Uyusun da büyüsün ninni... 2021-10-14 22:00:00
Yazar: Emel Akçay Uzun
Sanırım son zamanlarda şefkate daha çok yaslanma gereksinimi duyuyorum. Her gece eşimden bana ninni söylemesini ısrarla istiyorum. Başka türlü de uykuya dalamıyorum. Bu kadar büyümüş, çocuğunu dünyaya getirmiş ve büyütmüş bir kişi olarak tabii ki “Ufal da cebime gir. Bu neyin ninnisi? Sen büyümedin mi?” diye sözlerini sıralayabilirsiniz...
Şimdi cevaplarıma, ninni isteğimin derinine geçelim...
- Eşi, Emel’i her zamanki gibi şımartmaktaydı! Dinginleşsin, sakinleşsin, huzurlu bir şekilde uyusun, diye uğraş içindeydi. Bu noktada da ninni söylemeye istekli olmuştu.
- Önceki günlerde hayallere dalabilmek için her gece masal anlatmasını istiyordu. Masalları sanırım şimdilik bitmişti. Ninni daha kolay gelmeye başladı.
- 7-8 yaşına kadar her gece babasını bekleyen bir çocuk Emel vardı. Çalışmaktan yorgun argın gelen babasına yastığını getirerek “Baba beni ayağında çallasanaaa...” diyen küçük Emel, ancak böyle uyurdu. Belki de epey büyümüş haliyle... Bu yaşında eşinden sevgiyi, ilgiyi, şefkati ninniyle almak istemekteydi.
- Bir de eşinin keyfi yerindeyse derinliği olan ninniler söylemekteydi. Böyle zamanlarda ninninin içinde gerçek bir masal, sihirli dünyaların içinde ilerleyen bir Emel olurdu.
- Eşinin sesi ninni söylediği sıralarda yumuşamaktaydı. Eliyle de hafifçe ritim tutar, Emel’i nazikçe sallar, uykunun bulutların üzerinde efsunlanmasını sağlardı.
Çocuğun hayalindeki köy
Çocukluk dönemimde hep bir köyde büyümeyi hayal ederdim. Sanırım 4 yaşımdaydım ve babam eve bankanın hediyeleriyle gelmişti. Annem, hediyelerden bazılarını çok beğendi. Bense elime belki de en ucuz olanı almıştım. Bir bozuk para tabağı, ama bence sıradan bir eşya değildi. Üzerinde bir köy evi çizimi vardı. Anne yufka açıyor, baba saz çalıyor, kız çocuğu da kardeşinin beşiğini sallıyordu...
Benim için muhteşem bir hediyeydi. Sanki bankacılar, benim hayalimi anlamışlar ve bize bu değerli hediyeyi vermişlerdi.
Annem, evlenince bozuk para tabağını bana verdi. Benim için ne kadar önemli olduğunu biliyordu. 6 yaşına gelesiye kadar her gün anneme soruyordum;
- Anne, biz köye taşınır mıyız?
- Belki taşınırız.
- Ne zaman taşınırız?
- Yakında...
Bu diyaloglar, 6 yaşına kadar her gün, günde iki defa aramızda geçmekte, tekrarlanmaktaydı. Sonunda köye taşınmayacağımızı anladım ve sustum. Köye taşınmak niye önemliydi benim için? Çünkü babam, hava kararınca eve gelecekti. Karanlıkta çiftçilerin çalışmadığını anlamıştım. Babamsa, çok uzun saatler çalışırdı. Ben karanlıkta babasını bekleyen bir çocuktum. Bir de köylerde meddahların hikâye ve masal anlattıklarını öğrenmiştim. Bütün köy halkı, büyük küçük toplansak da o sihirli hikayeleri dinlesek, diye hayal kurardım.
Adile Naşit ile masal dünyası
Sihirli anlara, hep hayranlık duydum. Sonraları Adile Naşit’in masal anlatışıyla büyülendim. Ailemizde, masal anlatan bir büyük yoktu. Çok küçükken, anneannem, sağlığı yerindeyken birkaç defa masal anlatmıştı ama korkuyordum, perilerden, canavarlardan. Korkunç olmayan masallar da olmalıydı. Sonraları kendi kendime ve 10 yaşına geldiğimde doğan küçük kız kardeşime masal icat etmeye başladım. Kız kardeşimin de benim gibi masala çokça ihtiyacı vardı. Kardeşime, 1001 Gece Masalları'nın ötesindeki sayılarda masal anlattım.
İlk adımda sihirli tozlar üzerimizdeydi
Sonra kızım doğdu. Sihirliydi... Her anımız masal ve sihir oldu... Kızım, büyüdü ama benim masala, sihre olan ihtiyacım dinmedi. Bir gün mezunu olduğum İzmir Özel Türk Koleji’nin duayen hocası İpek Deniz ile konuşuyorduk. Ege Üniversitesi Çocuk Hastanesi Kardiyoloji Servisi’nin baştan sona yenileme işini başarıyla tamamlanmasını sağlamıştı. Çocuklar için 23 Nisan kutlama programı düşünüyordu. İçimden çocuklara masal anlatmak geçti. Sihirli tozlar, artık üzerimizdeydi...
Yazdığım masalın bir besteye ihtiyacı vardı. Yıllardır birlikte adım atmaktan mutlu olduğum değerli Azeri Sanatçı Alesker Abbasov, yazdığım sözleri bestelemişti. Üstelik Alesker Abbasov’un yetiştirdiği öğrencim Mert Demir, notalara sesini verdi ve biz masalın sihirli dünyasına giriş yaptık. Daha sonra işte o özel günü İpek Deniz’in yaşamını kaleme aldığım İpekçe’nin satırları arasına dokudum.
Yaşam, çocuğun, gencin, yetişkinlerin kendini keşfetmesi ve yolunda sağlam adımlarla ilerlemesini sağlamak üzere göz kırpıyor kimi zaman... Masal da aynı yolu çiziyor bizlere... Hem de büyük küçük demeden, tıpkı köy meydanında toplananlara, hikayesini anlatan meddahların yaptığı gibi... Belki de eşimden dinlediğim ninniler, çocukluğumda hayal ettiğim o köy meydanındaki sihirli zamanlara taşıyordur, beni!
Kim bilir!
Nininin sonu
Her yaşta ninni dinlemek güzeldir!
Şefkat göstermek istediğiniz aşkınız için en sihirli ilaçtır!
Çokça tavsiye ederim.
Teşekkür ederim, “Komik Adam” sevgili eşim Serdar...