Selanik yangınından Nea Smyrni hayallerine 2022-05-09 10:00:00
Yazar: Uzm. Dr. Metin Özer
İsmini Büyük İskender’in üvey kız kardeşi Thessaloniki’den alan Selanik’te kordon boyunu gezenler kendilerini İzmir’de hissederler. Gerçekten de Selanik birçok yönüyle İzmir’e benzer. 19. Yüzyıl'ın ortalarından itibaren her ikisi de Osmanlı'nın liman hizmetlerinde ve ticaretinde önemli roller üstlenmiş, her iki şehir de büyük yangınlar geçirmiştir.
Osmanlı yönetiminin son yıllarında Selanik, modern bir anakentin gerektirdiği hemen hemen her şeye sahipti. Büyük Osmanlı şehirlerin çoğunluğu ve genel olarak Akdeniz limanları gibi, Selanik de çeşitli etnik ve dini gruplardan müteşekkil, farklı cemaatlerde örgütlenmiş ve Yahudiler'le birlikte, Türkler'i, Yunanlılar'ı, Slavlar'ı, Arnavutlar'ı, Ermeniler'i, Çingeneler'i kucaklayan kozmopolit bir şehirdi. [1]
Selanik, Balkan Savaşları sırasında Yunanistan’a terk edilmişti. Selanik’i savunması gereken Tahsin Paşa, kenti 9 Kasım 1912’de tek silah patlatmadan Yunanlılara teslim etmişti. Söylentilere göre şehri Bulgarlar'a vermek istemeyen Selanik Kolordu Komutanı Kara Tahsin, Vali Mehmet Nazım ve Belediye Başkanı Sait Sabit 400 bin altın karşılığı Yunanlılar'a satmışlardı. Bir başka söylentiye göre ise İngiltere, Ruslara yakın olan Bulgarların şehri ele geçirmesi yerine hamisi olduğu Yunanlılar'a teslim edilmesini istemişti. Sonuçta şehir savunulmadan, yakılıp-yıkılmadan Yunanlılara hediye edilmişti. Tahsin Paşa 1918’de Lozan’da ölünce, Yunan Kara Kuvvetleri Müzesi'nin bahçesine gömülmesine izin verilmiş, Yunan devletince onurlandırılmıştı. [2]
1913 Bükreş Antlaşması ile Selanik Yunanistan’a katıldıktan hemen sonra, Selanik’teki Yahudi cemaatini şehri terk etmeye ikna etmek için pek çok adım atılmıştı. Yahudiler her şeye rağmen göç etmeye niyetli olmadığından, 5 Ağustos (miladi 18 Ağustos) 1917’de Yahudi ev ve işyerlerinin olduğu şehrin merkezinde bir yangın çıkarılmıştı. Bu, Yunanlı yetkililerin dolaylı sorumluluğunda uzun zaman önce yapılan bir kundaklama eylemiydi. [3] Bu satırların yazarı Dimitris Michalopoulos sadece Yahudiler'in hedef alındığını saptamış, Müslümanlar'ın da şehirden atılmaya çalışılmasını, atalarından kalan eserlerin yok edilmesini ele almamıştır. Ne yazık ki ülkemizde de Müslümanlar'ın yangından nasıl kötü etkilendiklerini ele alan çalışma sayısı çok azdır. Neval Konuk Halaçoğlu, Selanik yangının Osmanlı şehir dokusuna ve mimarisine etkilerini araştırmıştır.
18 Ağustos 1917 Cumartesi günü öğle saatlerinde, Mevlevihane ile şehrin üst kısımları arasındaki küçük bir evin mutfağında çıkan yangın, şehrin büyük bir bölümünü kaplayan Müslüman ve Yahudi mahallelerinin yanmasına neden olmuştu. 9 bin 500 bina harap olmuş, 70 bini aşkın insan evsiz kalmıştı. Hotel Splendid, Hotel Olympes, Pathe Sineması, Posta Telgraf Şirketi binası, Su ve Gaz Şirketleri binası, Osmanlı Bankası, Ulusal Banka, Atina Bankası ve diğer bütün bankalar, 4 bin 96 mağaza ve tüm ticaret binaları, bütün oteller ve sinemalar kül olmuştu.
Üç Ortodoks kilisesi haricinde kiliselerin çoğu kurtulmuştu. Yahudi cemaatine ait 37 sinagog, kütüphaneler, okullar, kulüp binaları ve işyerlerinin çoğu yok olmuştu. Osmanlı'dan kalma Selim Paşa (Saatli) Cami ile birlikte on cami ve yüzlerce ev, Polis Mektebi, Saat Kulesi, İsmail Paşa Hanı tamamen yanmış, onlarca tarihi bina hasar görmüştü.
Yangından sadece birkaç gün sonra, Venizelos hükümeti şehrin eskiden olduğu gibi inşasına izin vermeyeceğini açıklamıştı. Bir plan dahilinde yeni bir şehir yaratmayı amaçlıyorlardı. [4] 1920’li yılların başında, 1917 yangını sonrasında uygulanan Hebrard Planı, kentin tarihsel yüreğinin niteliğini temelinde değiştirdi. Zira bu plan, konutsal uzamın kentin dış kesimlerine ve yeni banliyölerine aktarıldığı, temelde bir yönetsel ve ticari kesim tasavvuruydu. Limanın ardında yeni bir sanayi bölgesi kurularak, eski Osmanlı gezinti bahçelerini yavaş bir ölüme mahkum edecekti.
Doğu surlarının ötesinde yükselen boş araziler, oradaki geniş mezarlıkları yerinden ederek, yeni bir üniversitenin kampüsüne ve yeşil alanına dönüşecekti. Genel anlamda uzanan, kullanım ve işlevi temelinde tanımlanıyordu ki, bu yaklaşım daha önceki Selanik’e çok yabancıydı. Sokaklar genişletildi, düzleştirildi ve dikdörtgen arsa kural haline geldi. Dolambaçlı uzanan dar sokaklar ebediyete karıştı. Savaş arası dönemin otelleri, iş hanları, apartmanları, kafeleri ve sinemaları Hebrard’ın bir bütün olarak kente en uygun gördüğü, oldukça duygusuz Bizans-İtalyan tarzı üslup çeşitliliği ile sonuçlandı.
Yangın sonrasında, Yunanistan Devleti ilk kez, arsa fiyatlarının artışını teşvik ederek ve mevcut normların çok üstünde yoğunlukta inşaatlar dayatarak (özellikle betonarme zorunluluğu), inşaat sektöründe öncü rolünü bilerek başarılı bir görev üstlenir. Aynı zamanda yeniden inşa, şehri yeniden düzenlemenin toplumda yarattığı artı değerin sahiplenilmesini ve mekanların örgütlenmesinde devlet müdahalesinin yaygınlaşması konularında bir resmi söylemin formüle edilmesini mümkün kılar. [5]
Aleksandra Yerolympo da “1917 Büyük Yangını, Fransız mimar Hebrard’ın ideal ölçülerde tutmak istediği bütünsel bir yeniden inşa olanağı yaratır. Felaket bölgelerinin kamulaştırılması, eski egemen öğe Yahudi unsurunun marjinalleştirilmesine katkıda bulunur. Yeni Selanik, Yunan olacak ve öyle kalacaktır” der. [6]
“1919-1923 yıllarında Anadolu’da Türkler'le Yunanlılar savaştılar. Yunanlılar yenildiler ve Türkiye egemenliğini kazandı. Bu savaş her iki taraf için ‘milli bir dava’ idi. Sıradan insanlar ise kendilerini savaşın girdabında buldular. Savaş nüfus mübadelesine neden oldu. Hıristiyanlar ve Müslümanlar evlerini, yakınlarını yitirerek yeni vatanlara göç ettiler.”
Herkül Millas bu satırlarında haklı olarak Hıristiyan ve Müslüman tabirlerini kullanmaktadır. Çünkü Türk-Yunan değil, Müslüman-Ortodoks mübadelesi yapılmıştır.
Atina’daki Yeni İzmir anlamına gelen “Nea Smyrni” semti tamamen Anadolu ruhunu taşır. Semtin girişinde "Sevgili Smyrna'yı nasıl unutabilirim?" ibaresi yer alır. 1923’de kurulmaya başlanan semte mübadele sonrası 1926’dan itibaren İzmir göçmenleri yerleştirilmiştir. Mahalledeki 260 sokak isminden 130’u Dardanellion, Angora, Kaiserias, Adanon, Adramittiou, Amassias, Kappadokias, Menemenis, Pergamou, Sinopis gibidir. Anadolu göçmeni ünlü kişilerin, sevilen azizlerin, din adamlarının heykelleriyle İzmir yangınında yok olmuş Aya Fotini ve Aya Paraskevi kiliselerinin benzerleri burada inşa edilmiştir.
Atina’daki Küçük Asya Araştırmaları Merkezi (KAAM) Yunanistan’da söz konusu mübadillerin Anadolu’daki yaşamlarının ve kültürlerinin kaydedilmesi gereğinin bir bilince dönüştüğü dönemde, yani 1930’lu yıllarda kurulmuş bir kurumdur. Rumlar'ın Anadolu’daki tarihsel görünümünü ön plana alıp o yörenin tarihini ve kültürünü bilim ve araştırma nesnesi olarak benimsemiş ve bu amaç çerçevesinde bir dokümantasyon merkezi olarak da çalışmıştır. Anadolu’dan göç eden Rumların anlatılarına dayanan bu sözel tarih arşivi, 1922 öncesi yaşamla ilgili zengin ve eşsiz bir bilgi hazinesidir. 300 bin yazılı sayfayı aşan ve 1375 belgeyi kapsayan bu arşiv için yüzü aşkın bir araştırmacı ekibi çalışmıştır. [7]
Selanik yangını sonrası göçe zorlanan ve mübadele ile Anadolu’ya gelen Müslümanlar nesiller boyu yaşadıkları şehrin adını duyunca iç geçirseler de anılarını unutmaya çalışırken, Ortodokslar kitaplar yazarak, araştırma merkezleri kurarak, yaşadıkları yerlere Anadolu’dan isimler vererek anılarını canlı tutmaya çalışmaktadırlar. Bazıları daha da ileri giderek eski İzmir planlarından yola çıkarak 2022’de 1922 öncesi İzmir Limanı silüetini canlandırma çabası içersine girmektedirler.
Türkiye’de birçok göçmen ve mübadil dernekleri vardır. Bu derneklerin ve üyelerinin dedelerinin yaşadığı toprakları eski haline getirmek, köylerini, şehirlerini eskiye benzetmek gibi bir düşünceleri yoktur. Selanik şehrinin 1917 öncesindeki haline getirilmesiyle ilgili herhangi bir çabası olmayanların, İzmir yangının 100. yılında İzmir sahil bölgesinin 1922 öncesi çehreye döndürülmesi ile ilgili planları piyasaya sürmeleri düşündürücüdür. İzmir’de Nea Smirna benzeri hayaller görmek veya erken sönen rüyayı canlandırmaya çalışmak (Ζωντανεύοντας το όνειρο που έσβησε νωρίς) yerine geçmişten dersler çıkararak, İzmir’in güzel günlerini, dostlukları anlatmak daha uygun olacaktır.
Kaynaklar:
[1] Elias Petropoulos, Ah, Allegra, Selanik 1850-1918 “Yahudilerin Kenti” ve Balkanlar’ın Uyanışı, s. 21, 2017.
[2] Metin Özer, İştip Gül Kokardı İştip, s. 41, 2019.
[3] Dimitris Michalopoulos, The Salonica Issue and the Balkan Wars, DergiPark, s.57-66, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/407875
[4] https://stringfixer.com/tr/Great Fire of Thessaloniki
[5] Neval Konuk Halaçoğlu,18 Ağustos 1917 Selanik Yangını'nın 100. yılında Osmanlı Şehir Dokusuna ve Mimarisine Etkileri, İlkadım Belediyesi - Samsun, 2019.
[6] Aleksandra Yerolympo, Yangının rolü, Selanik 1850-1918 “Yahudilerin Kenti” ve Balkanlar’ın Uyanışı, s.331, 2017.
[7] Herkül Millas, Göç, Küçük Asya Araştırmaları Merkezi, s.11-17, 2014.