Yıldız Sineması ve Zeki Müren'in İzmir günleri 2021-03-24 01:00:00
Yazar: Yaşar Ürük - Notlar
2020 yılı güz aylarında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, son dönemlerinde halı futbol sahası ve bilardo salonu olarak çalıştırılan eski Yıldız Sineması'nda düzenlediği toplantı ile "Sinema ve bitişiğindeki Bıçakçı Hanı'nın mülkiyetinin İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından satın alındığını" duyurdu. "Bıçakçı Hanı'nın işlevinin ne olması gerektiği halka sorularak kararlaştırılırken, sinemanın da görkemli geçmişine yakışacak şekilde İzmir’imizin en gözde sanat ve gösteri merkezlerinden birine dönüştürüleceği ve üst katında da bir sinema müzesi yapılacağı" açıklaması da Sayın Soyer'in verdiği bilgiler arasında yer aldı.
Ne zamandır İzmir Sinemaları hakkında yazmayı düşünüyordum. Sayın Soyer'in açıklaması "İzmir Hakkında Notlar" dizisinin ilk sinema konusunun adını belirledi: Yıldız Sineması. Öte yandan Başkan Soyer aynı konuşmada "Zeki Müren'in de aynı sinemada konser verdiğini" de söyleyince iki konuyu aynı yazıda yoğurmaya karar verdim. Yıldız Sineması'nın tarihçesini, ülkemizin gelmiş geçmiş tüm Türk Müziği şarkıcıları içinde en popüler ve en çok tartışılan ismi olan Zeki Müren'in, aynı dönemdeki İzmir konserleri ile birlikte işleyecektim. İlginç bir rastlantı sonucu olarak, arşivimi taradıktan sonra yazıyı yazmaya, Zeki Müren'in Yıldız Sineması konser tarihi olan 22 Mart'ın yıldönümünde başlamak ayrıca hoş bir rastlantı oldu ve ortaya bu çalışma çıktı. Keyifli okumalar...
***
"Sinema Cenneti İzmir'in" unutulmaz mekânları arasına adını yazdıran sinemalardan biri olan Yıldız'ı, İzmir'e kazandıran kişi, iş adamı Senai Kazmirci'dir. Ailesinin verdiği bilgilere göre, Senai Kazmirci 1895 yılında Selanik'te Kazmirci Ali Rıza beyin iki oğlundan biri olarak dünyaya gelir. "Kazmir" bir tür ipekli kumaşın adıdır. Günümüzde "Kaşmir" olarak bildiğimiz ve Hindistan'ın Keşmir şehrinden Dünya'ya yayılmış değerli bir kumaştır. Aile, Balkanlarda meydana gelen şiddet olayları ve kargaşa nedeniyle birçok benzer aile gibi İstanbul'a göç eder. Babalarının da yönlendirmesiyle, Senai ve Osman Ferruh kardeşler Sultanhamam'da bir tuhafiye dükkânı açarlar. İşler iyi gidince de Adana ve İzmir'de de birer şube eklenir.
Bir zaman sonra birçok aile şirketinde görülen ayrılık kardeşlerde de görülür ve Senai Kazmirci, ailesiyle birlikte 1940'ların ilk yarısında İzmir'e yerleşir ve Anafartalar Caddesi girişine yakın bir noktadaki mağazanın başına geçer.
İzmir'deki işlerinin iyi gittiği bir dönemde, bir gün karşısına çıkan işletmeci ve Mezarlıkbaşı'daki Asri Sinema'nın sahibi Suphi İzbudak, söz konusu sinemayı, Basmane Garı yanındaki iki buçuk dönüm büyüklüğünde bir arsa ile birlikte, uygun bir fiyatla satmayı önerir. İkinci Dünya Savaşı bitmiş ve dünyada geçici bir bahar havası sürmektedir. Sinema işletmeciliği ise hem ülkemiz hem de tüm dünyada yükselen bir sektörken İzmir şehri de izleyici açısından iyi bir pazar alanıdır. Teklifi beğenen Senai Kazmirci radikal bir kararla iş dünyasını değiştirmeye karar vererek, çarşıdaki tuhafiye dükkânını benzer iş yapan komşularından Numan Çatalkaya'ya satar ve sinema ile arsayı satın alır. Tarihi Çarşı'da sattığı işyerini daha sonraları kardeşi Osman Kazmirci, şufa hakkını kullanarak, arkasındaki bir depo ile birlikte satın alacak ve bunları yıktırarak kazanılan alana Os-Ka Pasajı ile Konak Sineması'nı inşa edecektir.
Yazlık sinemalardaki hızlı gelişmeyi, diğer yatırımcılar gibi erken dönemde fark eden Senai Kazmirci, satın aldığı Basmane'deki arsayı da yazlık sinema olarak değerlendirmeyi düşünür ve kısa zamanda tesviye yaptırdığı zemini uygun hale getirerek, oluşturduğu yazlık sinemayı "Güneş Sineması" adıyla açar.
Perdesinin önünde uygun büyüklükte bir sahne yükseltisi de bulunan bu sinema, seyrek de olsa bazı zamanlar İstanbul'dan turneye gelen tiyatro topluluklarına da sahne olur. Bunlar arasında Muammer Karaca Topluluğu başta olmak üzere birçok operet grubu da vardır.
Senai Kazmirci, her ne kadar yazlık sinemasından memnunsa da, İnci adını alan eski Asri Sinema'da da işler o kadar iyi gitmemektedir. Asri Sinema'nın öyküsünü bir başka çalışmada aktarmaya çalışacağım.
Bu arada bazı sinema yatırımcılarının, kısa zaman önce açılışı tamamlanan Fevzipaşa Bulvarı'na yöneldiğini hisseden Senai Kazmirci, ani bir kararla Güneş Sineması'nı kışlık sinemaya dönüştürmeye karar verir. Bir İtalyan mimarla anlaşır. Ancak sinemanın Asri ya da diğer sinemalardaki gibi havalandırma sorunu olmamasını istemektedir ve o dönemlerde havalandırmayı sağlayacak teknoloji de henüz gelişmemiştir. En lüks havalandırma sistemi de tavana asılan vantilatörlerdir. Bu nedenle İtalyan mimardan, sinemanın tavanında gerektiği zaman açılacak kapakların bulunduğu bir yapı tasarlamasını ister. Mimar da yapıyı istendiği gibi tasarlanır. Tavandaki kapaklar sıcak yaz akşamlarında açılacak biçimde imal edilir. Böylelikle izleyiciler yaz geceleri, başlarını kaldırdıklarında gökyüzündeki yıldızların parıltılarını da izleyeceklerdir. Ancak beton tavanın, söz konusu kapakları da betondan dökülünce, İtalyan mimar zorunlu olarak bu ağırlığı taşımak için, salonun ortasına iki kocaman sütun kondurmak zorunda kalır.
Senai Bey bu sütunlardan hiç hoşlanmaz ancak sinemanın işletmeye açılması gerekmektedir ve bu sorunun çözümünü sonraki yıllara bırakır. Açılır tavandan yaz akşamları izlenen gökteki yıldızlar, sinemanın adının ilhamı olmuştur.
Yıldız Sineması, 12 Haziran 1953 tarihinde "San Remo" ve "Ben Bir Casustum" filmleriyle açılır. Başrolünü Avusturya asıllı ve Kahire doğumlu, dönemin ünlü yıldızı Marika Rökk'ün oynadığı 1951 yapımı, romantik müzikal "San Remo" filminin orijinal adı "Sensation in San Remo"dur. Başrollerini Madeleine Carroll ve Herbert Marshall'ın canlandırdıkları, Edmund Gwenn'in romanından sinemaya uyarlanan "Ben Bir Casustum" ise orijinal adı "I Was A Spy" olan 1933 yapımı bir filmdir.
Bu arada sözü gelmişken, Cumhuriyet'in ilanından sonra, yakın bir semt olan Tepecik'te, yine Yıldız adında bir başka sinema bulunduğunu da belirtmek isterim. Sahibinin Ahmet Hamdi Bey olduğu bilinen sinema ile ilgili olarak 1924 yılı gazetelerinde "Yıldız Sineması'nda oynayacak Gölge adlı filmin gelirinin Eşrefpaşa Hastanesi'ne bırakılacağı" haberi yer almıştır.
Yıldız Sineması, sorunlu bir salona sahip olsa da, bölgede bir anda ilgi odağı olur. Bu arada her geçen yıl katılımcı ülke sayısı artan ve dünya çapında bir üne kavuşan İzmir Enternasyonal Fuarı da, Basmane semtinin adeta kaderini değiştirmektedir. İzmir'i Anadolu'ya bağlayan demiryolunun sonlandığı garın, adeta "İzmir'in kapısı" durumuna getirdiği semtte çok sayıda otel, restoran, kahvehane gibi işyerleri açılır. Canlanan ve nüfus yoğunluğu artan semt 1950'lerin ortalarına gelindiğinde tıpkı sinemanın adı gibi İzmir'in yeni yıldızı olmuştur.
Ortasındaki sütunlarla her ne kadar, Senai beyin oğlu genç Yüksel Kazmirci'nin içine sinmeyen bir salon olsa da, sinema açılışından altı ay bile geçmeden, inanılmaz bir başarıya imza atar.
O dönemde, "İşletme" olarak anılan, çok sayıda film pazarlama ve dağıtım şirketi vardır. Bunların önemli bölümü İstanbul merkezliyken, az sayıda da olsa İzmir ve Ankara'da da birkaç işletme bulunmaktadır. İstanbul merkezli işletmelerin, İzmir ya da Ege Bölgesi bayilikleri de vardır ve bunların ofisleri genellikle Çankaya semti civarındadır. Sinema sahipleri de çoğu zaman yeni filmlerin anlaşmalarını yapmak üzere İstanbul'a gitmektedir. Yıldız Sineması için yabancı film aldıkları şirketlerden biri de Toros Şenel'e ait Toros Filmcilik'tir. Yüksel Kazmirci, 1953 yılı sonlarında Toros Filmcilik ile yeni filmlerin anlaşması yapılırken, kenarda duran bir film bobini için "Bunu da al, uygun fiyata anlaşırız" teklifiyle karşılaşır. Önerilen makara, 1951 yılı yapımı bir Hint filmidir ve hiçbir sinema işletmecisi de bu filme talip olup almamıştır. Yüksel bey, başlangıçta o filmi kendisi de almayı pek istemez. Çünkü Hint Sineması ülkemizde pek tanınmamaktadır ve henüz Hint filmleriyle ilgili bir pazar oluşmamıştır. Toros Film, "zarar garantisi" verince 9 Aralık 1954 tarihinde filmle ilgili bir anlaşma imzalanır: "3 Ocak - 9 Ocak 1954 tarihleri arasında Avare filminin Yıldız Sinemasında oynaması... Hâsılattan rüsum ve reklam masrafı çıktıktan sonra yüzde 60'ını Yıldız Sineması, yüzde 40'ını Toros Film alacaklardır. Yıldız Sineması'nın payı 5 bin liradan aşağı olduğu takdirde Toros Film, sinemanın hissesinin 5 bin liraya tamamlayacaktır..."
Sözleşmede belirtilen tarihte kimsenin bilgisi olmadığı bu Hint filmi, Türkiye'de ilk kez Yıldız Sineması'nda gösterilmeye başlar ve hiç beklenmedik bir şey olur; sinemanın tüm seanslarında görülmemiş izdiham yaşanır. Başrollerini aynı zamanda filmin yönetmen ve prodüktörü de olan Raj Kapoor ile Nargis'in oynadığı "Avare" filmi elbette bir haftada vizyondan kalkamaz ve filmin gösterimi ikinci haftasına girdiğinde kesilen bilet sayısı 35 bini bulur. Shankar Jaikishan tarafından bestelenen ve Hintli Şarkıcı Mukesh tarafından seslendirilen "Awaraahu" şarkısı neredeyse tüm İzmir'in dilindedir. Böyle bir filmi nasıl kaçırdığına hayıflanan İstanbullu sinema işletmecileri, İzmir'deki başarıyı görünce "Avare" için kıyasıya bir çekişme yaşarlar. Film kısa zamanda tüm ülkede ünlenir. Filmin şarkısı kısa zamanda çeşitli sanatçılar tarafından plağa okunur ve adeta yok satar.
Bir işletmecinin deposunda kapağı bile açılmadan kutusunda beklerken, rastlantı sonucu İzmirli sinemaseverler ile buluşan Avare, Türk Sineması'nda da adeta bir dönüm noktası olur. O zamana kadar Türk Sineması'nda özellikle Münir Nurettin Selçuk filmleriyle görülen "Müzikal" ya da "Müzikli" film pazarında 1950'li yılların başında Mısır ve Hint filmlerinin çekişmesi vardır. Ancak Avare filmi, bu çekişmenin kesinlikle Hint filmlerinin zaferiyle sonuçlanmasının öncüsü olur. Artık ülkemiz sinemalarında "Bir türlü bitmeyen şarkılar"la süslenmiş olan Hint filmlerinin saltanatı başlamıştır. Öte yandan Avare'nin konusunu oluşturan "Zengin genç kız - Yoksul delikanlı" ya da "Soylu kişi - Sokak kişisi" gibi çatışmalarla örülü motifler bu tür senaryoların da zirve yapmasına neden olur. Avare'den öykünme ile yoğunlaşan benzer Yeşilçam yapımları birkaç yıl içinde art arda sıralanmaya başlar. Bunların arasında başrollerini Sadri Alışık ile Ajda Pekkan'ın paylaştıkları yerli yapım "Avare" (1964) filmini, özellikle Hint şarkıları benzeri müzikle bezenmiş çok sayıda film izler. Bu filmlerin bir ilginç özelliği de günümüzün "Video klip"lerinin ilk kez uygulanan yapımlar olmasıdır. Her filmde, her biri ayrı bir şarkıya ait en az dört - beş video klip vardır. Avare filmi, aradan yetmiş yıla yakın bir zaman geçmesine karşın anılardaki yerini bu gün de aynı tazelikle korumaktadır. Böylelikle, sinema tarihimizde ilk kez böylesine bir filmin ülkemizdeki ilk gösterimi İzmir'de ve Yıldız Sineması'nda gerçekleşmiş olur.
Yıldız Sineması, İzmirli sinemaseverlerin büyük ilgisini görmekteyse de Yüksel Kazmirci'nin ortası sütunlu sinema salonuna bir türlü içi sinmemektedir. Bu arada 1954-55 döneminde ABD’de bulunan kardeşi Merih Kazmirci’nin yanına gider ve bu gezi esnasında, aynı zamanda inşaat mühendisi olan kardeşine de durumu açarak, sinemada tadilat yapılması düşüncesinde birleşirler. Ülkeye döndükten sonra da babasını ikna eder ve onun "Ne yaparsan yap" demesi üzerine dönemin başarılı mimarlarından Erdoğan Tözge ile anlaşır. Tözge, çizdiği proje ile sinemanın dört duvarı dışında hem ağır beton tavan ve kapakları, hem de kolonları yıkarak ortadan kaldırır. Cephe duvarı Gaziler caddesinden biraz içeride olan yapının fuayeleri genişletilerek modern bir görünüm kazandırılır. Öte yandan yeni çatı, çelik konstrüksiyondan imal edilir.
Bu çatı da açılır - kapanır sürgülü kapaklara sahiptir ve sistem bu kez elektrikle çalışmaktadır. Böylelikle yeniden inşa edilen Yıldız Sineması ülkemizde bir ilkin gerçekleştirildiği "açılan çatı" özelliğini sürdürür. Erdoğan Tözge sinemaya ayrıca yine çelik konstrüksiyondan bir balkon ekler. Balkonun arka üst bölümünde aileler için özel localar vardır.
Onarım hızla sürdürülürken, İzmir Basın Mensupları Dayanışma Derneği de salonun en kısa zamanda açılması için Yüksel Kazmirci'ye baskı yapmaya başlar. Bunun nedeni de derneğin 1957 yılı Mart ayında gerçekleştireceği Zeki Müren konserini, İzmir'in bu yeni salonunda vermek istemesidir. Çünkü sanatçı artık kendi alanının bir numarası durumuna gelmiştir.
Zeki Müren, 6 Aralık 1931 yılında Bursa'da, Üsküp'den göç eden bir ailenin tek çocuğu olarak doğmuş ve ortaokulu bitirene dek Bursa'da yaşamıştır. İlk müzik eğitimini tanınmış bir hafız olan İzzet Gerçeker'den alan ve müthiş bir makam bilgisine sahip olan Müren sahneye ilk kez 1951 yılında, Ankara'da Büyük Sinema'da çıkar. İzmir'e ilk gelişi ise 1953 yılındadır. O yılın 26 Kasım tarihinde Çocuk Esirgeme Kurumu yararına Elhamra Sineması'nda verdiği konser, İzmir Radyosu'ndan da naklen yayımlanır.
Müren bu konserden yaklaşık iki ay kadar sonra, bu kez Cahide Sonku yönetiminde yeni çevirdiği "Beklenen Şarkı" filminin galası için İzmir'e gelir. İzmirlilerin yoğun talebi sonucu, 18 Ocak 1954 Pazartesi günü, İzmir Radyosu'nda canlı yayınlanan bir programa da katılır ve yedi şarkı seslendirir. O gün, beş yıl sonra İzmir Devlet Konservatuvarı'na dönüşecek olan İzmir Müzik Okulu’nun da açılışı gerçekleşecektir. Aynı yılın Ağustos ayında Zeki Müren, İzmir Fuarı'nda ilk kez sahne alır. Basmane 9 Eylül Kapısı girişinde adı verilerek oluşturulan Müren Bahçesi'nde 20 Ağustos Cuma akşamı sahneye çıkan sanatçı boyunca Sadi Işılay, İzzetin Ökte, Vecdi Seyhun, Burhanettin Ökte ve Fikret Kutluğ'dan oluşan müthiş bir saz grubu eşliğinde verdiği konserleri on gün sürdürür. 30 Ağustos Pazartesi akşamından itibaren ise konserlerini Kültürpark Açık Hava Tiyatrosu'na geçerek Fuar sonuna kadar sürdürür.
O tarihten sonra neredeyse üç yıl boyunca İzmir'e gelmeyen Zeki Müren konserine bu nedenle büyük önem veren İzmir Basın Mensupları Dayanışma Derneği'nin de baskısı sonucu, sinemanın inşası tamamlanır ve 22 Mart 1957 Cuma akşamı Zeki Müren konseri ile Yıldız Sineması bir kez daha İzmirlilerin hizmetine girer.
Ancak o gece müthiş bir izdiham yaşanır. Her ne kadar konser gazetecilerin organizasyonunda, yalnızca devetlilere verilirse de, Zeki Müren adını duyan iki bini aşkın İzmirli sinemaya koşmuş ve Gaziler Caddesi trafiği bile tıkanmıştır. Oraya gelen herkes bir şekilde sinemaya girmek istemektedir. Yaşanan olaylar sonucu gece, Yüksel Kazmirci'nin burnundan gelir ve çıkan tartışmalar ancak karakolda biter. Öte yandan çok yakın bir tarihte İzmir'in bir başka sinema salonu, çok farklı bir türde konserle hizmete girecektir. Bu salon Karantina'daki eski Şık Sineması ve Halkevi olan bina yerine yeniden inşa edilen Köşk Sineması'dır. Sahibi Ragıp Şamlı tarafından tepeden tırnağa yenilendikten sonra 20 Nisan 1957 Cumartesi gecesi gerçekleşen açılışta sahnede Filârmoni Derneği Senfonik Orkestrası vardır. Konserin solisti ise İstanbul'dan özel olarak getirtilen, bir dönemler Bedia Muvahhit hanımın da eşi olan pianist Ferdi Statzer'dir. Konser programının eserleri Rossini'den "Üvertür", Brahms'dan "Macar Dansları", Borodin'den "Stepte" ve Lizst'in "Piyano Konçertosu"dur. İzmir Filarmoni Orkestrası, Konservatuvar salonu yapılıncaya kadar bu salonu kullanacaktır.
Yıldız Sineması'nın 738 koltuklu modern halini İzmirli sinemaseverler çok beğenir ve büyük ilgi gösterir. Öyle ki; yıllardır gelenek haline dönüştürdükleri İzmir turnelerinde oyunlarını sürekli olarak Elhamra Sineması’nda sahneleyen İstanbul Şehir Tiyatrosu bile, yeni oyun yeri olarak Yıldız Sineması’nı seçer.
Bu arada Yüksel Kazmirci, işi geliştirir ve Kazmirci Film işletmesini kurar. Bu arada da yoğun olarak İstanbul'un ünlü firması İpekçilerle çalışmaktadır. Zaman içinde ve özellikle çocukluğumda Yıldız Sineması'nda izlediğim filmlerin sayısı kim bilir kaçı bulmuştur. Ama orada izlediğimi kesin olarak anımsadığım en eski tarihli film "Alaaddin’in Sihirli Lambası" idi. Genelde balkonundan film izlemeyi sevdiğim Yıldız Sineması'nın balkonun da üst tarafındaki locaları bana çok ilginç gelirdi.
Bu arada Yıldız Sineması en parıltılı günlerini yaşarken, Zeki Müren'in de İzmir'e daha sık geldiğini görmeye başlarız. 11 Nisan 1958 Cuma akşamı sanatçı, İzmirlilerin karşısına, bir başka sinema konserinde çıkar. Bu kez mekân İzmir'in alanında en büyük kapasitesine sahip olan, 1756 koltuklu Kulüp Sineması'dır. Zeki Müren'e eşlik eden saz arkadaşları ise Hakkı Derman, Vecihe Daryal, Vecdi Seyhun, Feyzi Arslangil ve Ercüment Batanay'dan oluşmaktadır.
Aradan bir yıl geçmemiştir ki, İstanbul'da yaşanan bir sinema faciası tüm ülkeyi derinden etkiler. İstanbul Küçükyalı semtinde bulunan Neşe Sineması'nın tavanı 24 Ocak 1959 gecesi çöker. Marlon Brando’nun başrolünü oynadığı "Çayhane" filmi gösterilirken çöken tavan, o ağırlığa dayanamayan balkonun da çökmesine neden olur. Bu faciada 35 sinemasever hayatını kaybederken, iki yüze yakın kişi de yaralanır. Yapılan soruşturmada hata üstüne hata yapıldığı anlaşılır. Sinema binasında alan kazanmak için kolon kesilmiş olmasından tutun da, olması gerekenden az çimento ve deniz kumu kullanılması gibi vahim mühendislik suçlarının yanı sıra ruhsat işlemlerinde de usulsüzlükler yapıldığı ortaya çıkar. Giriş-çıkış için kullanılacak bir tek kapısı olduğu için belediyeden işletme ruhsatı alamayan mal sahibi Ankara’ya giderek hükûmete yakın çevreleri araya koymuş ve ruhsat almayı başarmıştır. Bununla da yetinmemiş ve sinema salonunun üstüne iki kaçak kat daha çıkmak istemiş ancak yine yerel yetkililerden alamadığı inşaat ruhsatını yine araya Ankara'daki dostlarını koyarak bir şekilde almaya başarmışsa da; sonuçta yapı bu ağırlığa dayanamayıp bir salon dolusu insanın üstüne çökmüştür. (Hürriyet, 26.01.1959 Pazartesi, sayfa 1)
Bu facia özellikle üç büyük şehrin belediyelerini harekete geçirir ve hem sıkı denetlemelerle önlemler alınmaya başlar. İstanbul Belediyesi Emirgân, Zeytinburnu, Beykoz Zafer ve Şehremini Aynur sinemalarını kapatır. (Milliyet, 04.02.1959, sayfa 3)
Ankara'da o dönemde 14 sinema vardır. Yapılan çalışma sonunda Ankara Belediyesi de İnci, Alemdar, Sus, Renkli ve Ankara sinemalarını kapatırken; Büyük, Seyran, Melek, Şan, Kurtuluş, Ulus, Park ve Gölbaşı sinemalarının da balkonlarına seyirci alınmasını yasaklar. İzmir Belediyesi de kurduğu bir kurulla benzer çalışmalar yapar ve yeni bir yapı olan Yıldız Sineması'nda görülen çatlaklar nedeniyle sinemayı kapatır. İzmirliler kapatılan sinema kapısında şu duyuruyu görürler: "Teknik arıza dolayısı ile sinemamız bir müddet kapalı kalacaktır." (Milliyet, 01.02.1959, sayfa 1)
Aradan yirmi gün geçtikten sonra gördüğümüz bir habere göre ise bu kontrol çalışması sonunda İzmir'de kapatılan sinema sayısı son kapatılan Konak, Park ve İnci sinemaları ile birlikte on ikiyi bulmuştur. (Milliyet, 20.02.1959, sayfa 3) Ancak sinemalar gerekli onarım ve önlemleri yerine getirmiş olmalılar ki, bir zaman sonra yeniden faaliyete geçtikleri görülür.
Bu arada, alanında ülkenin rakipsiz bir numarası haline gelen Zeki Müren 1960 yılında bir kez daha Yıldız Sineması sahnesine çıkar. 11 Mayıs Çarşamba akşamı verdiği konserde saz arkadaşları Hakkı Derman, Ercüment Batanay, Şükrü Tunar ve İsmail Şençalar'dır. Henüz yıllarca düzenli sürdüreceği Fuar konserlerine başlamamış olan Zeki Müren iki yıl sonra geleceği İzmir'de bir başka sinema sahnesine çıkacaktır. 6, 7 ve 8 Nisan 1962 tarihinde İkbal Sineması'nda sahneye çıkan Zeki Müren yine inanılmaz bir izdiham ve ilgiyle karşılaşır. Bu konserlerin organizatörü ve İzmir'de dönemin ünlü pavyonları Numune ve Kapris'in sahipleri olan M. Ali ve Halit Alpman, bu nedenle Kültürpark Basmane 9 Eylül Kapısı girişinde, belediyenin yeni inşa ettiği tribünlü yazlık bahçeyi kiralar ve sanatçının ünlü şarkısını buraya ad olarak koyarlar: Manolya!
Zeki Müren ilk kez 29 Ağustos 1962 tarihinde, alt kadrosundaki Celâl Şahin ve Nigâr Uluerer ile birlikte sahne aldığı Manolya'da artık yıllar sürecek Fuar konserlerini başlatmış olur.
Ancak hızla büyüyen İzmir’de, değişen çevrenin semtlerin yaşantısını da etkilemesi sonucu Basmane eski sosyetesini yavaş yavaş yitirir. Bölgenin göçlerle gelen lümpen nüfus yoğunluğunun yaşam alanı olması sonucu, sinemaseverler artık bu bölgedeki güzelim sinema salonlarına gelmez olur. Bu nedenle 1970’li yıllara gelindiğinde en rahat ulaşım kolaylığı taşıyan Konak ve çevresinde yeni bir sinema vadisi yaratılır.
Öte yandan dünyadaki seks filmleri çılgınlığı ülkemize de sıçrar ve ortalığı en hafif komediden en ağır pornoya kadar seks filmleri sarar. Bu modaya direnmeye çalışan ender sinemalardan biri olan Yıldız Sineması, o dönemlerde yaz aylarında üç film oynatmaktadır. Yüksel Kazmirci, o dönemler için ilerideki yıllarda "Her taraf porno film oynatıyordu ama biz direndik. Hafif cinsellik içeren komedilerden ileriye geçmedik. Onun ismi sinemacılık olmaz. Edebimizle yaptık edebimizle kapattık" diyecektir.
Sinemanın kurucusu Senai Kazmirci 1974 yılında hayata veda eder. Bu arada ender de olsa arada iyi gişe yapan filmler çıkmaktadır. Nitekim o dönemde vizyona giren Wang Yu filmlerinden biri müthiş bir hâsılat yapar. Filmi, yalnızca bir günde on bir bin kişi izler. Biraz da bölgedeki insan ve kültür profiline uygun olması nedeniyle ulaşılan bu sayı aynı zamanda hem sinemanın hem de İzmir'deki tüm sinemaların bu güne kadar kırılamayacak rekoru olur.
Yıldız Sineması, o tarihlerden kısa zaman önce yanan İkbal ve Kulüp sinemalarına karşın direnişini bir zaman sürdürürse de, bu işin tıkandığını gören aile sonunda bir karar verir ve ünlü sinema 1988 yılı Kasım ayında son kez film gösterildikten sonra halı sahaya dönüştürülür. Bu işlem sırasında balkonu da sökülür. Artık yeni adı: "Yıldız Spor Tesisleri"dir. O muhteşem salonda halı saha futbol maçları yapılmaya başlar. Halı saha günlerinde o salona Devlet Tiyatrosundaki arkadaşlarla sık sık futbol oynamaya giderdik. Her gidişimde de hala vakurla asılı duran o balköpüğü renkli muhteşem perdeye bakar ve içim “cız” ederdi. Oyun aralarında da elimde olmadan başımı kaldırır ve eski günlerin güzelliklerine dalar giderdim.
On yıl kadar öncesinde Yıldız Sineması'nı satın alıp iş hanı yapmak üzere alıcı talipler çıkarsa da imar durumundaki bir özellik nedeniyle satış gerçekleşmez ve kısa zaman önce yaşanan gelişme sonucu, bir kültür merkezi ve müze yaratmak üzere İzmir Büyükşehir Belediyesi, binayı arkasındaki Bıçakçı Han ile birlikte satın alır.
Artık beklenilen bu alanın İzmir'e ve ülkeye yakışır bir müze ve kültür alanı haline başarılı biçimde dönüştürülmesidir.
Kaynakça:
- Ürük, Yaşar "Anılarımın Beş Dakika Araları", İzmir Kent Kültürü Dergisi, Sayı: 6, Mart 2003.
- Ürük, Yaşar "Asri ve Yıldız", İzmir Life, (3 yazı), Ocak-Mart 2013.
- Ürük, Yaşar "İzmir'i İzmir Yapan Adlar", İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı, No: 55, İzmir, 2008.
- Ürük, Yaşar "Müzik Tarihinde İzmir", (Yazımı süren henüz basılmamış çalışma).
- Ürük, Yaşar "Sinema Tarihinde İzmir", (2021 yılı Kasım ayında basımı tamamlanacak).
- Ürük, Yaşar "Kulüp ve Yıldız Sinemaları", Yeni Asır, 14.04.2000 nüshası.
- Ürük, Yaşar "Yıldız Sineması", İzmir Life, Nisan 2013.
- Melih Kazmirci ile 15.04.1973 ve 19.04.1973 tarihinde İzmir Devlet Tiyatrosu kulisinde yaptığım görüşmede tutulan notlar.
- Sinema işletmecisi Tarık Vardar ile 26.10.2019 tarihinde yapılan görüşmede tutulan notlar.
- Yüksel Kazmirci ile 06.06.2006, 09.08.2009, 19.12.2012 ve 23.12.2012 tarihlerinde yapılan görüşmelerde tutulan notlar.
- Yaşar Ürük belgeliği.
- Yüksel Kazmirci'nin kişisel kullanım için 19.12.20212 tarihinde verdiği Yıldız Sineması dosyasındaki belgeler.
- Ayrıca
Anadolu, Cumhuriyet, Demokrat Ege, Demokrat İzmir, Halkın Sesi, Her Gün, Hürriyet, İleri Demokrasi, Milliyet ve Yeni Asır gazeteleri.