Benim Gözümden İran / Hz. Fatımâ-ı Masume Türbesi-Kum 2022-02-25 22:30:00
Yazar: Hediye Selda Yılmaz
Rey şehrinden ayrılıyor ve yönümüzü Kum şehrine çeviriyoruz. Artık yavaş yavaş İran coğrafyasının kırsal dokusu ile karşılaşmaya başlıyoruz. Boz renkli çorak topraklar, çıplak dağlar ve köylerden geçerek Kum şehrine ulaşıyoruz. Burada çok kalmayacağız. Ana amacımız Hz.Fatımâ-ı Masume Türbesi’ni ziyaret etmek.
İran’ın Vatikan’ı
Türbe ziyaretinden önce size Kum şehrinden kısaca söz edeyim. Arkeolojik kalıntılara dayanarak şehrin kuruluşunun Ahamenişler’e (M.Ö.550-330) kadar gittiği belirlenmiş. Tarih boyunca önemli şehirlerden biri olmuş. Şehir İslamiyet’in benimsenmesinden sonra en önemli dini merkez konumuna gelmiş. Bazı kaynaklarda “İran’ın Vatikan’ı” olarak da adlandırılıyor.
Kentte mollaların yetiştiği medreselerin dışında, merkezi Tahran'da olan Azad Üniversitesi'ne bağlı tıp fakültesi, ayrıca hukuk ve fen fakülteleri bulunmaktadır.
Kum, klasik din eğitimi veren medreseleriyle ünlü bir şehir. Bu şehirde İslam Devrimi’nin kuran ve koruyan çekirdek kadro yetişmiş, hâlen de yetişmektedir. Humeyni, Hamaney, Rafsancani ve Hatemi de burada ünlü Fevziye Medresesi'nde yetişmişler.
Hz. Fatımâ-ı Masume Türbesi
Türbe; başta İslam'ın Şii itikadına bağlı Müslümanlar olmak üzere, özellikle İran coğrafyasında yaşayanlar için önemli bir yere sahiptir.
Asıl adı Fatımâ binti Musa el- Kâzım olan Hz. Fatımâ-ı Masume, sekizinci imam olan Ali er-Rızâ’nın kız kardeşidir.
Hz. Fatımâ-ı Masume, 2 Mart 790 günü Medine-i Münevvere’de dünyaya gelmiş ve İran’a yaptığı bir seyahat esnasında rahatsızlanarak 26 yaşında ölmüş, öldüğü yer olan Kum şehrinde gömülmüş. Kum halkı Hz.Fatımâ için türbe yaptırmış. Masumane bir ölüm olduğu için türbe Hz. Fatıma-ı Masume Türbesi (Masum Fatma Türbesi) adıyla anılır olmuş.
Türbe, Kum’a çok fazla önem katmış. İran’da, İmam ve İmamzade olmadığı halde naaşı için altın kubbeli türbe yapılan tek kadın Hz. Fatımâ’dır. Bu yönü ile de özel bir öneme sahiptir.
Türbe; altın kaplamalı üç kubbeli ve altı minareli bir cami olup, 410 bin metrekarelik bir alanı kaplar. İçinde, Hz. Fatımâ-ı Masume'nin naaşının bulunduğu türbenin alanı ise 38 bin metrekaredir.
Toplam üç avlulu olan ve üç büyük dua salonu barındıran caminin içinde, namaz kılınması için üç mescit bulunmaktadır.
Türbe; Ramazan ayı, kandil geceleri ve yas günlerinde “iğne atsan yere düşmez” örneği yoğun bir ziyaretçi akınına uğramaktaymış.
Dünyanın her yerinden binlerce Şii Türbe’yi görmek ve Hz. Fatımâ-ı Masume'den iyilik, sağlık, çocuk, başarı ve benzeri istemek için şehri ziyaret ediyor. Kum şehri bu yönü ile inanç turizminin önemli merkezlerinden birisi konumundadır. Şehrin ana geçim kaynakları eğitim ve turizm sektörü olmuş.
Gelelim Hz. Fatımâ-ı Masume Türbe’si ziyaretimizin ayrıntılarına ve kişisel izlenimlerime:
Türbe; kurumuş Kum nehrinin hemen yanında hafif yüksek bir tepede bulunuyor. Araçlar büyük bir otoparkta bırakılıyor ve Türbe girişine kadar belediye otobüsüyle ziyaretçiler taşınıyor. Yoğun ziyaretçi akını olduğu için trafik karmaşasına böyle bir çözüm getirilmiş, iyi de olmuş.
Belediye otobüsünden inince, rehberimiz ana kapı önünde içeride neler yapacağımızı ve uymamız gereken kurallar ile ilgili bilgiler verdi. İçeriye, büyük çanta, video kamera ve büyük fotoğraf makinası alınmıyor.
Önce emanet çador bürosundan çadorlarımızı aldık. Kadınlar için ayrılmış giyinme ve abdesthane bölümüne girdik. Üst arama kontrolünden geçtik, çadorlarımızı giydik. Biz kadın gezginleri daha başörtüsüne alışamadan, çadoru üstümüzde yere düşürmeden taşımayı bilememenin şaşkınlığı sarmıştı. Ama herkeste bir heyecan ve merak da vardı. Daha sonra grubumuzun erkekleri ve rehberimizle giriş kapısında buluştuk.
Ben bu arada Avrupalı ve Uzakdoğulu kadın gezginleri de gözledim. Onlarda da durum aynıydı.
Mimarisi ve çini bezemeleri göz kamaştırıcı Türbe yerleşkesinde erkekler için ön avluda havuzlu abdest çeşmeleri bulunuyor. Daha sonra büyük bir ana avluya geçiliyor. Altın kubbeli Türbe bu avluda bulunuyor. Erkekler ve kadınlar ayrı kapılardan içeriye giriyorlar. İsteyen dua edip, namaz kılıyor.
Avluda halktan insanlar, gezginler, hac ziyaretçileri, din adamları, öğrenciler, çocuklar geziyor. Herkes gayet sessiz ve huşu içinde hareket ediyor. Ağlayanlar bile gördüm.
Avluda herkes birbirini gözlemliyor. Gezgin olduğumuz minik çiçek desenli çadorlarımızdan belli oluyor. İran’da yalnızca yabancı gezginler desenli çador giyiyor. Turizm Bakanlığı böyle bir uygulama getirmiş. İran kadınları daima siyah çador giyiyorlar. İranlılar yabancı gezginlerin kutsal mekânlarını ziyaret etmelerini saygıyla karşılıyorlar ve ilgiyle izliyorlar.
Gezi programımızda Şiraz’da da bir türbe ziyareti olduğu için ben avluda kalıp mimari yapıyı ve insanları gözlemlemeyi tercih ettim. Bu nedenle Türbe içerisindeki gözlemlerimi Şiraz gezisinden sonra anlatacağım.
Avlu ortasında büyük bir su sebili görünce nasıl sevindim, anlatamam. Çok susamıştım. Tek kullanımlık plastik bardağımı düzenekten alıp hayratın bir çeşmesinden soğuk su doldurdum. Doğal olarak fazla kaçırdığım leziz İran yemekleri içimi yaktığı için, soğuk su nasıl iyi geldi anlatamam.
İran’da hayırların en büyüğü su sebilleri yaptırmak. Su kültürü ve susuzluk konusunu daha sonra ayrıntılı bir şekilde anlatacağım.
Grubumuzdan bazı gezginlerin Türbe ziyareti ve ibadetlerini bitirip bizimle buluşmasından sonra çıkış kapısına yöneliyoruz. Çadorlarımızı emanet bürosuna iade edip, belediye otobüsüne binmek üzere Türbe’ den ayrılıyoruz.
Emanet çadorumu çıkarıp iade edince üzerimden bir yük kalmış gibi hissediyorum. Rahatlıyorum. Fazla giysi beni rahatsız ediyor. Ne de olsa alışık değilim. Ama böyle bir deneyimi yaşadığım için kendimi şanslı ve mutlu hissediyorum.
1956 doğumlu çağdaş İranlı şairlerden Fereşte Sari’nin “Giysi” adlı şiiri ile Kum şehri ve Türbe ziyareti izlenimlerime son veriyorum.
Giysi
giysimi harama bulaşmış bir buluşmadan çıkarıyorum
ve askının sorusunu
örtüyorum
ne kadar çok ayrılık
ne kadar istek
damlar kuru giysilerimden
Kaynaklar:
1. www.wikipedia
2. Dolunayda kızıl tef çalan kadınlar - İranlı Kadın Şairler Seçkisi - Çeviren ve derleyen: Haşim Hüsrevşahi - Totem Yayınları - 2015