Sokağın dili – Grafiti sanatı 2023-03-10 10:00:00
Yazar: Raşel Rakella Asal
Küreselleşmeyle birlikte şehirler tıpkı şirketler gibi şehrin kalkınmasına katkı sağlamak açısından markalaşma çalışmalarına yöneldiler. Her şehir sahip olduğu kültürel, tarihi ve sanatsal birikimini öne çıkarmaya başladı. Birçok şehir, kültürel bir üretim biçimi olarak sanatı da kendi şehirlerinin markalaşma sürecine dâhil etti. Venedik Bienali, Paris ve İtalya’da gerçekleşen moda fuarları gibi etkinlikler bu amaca hizmet ediyor. Las Vegas denince kumar, Paris denince aşk ve romantizm, Disneyland denince büyülü bir masal dünyası zihinlere yerleşti.
Ayrıca bu markalaşma çalışmalarında şehri yansıtan bir logo, sembol ya da slogan belirleyerek şehrin markalaşmasına katkı sağlanmış oluyor. Las Vegas’ın “What Happens in Las Vegas, Stays in Las Vegas - Las Vegas’ta Olan, Las Vegas’ta Kalır” sloganı, New York’un “I Love New York - New York’u Seviyorum” sloganı, Hong Kong’un “Asia’s World City – Asya’nın Dünya Kenti” sloganı en popüler slogan örnekleri.
Bu etkinliklere ilave olarak çağdaş kent sanatı olarak adlandırılan ve çok da ilgi çeken grafiti sanatının şehirlerde yaygınlaşmaya başladığını görüyoruz. Kuşkusuz sokakları ve duvarları süsleyen grafitilerin, şehirlerin havasını değiştirdiği, bir renk kattığı, şehre olumlu bir imaj oluşmasına yol açıyor. Bir şehrin sokaklarının, duvarlarının, dükkân kepenklerinin rengârenk çizimlerle dolu olması şehrin yaşamına bir canlılık, bir yaşanmışlık katıyor. Yapılan her çizim şehre ait oluyor, şehirle bütünleşiyor.
1950’li yıllarda bir başkaldırı aracı olarak ortaya çıkan grafiti, mekânı duvarlar olan ve mesaj kaygısı ve amacı taşımayan yazılı bir iletişim biçimi olarak belirdi. 1970’li yılların başında dünyaca ünlü pop sanatı ve 80’lerdeki hip-hop kültürü paralelinde, gençlerin sokaklara çıkması ile beraber yeni bir iletişim şekli ve benzersiz bir sanat ortaya çıkmış oldu. Böylece başlangıçta grafiti diye kimlik kazanan sokak sanatı doğmuş oldu. Sokak sanatları için “görünür olmak” önemli bir unsurdu. Duvarlar, yollar, kayalar, trafolar, panolar, otobüs durakları, tren vagonları, garaj duvarları, kepenkler, çöp bidonları gibi materyaller grafiti için uygun yüzeyler olarak değerlendirildi.
Grafitiler, 1970’lerin sonlarında halk tarafından beğeni ile karşılandıysa da hukuki açıdan meşru görülmedi. Tarihi eserler ve özel konutlar dâhil olmak üzere birçok yerin rastgele boyanarak grafiti zemini kabul edilip çizim yapılması, grafitiye bakış açısının vandalizm olarak kabul görmesinde rol oynadı. Hatta uygulayanlar hakkında yasal işlemler gerçekleşti. Dönemin New York yöneticileri, resimlerin temizlenmesi için özel kimyasallarla temizletti, yapanların yakalanması için özel ekipler kurdu. Aynı durum Avrupa’daki yöneticiler için de geçerli oldu.
Önceleri kent kültürüne bir saldırı olarak nitelendirilen grafiti, zamanla modern kent kültürünün ayrılmaz bir parçası olarak şehrin mahallerine yaratıcılık imajı getirdiği görülünce benimsendi. Grafitiler kent belleği yaratmada, mekâna estetik bir nitelik kazandırmada ve şehrin imajına ilişkin olumlu bir algı oluşturmada görsel bir iletişim dili olarak kabul gördü. 1980’lerden itibaren, zaman içerisinde sadece yazı olmaktan çıktı, renkli ve büyük boyutlarda resimlerin yapıldığı bir yükseliş dönemine girdi.
Bu bağlamda Bornova Belediyesi doğa ve köy turizmini geliştirmek amacıyla 2015 yılında organize ettiği “Konuşan Duvarlar Projesi” ile ilçenin tarihini resimle anlatarak İzmir’de bir ilke imza attı. Golf ve tenisin Türkiye’de ilk kez Bornova’da oynandığı, bisiklet ve atletizm yarışmalarının da yine Türkiye’de ilk kez Bornova’da yapıldığı yaklaşık 40 metre uzunluğundaki grafiti çalışmasıyla bu tarihi süreç anlatılmış oldu. Proje büyük ilgi çekti. İlk etabı Yakaköy Mahallesi’nde başlatılan proje, ilçenin pek çok mahallesinde binaların penceresiz cephelerini renklendirdi.
Projenin ilgi görmesi İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni de harekete geçirdi. “İzmir Tarih Projesi” kapsamında 31 Ocak-2 Şubat 2020 tarihleri arasında Kemeraltı Çarşısı’nda bir grafiti etkinliği düzenlendi. 15 grafiti sanatçısı çarşıdaki toplam 26 kepengi boyadı. İnsanların önünden geçmek istemediği yerlerde bile halk hatıra fotoğrafı çekti.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Doğu ve Batı Almanya’da Berlin şehrini ikiye bölen Berlin Duvarı’nın yıkılışının üzerinden on yıllar geçti. 112,7 kilometre uzunluğundaki duvarın yıkılması, Doğu Avrupa’da komünizmin çöküşünü ve Soğuk Savaş döneminin bitişini simgeledi. Günümüzde yıkılan duvardan çok küçük bir bölüm ibretlik olarak yerinde duruyor. Grafitilerle kaplı bu bölüm şehre gelen turistlerin ziyaret etmek istediği noktalar arasında yer alıyor. Kolombiya’nın başkenti Bogota’da bir grafiti mahallesi rengârenk görüntüleriyle dikkati çekiyor. Arjantin’in başkenti Buenos Aires sokak sanatı konusunda dünyanın en popüler şehirlerinden biri. Dünyanın en ünlü sanatçıları grafiti çalışmaları yapmak üzere Buenos Aires’e gidip, şehirde sık sık düzenlenen sokak sanatı festivallerine katılıyorlar.
Grafiti bir sokak dili. Bu dilin sanat olup olmadığı tartışılabilir. Yaşadığımız çağ sanatın yüce bir kavram olarak algılanmasına karşı çıkıyor. Sanatı hayatımızı güzelleştiren, ona estetik bir boyut katan bir değer olarak görüyor. Üretmenin kendisine ve onu sunmuş olmanın önemine dikkat çekiyor. Dada akımından önce sanat elit bir kesim için yapılıyor, sanat bu elit kesimin içinde kalıyordu. Dada akımından bu yana sanat halka indi. “Sanat sanat için” söyleminin yerine “sanat herkes için olmalı” görüşü kazandı. Grafiti sanatı bu görüşten yola çıkıyor.
Bir yanda grafitinin sanat olup olmadığı tartışmaları süredursun grafitiler sanat galerilerinde yerlerini almaya başladı. Sanat toplumsal, kişisel veya herhangi başka bir sorundan ziyade estetik olanı ve iyiyi yaratmak için vardır. Amaç iz bırakmak, “Ben Buradayım” mesajını vermek. Tabii ki her grafiti örneği sosyal mesaj içermez ama her çizim sahibinin izini taşır, onun düşüncelerini yansıtır.
Grafitinin sanata olan bakış açımızı farklılaştırdığını söyleyebiliriz. Kültürel gücünü hala koruyan ve sokakta politik, toplumsal, mizahi ve tüm estetik yönleriyle sanatı sokağa taşıyan bir ifade biçimi olarak grafiti, hem kentleri renklendiriyor, hem yoldan geçenleri düşündürüyor.