Madam Amati Sokağı 2021-06-10 14:57:58
Yazar: Hediye Selda Yılmaz
Yazının başlığına bakıp, "Bu sokak neredeymiş?" diye sormayın değerli okuyucular. Böyle bir sokak adı yok. Yukarıdaki adlandırma, yazıyı yazarak açık ettiğim “sokak adı düşüm” Belki bir gün gerçek olur, kim bilir? Ancak "Madam Amati" adıyla anılan hanım gerçekten yaşamış. İşte onun hikâyesi:
Madam Amati İzmir’de yaşamış müzisyen. Yaşam öyküsü sıradan bir öykü değil. Yaşamı Avrupa topraklarında başlamış. Hayat onu İzmir’e sürüklemiş. Tam adı Marta Amati olan keman sanatçısı ve hoca olan hanımın varlığını Rita Ender’in yazdığı kitaptan öğrendim. Madam Amati’nin yaşam öyküsü kadar Rita Ender’in de bu kitabı yazma öyküsü de ilginçlikler taşıyor. Bazı insanların doğasında ilginç hikâyelere merak hep vardır. Ben de bunlardanım. Her iki hikâyenin de peşine düştüm, etkiledim ve bu yazı imbiğimden süzüldü.
Hikâye Rita Ender’in Beth - İsrael Sinagogu’ndaki “Madam Marta Amati” isim kartıyla sergilenen fotoğrafıyla başlıyor. Çerçeve içinde sergilenen fotoğrafın izini süren Rita Ender, bu çarpıcı yaşam öyküsünü, “Madam Amati - Avrupa’dan İzmir’e bir keman ikonu” (•) adıyla kitaplaştırmış. Kitaba konu olan kişi kadın ve müzisyen, yazarı da kadın olunca beni hepten bir merak aldı. Her ikisini de tanımıyordum. Okuyup öğrenmek istedim.
Bu kitap 78 sayfa. Siz onun sayfa azlığına bakmayın, içinde neredeyse 90 yıllık; monarşiden cumhuriyete, savaşlardan hayatta kalma mücadelesine uzanan inişli - çıkışlı - kaçışlı bir yaşam öyküsünü barındırıyor. Rita Ender yoğun bir emek ve inatla iz sürerek aslında bir belgesel kitap hazırlamış. Belki bir gün belgesel filmi de yapılır. Berge Arabian’ın somut ve soyut fotoğrafları da kitaba ayrı bir boyut ve güzellik katmış. Her ikisine de emekleri için teşekkür ediyorum.
Kimdir Madam Amati, biraz tanıyalım. Kitaptan edindiğim bilgiler ışığında biyografisini kısaca özetleyeyim:
Marta Amati, 18 Temmuz 1902'de bugün Slovenya toprakları içinde, o zamanın Avusturya - Macaristan İmparatorluğu toprakları sınırları kalan, bugünkü Bled’de doğmuş. Yapılan araştırmaya göre kökü Yahudi bir aileye dayanıyormuş.
13 - 15 yaşları arasında, Budapeşte'de Franz Liszt Müzik Akademisi Keman Bölümü'nde, Macar müzik tarihinin en önemli isimlerinden olan besteci, virtüöz ve eğitimci Profesör Jenő Hubay'ın öğrencisi olmuş.
40’lı yıllarda Marta Amati, kemanıyla birlikte Nazilerden kaçmayı başarmış, Almanya’da bir Türk askeri ile evlenmiş ve bu evlilik sayesinde Türkiye’ye gelmiş.
23 Eylül 1952 tarihinde İstanbul’dan İzmir’e gelerek yaşamının sonuna kadar öğretmenlik ve müzik icrası ile geçimini sürdürmüş.
Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuarı kurucuları arasında yer alan Marta Amati, konservatuarın ilk keman hocası olmuş.
Bu gün Yüzbaşı Şerafettin Sokağı adıyla anılan sokakta, Saint Joseph Fransız Lisesi’nin karşındaki cumbalı ahşap evde oturmuş. Madam Amati sokakla özdeşleşmiş, komşuları kemanının sesini her zaman duyarlarmış.
Madam Amati’nin İzmirli Yahudiler arasında özel bir yeri var.80’li yılların ortalarına kadar Beth - İsrail Sinagogunda gerçekleşen düğünlerde kemanıyla klasik batı eserleri seslendirmiş. Vefatından sonra bir vefa simgesi olarak Sinagog’ da fotoğrafı sergilenmeye başlanmış.
17 Ekim 1989 tarihinde tüm yaşanmışlıklarının gizemiyle aramızdan ayrılan Madam Marta Amati, Paşaköprü Hristiyan Mezarlığı'nda kimsesiz rahibelerin gömüldüğü mezara defnedilmiş.
Madam Amati’nin inatla ve müzikle yaşama tutunması beni derinden etkiledi. Özellikle kitaptan aldığım aşağıdaki bölüm beni bambaşka düşünce ve duygulara yönlendirdi.
“İzmir’de 1462. Sokak’ta tam İzmir Özel Saint - Joseph Fransız Lisesi’nin karşısındaki tahta cumbalı evde oturmuş, o sokakla özdeşleşmişti.
Komşuları ise Rinaldo, Simes, Penso, Sera, Papi, Toctan ve Bertuzzi aileleriymiş. Sıcak yaz akşamüstlerinde evinin önündeki merdivenlerde oturup, basamaklarda keman çalarmış. Sokakta Marta’nın kemanından Sergey Rahmaninov’un besteleri duyulurmuş”*
Bugün Yüzbaşı Şerafettin Sokağı adıyla anılan bu sokağı çok severim. Yolum düştükçe gezerim. Bir zamanlar İzmir’i “İzmir” yapan Rumların, Yahudilerin, Levantenlerin birlikte yaşadığı birbirine bitişik, cumbalı evler ve hikâyeleri ilgimi çeker. Ayrıca küçük balıkçı lokantaları, kafeteryaları, meyhaneleri, kitapçıları, Neşe ve Karikatür Müzesi ile renkli bir sokaktır. Gündüzleri başka akşamları başka güzeldir.
Bu yazı beynimde mayalanırken o sokağa bir kez daha gittim, uzun uzun dolaştım.Fotoğraf çektim. Madam Amatini’nin oturduğu evi inceledim. Ev boş, kapı sımsıkı kilitliydi. Merdivenine dahi ulaşamadım. Issızlık, yalnızlık, sessizlik, unutulmuşluk… Karmakarışık duygularla ayrıldım oradan.
O sokak benim için artık Madam Amati sokağıdır. Oradan her geçişimde Madam Amati’nin yaşam öyküsünü keman melodileri eşliğinde bir film şeridi gibi beynimden akıttığım bir sokak.
Bu kadar yoğun duygular şiirsiz olmaz elbet. Emel Kayın’ın sanki bu hikâye için yazılmış güzel bir şiiri ile yazımı bitiriyorum:
Çığlık (••)
Üç kadın gece vakti eski bir İzmir sokağında
cumbalı bir evin kapısında oturduk
İçimizden biri karanlık bir geceye ve karanlık bir gemiye
şiir yazmıştı; onu okuduk
Karanlık gece karanlık gemi içimize saplandı
Üç kadın eski bir İzmir sokağında ağladık.
Üç kadın kötü insanlar değildi; iyi insanlardık
Cumbalı evlerde yaşamış olan insanlar da iyi insanlardı
Karanlık gecede karanlık gemiye binmiş olanlar da
iyi insanlardı.
Ölüm olmasaydı gece iyiydi, gemi iyiydi, deniz iyiydi
Üç kadın eski bir İzmir sokağında ağladık.