıl sürmüş beraberlikleri. O süre boyunca onlarca şiirle dile getirmiş aşkını. İlk tanıştıkları yıllardan itibaren hemen hemen hiç ayrılmamışlar, önce TİP'li olarak, hemen ardından TKP saflarında hep birlikte görev yapmışlar.
"Londra'da TKP'nin merkez organı Atılım'ı rahmetli Doğan Azkan ile birlikte basımını yaparlarken tırnaklarının dibindeki siyah mürekkep hiç çıkmazdı Yıldız'ın" diyor ve devam ediyor:
"Moskova Parti Okulu'nda altı ay süren eğitimden sonra Berlin'e dönüşte parti yönetimi önümüze iki seçenek koydu: Ya İngiltere'ye gidip Yörükoğlu'na karşı partiyi yeniden örgütleyecek ya da Prag'da Barış ve Sosyalizm Sorunları Dergisi'nde TKP'yi uluslararası düzeyde temsil edecektik."
Gönlü hep araştırmaktan, akademik yayınları takip edip yazmaktan yana olan Cavlı, Londra'da Yörükoğlu ile kör döğüşüne girmektense, uzak bir sürgün yeri gibi gözüken Prag'ı tercih eder ve eşiyle birlikte, 12 Eylül darbesinden üç ay önce, 1980'de Barış ve Sosyalizm Sorunları Dergisi'nin TKP temsilcisi olarak göreve başlar.
Burası, 1943 yılında Stalin tarafından dağıtılan Komintern'in yerine, 1958 yılında komünist partilerinin temsilcileri arasında görüş alışverişi ve işbirliğini geliştirme amaçlı kurulmuş. Eski Komünist Enternasyonal'in silik bir gölgesi niteliğinde bir hayat öpücüğü olmuş.
Dergi 41 dilde basılıyor ve 145 ülkede dağıtılıyormuş. Thakutova 3, adresindeki tarihsel binada 60 komünist partisi temsilcilerinin her biri merkez komitesi üyeliği gibi yüksek parti görevi sıfatıyla görev yaparlarken kendisinin herhangi bir apoleti olmadan bu görevde olmasınını mütevazı kişiliği ile gülümseyerek vurguluyor Cavlı Çulfaz. Ama ne acıdır ki bu tarihi bina şimdi Karlova Üniversitesi Katolik İlahiyat Fakültesi etkinlikleri için kullanılıyormuş.
Bizim Radyo (**)
"21 ay sonra parti yönetimi 'Bizim Radyo'nun sorumluluğunu üstlenmeye ne dersin?' diye sorunca, elbette 'Hayır' diyemezdim. Bavullarımızı toplayıp 14 Mart 1982'de Prag'tan Leipzig'e hareket ettik. Kucağımızda da henüz kırk günlük bebeğimiz vardı."
Cavlı Çulfaz'ın çok iyi niyetli, pozitif, yumuşak karakteriyle karıncayı bile incitmekten korkar yapısına rağmen yaşadığı siyasal dönemde, şikayet etmeden, kimseyi suçlamadan uğradığı haksızlıklar ve siyaseten yapılan yanlışları siz satır aralarından okuyabilirsiniz. Sadece bir örnek vereceğim, sayfalar da satır aralarına gizlenmiş diğerlerini siz bulup çıkarın.
"1980 darbesinden üç ay önce Atılım'ı çıkaracağım söylenerek Türkiye'den ayrılmıştım. Kendimi Prag'da buldum. Aradan geçen iki yıl içinde Türkiye'de darbe olmuş, parti merkezine yeni yoldaşlar gelmişlerdi. Benden genç ve kıdemsiz yoldaşlar arasında bir köşede kalmıştım. Leipzig'te ilk bir ay ne yapacağımı bilemedim. Değil Atılım'ı çıkarmak, yazı kuruluna bile alınmamıştım. "
Şimdi 81 yaşında olan Cavlı Çulfaz, politik mülteci olarak yaşadığı koca bir ömrün kıyılarında ve geçerken uğradığı Moskova, Prag, Berlin, Londra, Leipzig gibi büyük limanlarda dünya siyasi hareketinin insanlarını yakından tanımış ve onların mücadelelerinin tanığı olmuş canlı bir ansiklopedi gibi. Ayrıca ilk gençlik yıllarında, kalemiyle yer aldığı, Ankara'nın Bab-ı Ali'si sayılan Rüzgarlı Sokak'taki anılarında ve sonraki yıllar İstanbul'da yayın camiasında çalışırken geçen isimler Türkiye'nin politik, kültür, yayın hayatının temel taşları. Burada sayamayacağım kadar şaşırtıcı isim ve onlarla olan anılar var.
Cavlı Çulfaz'ın "Hayattan Aklımda Kalanların Özeti" adlı bu kitap Sosyal Tarih Yayınları'ndan çıktı. Türkiye işçi ve emekçi sınıfının mücadele tarihinde en eski temel taşlarından biri olmuş Türkiye Komünist Partisi'nin en eski bir üyesinin canlı tanıklığını merak eden okusun. Ders çıkarabileceğimiz çok olay ve anı dolu. Kitap hakkında daha fazla bir şey yazmak niyetinde değilim. Merak edilen kitap anlatılmaz alınır, okunur, film seyredilir, müzik dinlenir.
Benim şimdi kulaklarımda Yıldız ve Cavlı Çulfaz'ın yazıp seslendirdikleri "Bizim Radyo"yu dinlerlerken, uzak, çok uzaklardaki bir zamanın tozlu, sararmış bir sayfasından koparılmış resimdeki çok yakından tanıdığım genç kadın ve adamı seyrediyorum…
(*) Cavlı Çulfaz kimdir?
1942'de Adana'da doğdu. 1965't Mülkiye'den (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi) mezun oldu. Milli Eğitim Bakanlığı bursuyla Londra İktisat ve Siyasal Bilgiler Okulu'nda (LSE) lisansüstü öğrenim gördü. 1973 yılında kendi gibi Londra'da üniversiteli Türkiye İşçi Partili Yıldız Biray ile evlendi.
Öğrenciliği süresince İngiltere'deki öğrencilerin örgütlenmesinde ve Büyük Britanya Komünist Partisi'nde çalıştı. Aynı yıl TKP üyesi oldu. 1975'te kısa dönem askerlik için Türkiye'ye döndü ve askerliğini Silvan'da yaptı. 1977'de Moskova'da yapılan (Konya Konferansı diye duyurulan) TKP Konferansı'na katıldı.
1979'da Moskova Parti Okulu'na gitti. 1980 darbesinden üç ay önce Prag'ta bulunan uluslararası Barış ve Sosyalizm Sorunları Dergisi'ne TKP temsilcisi olarak yollandı. 21 ay sonra Doğu Almanya'da Leipzig'te Bizim Radyo sorumlusu oldu.
Cavlı Çulfaz ve eşi Yıldız Biray Çulfaz, birlikte TKP'nin Sesi ve Bizim Radyo yayınlarına haber yazdılar ve spikerliğini yaptılar. 1989'da TKP'nin yasallaşma ve Türkiye'ye dönüş planı nedeniyle yayınlar durdurulunca Londra'ya yerleştiler. 2015 yılında büyük aşkı Yıldız Biray Çulfaz'ı kaybettikten sonra oğlu ve torunu ile birlikte yaşıyor ve 1990'dan itibaren dünyanın her yönüne gönderdiği 600'ü aşkın dergiye çeviriler göndererek yaşamını sürdürüyor.
(**) Bizim Radyo
Bizim Radyo Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nin Leipzig şehrinde, Sovyetler'in verdiği antenlerle TKP Dış Bürosu tarafından 1958 yılında kuruldu, 1989'da yayın hayatına son verdi. Nazım Hikmet Bizim Radyo'nun kuruluşundan ölümüne kadar yöneticiliğini yapmış. Radyo ekipmanında kullanılan elektron tüpleri Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı'nın (TÜSTAV) arşivine Osman Sakalsız tarafından bağışlanmış. Kitapta bu elektron tüplerinin fotoğrafı var.