Benim Gözümden İran / Rey 2022-02-07 00:55:00
Yazar: Hediye Selda Yılmaz
Tahran’a doyamadan ayrılıyor ve hemen yakınındaki Rey şehrini gezmek için yola koyuluyoruz. Önce şehir ile ilgili bilgiler vermek istiyorum, çünkü geçmişte şehir önemli bir konuma sahipti.
Rhages adıyla Part İmparatorluğu'nun başkenti olan Rey şehri, Selçuklu dönemine dek İran coğrafyasının en önemli tıp ve bilim merkezlerinden biriydi. Nizam'ül Mülk'ün emirleriyle eğitim için yapılan yeniliklerin başladığı ve en önemli gelişmelerin yaşandığı kenttir. Büyük Selçuklu Devleti'nin kurucusu Tuğrul Bey, 8 Ramazan 455 (5 Eylül 1063) yılında burada ölmüş ve yine burada gömülmüştür.
Rey şehri aynı zamanda Selçuklu İmparatorluğu'nun başkenti olmasıyla ünlüdür. 1194 yılında Harzemşahlar ile Irak Selçukluları arasında yapılan büyük savaş da burada gerçekleşmiştir. Savaştan sonra Harzemşahlar'ın idaresine geçen şehir, İran'da hüküm süren tüm devletler için önemli bir yerleşim merkezi olma vasfını korudu. Rey şehri günümüzde Tahran’ın banliyösü olmuş. Neredeyse birleşmişler. Eski görkemli günleri geriye çok az eser kalmış.
Rey’e kısa zamanda ulaşıyoruz. Aracımızdan inip yürüyerek kısa bir şehir turu yapıyoruz. Ben yürüyerek şehirleri gezmeyi severim. Yaşamı, insanları gözlemek için en güzel yoldur.
Yolumuz üzerinde bulunan Şeyh Abdülazim Türbesi’ni giriş kapısından görüyoruz. Bundan sonraki durağımızda ayrıntılı türbe gezimiz olduğu için burası ile ilgili bazı bilgiler alıyoruz. Önemli olduğu için kısa bilgiler vermek istiyorum.
Şeyh Abdülazim Türbesi ve Astronomi Merkezi
Şeyh Abdülazim Türbesi, İmam Hasan’ın temsilcisi Şeyh Abdülazim için yapılmış. Daha sonra vefat eden İmamzade Hamza da burada defnedilmiş. Adı türbe olsa da aslında burası 120 bin metrekare alanda hizmet veren yerleşke. İçinde müze, cami, konukevi, konferans salonu, poliklinik, medrese, ilahiyat okulu ve aş evi bulunuyor. Ayrıca kütüphanesinde 16 bin adedi orijinal elyazması olmak üzere binlerce kitap barındırıyor.
Bu yerleşkede büyük bir astronomi merkezi yapılmış. İki rasathane, takvim merkezi, meteoroloji istasyonu, çoklu teleskop sistemleri ile İran ve Ortadoğu’nun en büyük araştırma merkezi konumundaymış.
Rey, şehir olarak Tahran’ın gölgesinde kalsa da bilim ve ilahiyat merkezi olma geleneğini yaşatmayı sürdürüyor. Bense şaşıyorum elbette. Hem ilahiyat, hem de bilimsel araştırmalar bir arada nasıl yürüyor, merak etmiyor değilim.
Kapalı çarşıdan ve sokaklardan geçerek Kule’ye ulaşıyoruz. Çarşıdaki çador modellerini görünce irkiliyorum. Birkaç saat sonra ben de bir çador giyip türbe ziyareti yapacağım. Kendimi nasıl hissedeceğim, neler göreceğim bakalım? Bunları düşünürken Tuğrul Kulesi’nin görevlisi Kanberi Bey’in güler yüzlü ve sevecen karşılaması ile güncel ana geri dönüyorum.
Tuğrul Kulesi (Tuğrul Burcu)
Rey şehrinde görülmesi gereken en önemli ve özgün eser Tuğrul Kulesi ya da Tuğrul Burcu adıyla anılan anıt mezar. Tuğrul Kulesi, Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun kurucusu Tuğrul Bey’in ölümünden sonra 1140 yılında yapılmış. O günden bu güne birçok deprem, savaş ve yağma görmüş. Ancak dimdik ayakta duruyor.
Kanberi Bey, bizi evine gelen konukları gibi karşılıyor. Tepeden tırnağa, bütün varlığı ile kendini görevine adamış. İşini aşkla yapıyor. Kule ve bahçesini evi bellemiş. Her yer bakımlı ve tertemiz. Girişte bulunan küçük havuzda süs balıkları ve saksı çiçekleri yetiştirmiş. Arka bahçe güller, ağaçlar ile ayrı bir güzellik taşıyor. Gezginlerin havuz başında değişik açılardan fotoğraflarını çekiyor. Konuklara hizmette sınır tanımıyor.
Kanberi Bey, rehberimiz Ferhad Bey'in arkadaşı oluyormuş. İran-Irak Savaşı’nda birlikte cephede askerlik yapmışlar. Kanberi Bey savaşta yaralanmış. Gazi olduğu için devlet ona bu görevi vermiş. Kule ile ayrıntılı bilgiler verdikten sonra bahçede yetiştirdiği incirlerden bize ikram ediyor. Önceden yıkamış ve soğutulmuş güz incirlerimizi yiyerek serinliyoruz. Bahçe, incir derken Kule’ye bir türlü gelemedim, değil mi?
Kule üç dönümlük bahçenin içinde 100 metrekarelik alana oturuyor. Yüksekliği 22, iç çapı 13 ve dış çapı 16 metre olan konik yapının etrafında perde şeklinde 24 üçgen sütun bulunuyor.
Kule, aynı zamanda bir güneş saati olarak tasarlanmış. Kulenin etrafındaki üçgen sütunlar sayesinde bize zamanı bildiriyor. Güneşin doğumundan sonra kuzey kapısından sola doğru sayıldığında güneş ışınlarının düştüğü sütun, saatin kaç olduğunu gösteriyor.
Kule’nin kuzey ve güney kısmında iki kapısı bulunuyor. Kanberi Bey "Tuğrul Bey’in kabrinin güney kapının üstündeki bölmede olduğunun bilindiğini" söyledi. Ancak kesin bir kanıt yok. Kuzey kapısı üstündeki kitabede Kaçar Hanedanı döneminde Nasıruddin Şah'ın (1848-1896) Kule’yi yenilettiği anlatılıyor. Kuzey kapısında ise gizli bir aslan silueti mevcut.
Tuğrul Kulesinin bana göre vermek istediği mesajlar var. Burada kendi yorumlarımı aktarmak istiyorum: Kule iki kapısı ile doğumu ve ölümü simgeliyor. Kule’nin kendisi yaşamı ortaya koyuyor. Kule’nin güneş saati formu, zamanı ve her şeyin geçiciliğini anlatıyor. Arka bahçe bir cenneti andırıyor. Beton evlerin, dar sokakların arasına sıkışmış bin yıllık bir mezar anıt; “her anın değerli“ diyor bana.
Beni, Kule’den çok Kanberi Bey’in hayata aşkla sımsıkı tutunması etkiliyor. Bizleri otobüse kadar geçirip, el sallayarak uğurluyor.
Rey gezimizden izlenimlerime son verirken sizi Fars kültürünün en önemli sufi ve şairlerinden Ebû Said-i Ebu’l - Hayr’ın (967-1049) bu bölüme çok yakışacağını düşündüğüm bir rubaisi ile baş başa bırakıyorum:
Ölürsen ben, yirmi yıl geçtikten sonra
Kabrimde aşkın bulunmadığını sanma
Toprağa koysan elini, ”Kim var burada?”
Ses gelir kabrimden: “Sevgilim nasıl acaba?”
Kaynaklar:
- www.wikipedia
- İran Gezi Rehberi / Zafer Bozkaya / Okyanus Yayınları / 2018
- İran Şiiri Antolojisi / Hazırlayan ve Çeviren: Mehmet Kanar / Yapı Kredi Yayınları / 2014