"Doğu'nun Batılısı, Batı'nın Doğulusu" Levantenler 2023-06-09 15:41:00
Yazar: Raşel Rakella Asal
İzmir hakkında bir yazı bulmak umuduyla İlhan Pınar'ın Gezginlerin Gözüyle İzmir adlı kitabını karıştırırken şöyle bir cümleye takıldım:
"Yaşadıkları şehrin tarihini bilmeyen, şehri yaşanır mekân kılmak için tarih gerekliliğinin bilincinde olmayan şehirliler, o şehri sadece tüketeceklerdir."
Açıkça, İlhan Pınar'ın bu sözleri, doğduğum, büyüdüğüm, nefes aldığım, yaşamakta olduğum İzmir'e değişik bir boyuttan bakmamı sağladı. İzmir benim şehrimdi. Benim güzel İzmir'imdi.
Nice günleri, ayları ve mevsimleri beraber yaşamıştık.
Seneler bir yıldız gibi akıp gitmişti birer birer.
Onunla kurduğum bağı anımsarken gezdiğim bir sergi beni bu yazıyı yazmaya itti.
Bu bağlamda size kentimizde açılan yepyeni bir sanat mekânından söz etmek istiyorum. BAYETAV Sanat'ın ilk sergisi, Yeryüzüne Övgü adını taşıyor. Bornova semtindeki mekânına yakışır bir şekilde o semtte yaşamış olan Levanten'leri tanıtıyor. Ama ilk önce size BAYETAV'dan söz etmeliyim. Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı (BAYETAV) "insan ve toplum", "ekoloji ve hayat" ve "sanat ve tasarım" alanında üretim yapan sanatçıları destekleyen bir vakıf. "Bir arada yaşama" felsefesine sanat penceresinden yaklaşan BAYETAV bir sergi mekânı olarak kalmayıp farklı disiplinlere açık bir alanı İzmirlilere sunuyor.
BAYETAV'ın mekân olarak yerleştiği bina da tarihi açıdan çok ilginç. Yaklaşık iki asırlık Bornova'nın Levanten bölgesinde tarihi bir Levanten evinde konumlanan vakıf, köşk binası ve müştemilatı araştırma projelerine, sergilere ve etkinliklere ev sahipliği yapıyor.
Geçmişte Whittall Ailesi'nden Pagy Ailesi'ne, bugün ise BAYETAV Sanat'a ev sahipliği yapan köşkün ilk sergisi Yeryüzüne Övgü birçok sanatçının yeryüzünü anlamlandırmamıza farklı açılardan yaklaşmayı deniyor. Sergiye dâhil olan projeler arasında Çok kimlikliğe övgü İzmir Levantenleri üzerine bir sözlü tarih çalışması.
Britannica Ansiklopedisi'ne göre Levanten, Fransızca "Lever" sözcüğünden türemiş bir kelime. Doğu Akdeniz ülkelerini tanımlamak için kullanılan doğmak ve doğu anlamlarına gelen bir sözcük. Genel bir ifadeyle, Levanten, Avrupalı bir aileden gelerek, bir Doğu Akdeniz ülkesi olan Türkiye'de İzmir'e, İstanbul'a yerleşenleri ifade ediyor. Her tarihçinin ortak kabul ettiği bir tanımlaması yok.
Türkiyeli Levantenler kendilerini yerli azınlık gruplar ile Batılı insanlar arasında farklı bir toplum ve kültür olarak görüyorlar. Bu toplumu meydana getirenler, İngiliz, İtalyan, Fransız, Macar ve Slav kökenli oluyor.
Zaman içinde Levantenler, Osmanlı İmparatorluğu'nun son zamanlarında hem devlet işlerinde hem de ticari hayatta oldukça yönlendirici etkiye sahip bir topluluk oluyor.
Levanten terimi, oldukça zor bir terim. Belirli bir kimlik olarak tanımlanamaması, ekonomik anlamda Batılı, yaşam alanı yani Doğu Akdeniz'deki kültürel etkisi nedeniyle de Batı karşısında Doğulu bir toplumu ifade ediyor. Tarihçiler kısaca onları "Doğu'nun Batılısı, Batı'nın Doğulusu" olarak tanımlıyorlar.
Sergi Levantenlerle yapılan röportajlardan kaydedilen videoya dayanıyor. Bu videolardan anlaşılıyor ki, Levanten terimi oldukça zor bir terim. Belirli bir kimlik olarak tanımlanamıyor. Hatta yalnız tarihçiler değil Levantenlerin kendileri bile Levanten olmayı farklı ifade ediyorlar.
Laura Snatorre için Levanten kimliğinin en önemli tutkalı Hristiyan dini.
Guiliano Gloghini farklı dinlerinden dolayı baskı görmediklerini, Pazarları kiliseye gittiklerini, bayramlarını da en iyi şekilde kutladıklarını söylüyor.
Frederic Fatih Pagy gündelik hayatta Levanten'liği İzmirlilerin şu sözlerle algıladıklarını söylüyor: "Yabancı ama bizim kadar Türkçe konuşuyor",
"Yabancı ama aynı bizim gibi."
Enriko Filipuçi, Mark Giroud gibi katılımcılar da Avrupalıların gözünde Levanten sözcüğünün olumlu çağrışımları olmadığını, aşağılayıcı bir anlamda kullanıldığını belirtiyorlar. Mark Giraud şöyle ifade ediyor:
"Levanten pozitif anlamda kullanılan bir kelime değildi. Kurnaz, eğitimsiz birazcık böyle kopardığını almaya çalışan bir grup tüccar için kullanılan bir tabirdi."
Okuduğu kitaplardan yola çıkarak bunu söylüyor. Ve ekliyor:
"Kendine Levanten diyecek birisi yoktu bence üç kuşak önce."
Görüşme yapılan Levantenler, Levantenliği Türkiye'de pozitif bir his olarak yaşıyor. Bazılarında ise gelecekleri konusunda kötümser bir yaklaşım görülüyor. Şöyle ki, İzmir'deki nüfuslarının giderek azalması umutlarının kırılmasına neden olmuş. Önümüzdeki on yıllarda bu kimliği temsil eden kimsenin İzmir'de yaşamayacağını düşünüyorlar. Bu görüşün yaygınlık kazanmasının en önemi nedeni ise karma evliliklerin yaygınlaşması. Katılımcılar son yirmi yıldır neredeyse iki Levanten arasında bir evliliğin gerçekleşmediğini belirtiyor. Adriana bu durumu şöyle ifade ediyor:
"Evet, bizde bitmiş, bir son nesiliz zaten, bunun farkındayız."
Sergi günümüzdeki Levanten kimliğini, mensuplarının sayısının giderek azalmasıyla birlikte kaybolmaya yüz tutmuş bir kimliği masaya yatırıyor. Levantenlerin kent belleğine çok dilliliği, çok kültürlülüğü ve kültürlerarası etkileşimi kazandırmış. Levantenlerin Levantenlik dışında benimsedikleri en önemlisi ise kollektif İzmirlilik kimliği.
BAYETAV Sanat'ın Yeryüzüne Övgü kapsamında Çok Kimlikliğe Övgü sergisi İzmirlilere Levantenleri tanıma imkânı sunuyor. Sergi ziyaretçileri İzmir kenti üzerine odaklanmaya çağırıyor. Geçmişi birlikte yaşamasak da İzmir'in geçmişini birlikte hatırlamaya bir çağrı.
Amaç tüm İzmirlileri ortak bir kimlik keşfine çıkarmak. Toplumda farkındalık yaratmak. Kuşaklar arasında zamansal devamlılık imgesi yaratmak... Geçmiş nesillerle gelecek nesiller arasında bir bağ kurulmasını sağlamak... Tarihsel köklerimize bir derinlik kazandırmak, aynı kenti yaşamanın kaderini paylaştığımızın altını çizmek...
Italo Calvino, Görünmez Kentler isimli yapıtında Marko Polo'nun gezilerini ve gezileri sırasında gördüğü kentleri Kubilay Han'a anlattığı hayali bir sohbeti konu edinir. Eserde Calvino, "Bir kentte hayran olduğun şey onun yedi ya da yetmiş harikası değil; senin ona sorduğun bir soruya verdiği yanıttır" diyerek her kentin kendine özgü özelliğini ancak insanlar aracılığıyla kazandığını vurgular.
Nice gizemli yaşamlara tanıklık etmiş eski İzmir kentinde ne o eski yaşamlar ne de o eski insanlar var.
Bir zamanlarmış, dedim içimden.
Ne garip bir duygu!