Antakya’daki sahra hastanesi izlenimleri 2023-04-18 11:40:41
Yazar: Uzm. Dr. Metin Özer
Türkiye’nin göz bebeklerinden biri olan, farklı inançları bir arada tutan Antakya ile tarihte yerini alan, İskenderun Limanı ile dünyaya açılan, Atatürk’ün "Benim şahsi davamdır" dediği Hatay 29 Haziran 1939'da Türkiye'ye katılmış. Bu kadim kent ne yazık ki deprem kuşağında yer alıyor, uzun aralarla da olsa büyük yıkımlara uğruyor.
13 Aralık 115 tarihinde meydana gelen aşırı yoğunluktaki deprem Antakya ve çevresinde yaklaşık 260 bin kişinin ölümüne ve çok ciddi maddi hasarlara neden olmuş. Türkiye coğrafyası sınırları içerisinde en çok can kaybına sebep olan deprem olarak kayıtlara geçmiş.
6 Şubat 2023 Pazartesi günü saat 04.17’de Kahramanmaraş Pazarcık’ta 7.7 büyüklüğünde, ardından ise saat 04.26’da merkez üssü Gaziantep Nurdağı olan 6,4 büyüklüğünde bir deprem daha yaşandı. Diyarbakır, Osmaniye, Şanlıurfa, Adıyaman, Hatay, Malatya, Van, Muş, Adana, Bitlis, Gaziantep, Batman, Bingöl, Kilis, Siirt ve Mardin’de hissedilen deprem büyük can ve mal kayıplarına neden oldu. Antakya bu depremde de en çok hasar alan yerlerden biriydi.
Tüm Türkiye tek yürek olarak depremzedelere yardım için birleşti. İzmir Büyükşehir Belediyesi de yaptığı yardımlara ek olarak Antakya’ya üç kilometre uzaklıktaki Defne beldesinde bir sahra hastanesi oluşturdu. Belediye hastanesinin elemanlarıyla birlikte gönüllü pek çok sağlık personeli de bu hastanede görev aldı.
Emekli doktor Gazi Tuncer ve eşi röntgen teknisyeni Mesude Tuncer de dördüncü gruptaki gönüllüler arasındaydı. 11 Mart 2023 Cumartesi günü saat 15.00 civarı belediyenin temin ettiği otobüsle, 27 kişilik bir ekiple, 16 saat süren bir yolculuk yaparak, bir hafta boyunca görev alacakları sahra hastanesine doğru yola çıktı. Dr. Gazi Tuncer’in deprem bölgesindeki anılarını onun anlatımıyla yazıya dökerek kayıt altına aldık:
“Çadırların ve otobüslerin dönüştürülmesiyle oluşturulan sahra hastanesi acil servis, ameliyathane, diş, laboratuvar, röntgen ve ücretsiz ilaç veren eczane bölümlerinden oluşmuştu. Her bölümde hizmetlilerden uzmanlara kadar herkes 24 saat görev yaptı. İlk üç grup birçok yaralıya müdahale ederken, zorunlu ampütasyon uygulamaları da yaptılar. Bizim dahil olduğumuz dördüncü grup daha çok muayene, dikiş atma, tahlil, röntgen çekimi ve ücretsiz ilaç dağıtım hizmetleri verdi.
Bu tür büyük afetler psikolojik sorunlara ve toplumsal travmaya yol açabilecek karakterdedir. İlaç desteği gerekebilir. Psikotrop ilaçlar kötüye kullanmayı önlemek amacıyla E-nabız sisteminden kontrol etmeden vermedik. Başka kuruluşların da sahra hastaneleri olmasına karşılık biz ilaç da verdiğimiz ve 7/24 nöbet sistemiyle çalıştığımız için hastanemiz tercih ediliyordu.
Hava soğuk olduğu için ortak alanlarda soba başında toplanarak hasta karşıladık. Sahra hastanesinden akşam saatlerinde acil vakalar yanında gönüllü gelenler, güvenlik görevlileri ve kamu kurumlarının personelleri de sağlık hizmeti almaktaydı. Bazı otobüsler hasta takip odası olarak kullanıldı.
14 Mart Tıp Bayramını köylerde hizmet vererek anlamlandırdık. Ambulans ile çevredeki çadır kentlere gidilerek vatandaşlara sağlık hizmeti götürdük. Gönüllü öğretmenler buradaki çadır okullarda eğitime devam etmekteydi.
Bazı lokantalar kırık camlarını bile onaramadan mekanlarını açmışlardı. Çevre bağlık, bahçelik olduğu için mal bulsalar da çok pahalıydı. Banka otomatları çalışmıyordu. Tüm alışveriş nakit olarak yapılıyordu. Ekonomik durumu iyi olanlar alışveriş imkanlarının da olmaması nedeniyle deprem felaketi yaşamayan yerlere gitmişlerdi. Çadır kentlerde daha çok özel nedenlerle şehri terk edemeyenler, kamu çalışanları ve yardıma muhtaç halk kalmıştı.
Çadır kentlerde göze çarpan en ilginç manzara ayakkabı tepecikleriydi. Yöre halkı günlük yaşamında terlik kullandığı için yardım olarak gelen ayakkabılar pek rağbet görmemişti. Yardım adı altında gönderilen fantezi ayakkabılar ise tam bir kara mizah örneğiydi. Sürekli şekerleme ve çikolata hediye edilen çocuklar ishal olmuşlardı. Çadır kentlerde kuru bakliyat ve et ürünleri bulunsa da en çok yeşil meyve ve sebze kıtlığı çekilmekteydi. Yapılan her türlü yardımın yörenin özellikleri göz önüne alınarak organize edilirse daha faydalı olacağı ortaya çıkmıştı.
Bir gün Antakya’ya gitme imkanımız oldu. Geçmişteki güzelliğini yitirmiş, korku şehri gibi bir manzarayla karşılaşmak çok acı vericiydi. Her yer enkaza dönüşmüştü. Ortalıkta kedi, köpek bile yoktu. Şehrin her yerinde sayısız kazıcı ve kamyon çalışıyordu. Yollarda askerler görev yapmaktaydı. Şehrin merkezinden dış mahallelere ilerlemek çift taraflı bina enkazları nedeniyle mümkün değildi. Ağır ceset kokusundan o bölgede nefes almak bile çok zordu. Antakya gecenin kapkaranlığında daha da korkunç bir hal alıyordu.”
Dr. Gazi Tuncer’in Antakya için anlattıkları bizim hafızalarımızdaki geçmişteki güzelliklerinden çok farklı. Afet bölgelerinde depremzedelerle birlikte yaşamak tüm sağlık personelinin onları daha iyi anlamasını sağlamış. Hatay’da olduğu gibi depremden etkilenen insanların eski günlerdeki yaşantısına bir an önce kavuşması için terlik ihtiyacının giderilmesi bile katkı sağlayabiliyor.
Depremin vurduğu iller Türkiye'nin önemli tarım ve hayvancılık alanları olmasına karşılık, halkın taze meyve ve sebzeye ulaşımı güçleşmiş. Yardım olarak şeker ve çikolata yerine bu tür gıda maddelerinin seçilmesi çok daha yararlı olacak. Konut ihtiyacının da bölgenin tarihsel geçmişinden dersler çıkarılarak, alüvyon ovalarına çok katlı binalar dikmeden karşılanmasının gelecekteki benzer felaketleri en aza indireceği aşikar.