Işık lazım... 2022-03-23 19:30:00
Yazar: Emel Akçay Uzun
“Nedim Saban ile Kulis” programını izlemekteydim ki, oyuncu, yönetmen Hakan Altıner’den hocası Yıldız Kenter’le yaşadığı bir anısına denk geldim. Nedim Saban, Haldun Dormen’in oynadığı "Kibarlık Budalası" oyununun sahnesinde Hakan Altıner’e, “Peki bu ışık gitse seyirciyi çok etkiler mi?” diye sordu. Hakan Altıner cevapladı:
“Çok etkiliyor. İzin verirsen bu konuda bir anı anlatayım. Şöyle bir şey oldu... Biz konservatuarda öğrenciyiz, demek ki 71-72 yıllarındayız. Bizim kuşak hatırlar, Boğaz’da bir tanker patladıydı. Günlerce yandı, Boğaz’da o tanker. O kadar uzun sürdü ki insanlar arabalara binip Boğaz’ın çeşitli tepelerinden tanker yangınını seyretmeye giderlerdi. Haydarpaşa’ya çekilebildi, orada yanıyordu. Biz konservatuarda o zaman öğrenciyiz, gece 12, yarım gibiydi, birden gündüz gibi oldu ortalık, her yer aydınlandı, ama hiçbir ses yok. Çok tedirgin edici bir şey. Herkes sokaklara döküldü. Ertesi gün de Yıldız Hoca’nın dersi var, geldi ‘Dün akşam fark ettiniz mi ne oldu? Tanker su içinde patlamış. Onun için sıfır ses, ama su ile karışan büyük bir ışık yansıması. Anladınız mı, onun için tiyatroda ışığın önemini?’ dedi. Muhteşem bir örnekti.”
İşte Hakan Altıner’in konservatuardaki hocası Yıldız Kenter’le yaşadığı bu anı beni aldı götürdü 20 Şubat 2007 tarihine, yani Yıldız Kenter, Talat Halman ile tanışmama... Türk tiyatrosuna isimlerini derinden işleyen iki değerli isim, varlıklarıyla da ruhuma işlemişlerdi. “Türk’ün Aşkı” oyunlarını görev aldığım İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde sergilemişlerdi. Çocukluğumda bir seyirci olarak defalarca izlediğim Yıldız Kenter’in hazırlıklarına tanık olmak, organizasyonu için çalışmak çok değerliydi ve öğreticiydi. Aynı zamanda ülkemizdeki ilk kültür bakanı olduğunu öğrendiğim Talat Halman’la sohbet etmek, yazdığı oyunu yine kendisinden izlemek de bende aynı heyecan dalgasına sebep olmuştu.
Şahsen heyecanlıydım. O yıllarda tekerlekli sandalye kullanmaktaydım, ayağa kalkmam yasaktı. Zihnim keyifli renklerle oyalansın diye düşünerek bilgisayarıma çizim programı yükletmiştim. İlk yaptığım çalışma da bu değerli iki sanatçının oyunları için hazırladığım afiş tasarımı olmuştu. Tasarımım benim için ilkti ve doğruyu söylemek gerekirse çok başarılı değildi. Sadece o sırada yapabileceğimin en iyisiydi. Yine de kendilerinden afişi imzalamalarını rica ettim. Beni kırmadılar, imzaladılar. Çok mutlu oldum. İmzalı afişi çerçevelettim, ofisime astım.
Biraz sohbetten sonra geçtik provaya... Yıldız Kenter, ses-ışıkta görevli arkadaşımıza nasıl bir ışık istediğini anlattıkça anlattı. Ancak bir türlü sarı ışık Yıldız Kenter’i aydınlatamadı. Yıldız Kenter, istediği ışık üzerine düşmeyince gerildi. Ben arkadaşımı kenara çektim ve formül geliştirebilmesi için konuştum. Sonunda sarı ışık Yıldız Kenter’in ve Talat Halman’ın üzerine güzelce yerleşti... Bir kez daha sahnede kendilerini gerçekleştirdiler. Alkışlar arasında gülen yüzleriyle alçakgönüllü tavırları eşliğinde sahneden indiler.
Yeni nesillere verdikleri emekleri, öğretileri ve yaşattıkları o eşsiz anlar için teşekkür ederim. 27 Mart Dünya Tiyatro Günü sahneye emek verenlere, oyunculara, teknik kadroya, tasarımcılara, izleyenlere, bu işten keyif alanlara, verenlere kutlu olsun. Tiyatro sahnesindeki her oyuncunun ışığı daim olsun... Işık lazım!