Yalı Camisi Ve İngiliz Ayşe Hanım 2020-10-17 11:46:07
Yazar: Yaşar Ürük - Notlar
Son yıllarda gördüğümüz birçok kaynak yayın ve internet sayfalarında, Konak Atatürk Meydanı'nın biblo misali güzelliği olan Yalı Camisi ve tarihi hakkında yazılanlarda, birbirinden kopyalandığı anlaşılan aynı bilgi ve cümleleri görüyoruz. Kalıplaşmış ve olduğu gibi kabul edilerek paylaşılan bu bilgi şöyledir:
"Caminin hangi tarihte kimin tarafından yaptırıldığına dair kesin bir bilgi yoktur. Yapıldığı dönemde deniz kenarında bulunduğu için 'Yalı' ismini aldığı söylenir. Kimi kaynaklarda caminin inşa tarihi 1755 olarak verilir. Kimi kaynaklarda ise camiyi İzmir ayanı Katipzade Mehmet Paşa’nın eşi Ayşe Hanım'ın yanında bir medrese ile birlikte 1774 yılında yaptırdığı bilgisi yer alır. Katipzadeler ailesinin yabancılarla sıkı ilişkiler içinde olduğu bilindiğinden, “İngiliz Ayşe Camisi” adıyla da anılır..."
Bu kalıplaşmış cümlelerin çeşitli kaynaklarda bazı farklılıklarla da yorumlandığı görülür. Bu farklılıkların başında, camiyi yaptırtan kişi olarak kabul edilen İngiliz Ayşe'nin İzmir tarihinin ünlü derebeyi Katipzade Mehmet' Paşa'nın kimi kaynaklarda "eşi", kimi kaynaklarda da "kızı" olarak gösterilmesi gelmektedir. Üstelik bu ifadeleri kaleme alanlar bilginin doğruluğundan o kadar emindirler ki, Ayşe hanımın nüfus belgesini gözleriyle gördüklerini sanabilirsiniz. Diğer farklılıklar da caminin yapım tarihinde görülür. Çoğu kaynak bu tarihi 1774 yılını işaret ederse de, bunun yakın tarihleri hatta 1755 tarihi de başka kaynaklarda yer alır.
Öte yandan bu iddialı ifadelerin sonucu olarak Katipzade ailesinden geldiğini dile getiren bazı yazarlarımızın medyada yer alan yazılarında "Yalı Camisi ecdadımız Ayşe Hanım tarafından yaptırılmış, dolayısıyla bizim sayılır" anlamına gelen açıklamaları da yakın yıllarda görülmüştür.
Konu ile ilgili olarak bir şeyler yazmayı ne zamandır istiyordum. Desteklerine değer verdiğim bazı dostlar da "Şu konu hakkında elinde belge varsa yazsana" diye özendirince yazmak şart oldu. Camiyi ve Ayşe Hanım'la ilgili bildiklerimi sözü çok uzatmadan aktarmak istiyorum.
Cami ile ilgili olarak bu güne kadar yazılan ya da internette yayımlanan ve hemen tümünün aynı kaynaktan çıkmış cümleleri paylaştığı anlaşılan metnin öncelikle hangi kaynaktan çıktığını araştırmak için önce İzmir camileri ile ilgili en yetkin ve değerli kaynakların başında gelen Münir Aktepe'nin çalışmasına baktık. Orada belirtilen açıklamalardan Aktepe'nin paylaştığı bilginin temelini Hakkı Gültekin'in eserinden aldığı anlaşılmaktadır. Aktepe ayrıca yaptığı çalışmada, "Mehmed Paşa kızı Ayşe Hanım" hakkında da bazı evraka ulaşarak yaşadıkları dönemle ilgili bir değerlendirme de yapar. Ancak yapılan açıklamadan Aktepe'nin, Ayşe Hanım'ın yaptırdığı medrese içinde, günümüze ulaşan caminin yapım izlerini aradığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla böyle bir ize rastlamadığından yorumunu "Bu hanımın kendi medresesi dahiline de, Bay Gültekin'in yazdığı gibi bir cami yaptırmış olması muhtemeldir" şeklinde bir ifadeyle tamamlar. Ayrıca bu cümleyle ilgili yürüttüğü mantığı da 18. Yüzyıl eseri olarak tarihler.
Aktepe'nin kaynak olarak gösterdiği "İzmir Tarihi" eserine baktığımızda Hakkı Gültekin'in, "1168 senesinde Mehmed Paşa'nın kızı İngiliz Ayşe tarafından yaptırılmıştır." ifadesi görülür. Ancak sözü geçen eserde kaynak belirtilmediği gibi Ayşe Hanım'a neden İngiliz dendiği bilgisi de yoktur. İşte günümüzde karışık ifadelere sahip olarak yayılmış bilgi öncelikle bu eserden kaynaklanmaktadır. Özellikle "İngiliz" tanımlamasına hiçbir şekilde yorum getirmeyen Aktepe'nin kitabı da, cami araştırması üzerine birçok araştırmacı da titizlik göstermediği için eksik ve hatta yanlış bilgiye rağmen, olduğu gibi kaynaktan kaynağa aktarılmıştır.
Gültekin, eserinde caminin yapımını 1168 yılında (1754/1755) tarihler. Aktepe'nin yaptığı arşiv çalışmasında ulaştığı en eski tarih Ayşe Hanım'ın yaşadığı dönem için 30 Ocak 1755 iken hem medrese hem de cami için 18. Yüzyıl'ı belirtmektedir. Bu konuda bize göre en yetkin bilgi kaynakçada belirttiğimiz Yasin Taş çalışmasındadır. Bu nedenle ayrıntıları merak edenlerin o çalışmayı okuyacaklarını düşünerek, temel bilgileri özetleyerek, ancak elimdeki belgelere de dayanarak yazmak istiyorum.
Biz de arşivimizdeki belgeleri tarihsel sıralama ile değerlendirdiğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır: Caminin banisi olduğunu bildiğimiz Ayşe Hanım'ın çoğu yerde söz edildiği gibi Katipzadeler ile hiçbir ilgisi yoktur. Osmanlı derya beylerinden Derviş Ağazade Mehmed Paşa'nın kızıdır. Dedesi Derviş Ağa, Birgi kazasının Sarıbey Mahallesi'nden Hacı Ali Efendi'nin oğludur. Taş, eserinde "Doğum ve vefat tarihi bilinmemekle birlikte Derviş Ağa’nın 17. Yüzyıl'da yaşadığını ve bu yüzyılın ikinci yarısında vefat ettiğini söylemek mümkündür" demektedir.
Bir kopyası belgeliğimizde bulunan 1692 yılına ait bir fermanda yer alan "İzmir kışlasında olan Dervişzade Mehmed'e... çekdiri sefinelerini beşer kat forsa ve yüz ellişer nefer levent ile mükemmel donatıp Kapudan-ı Derya Yusuf Paşa emrinde Ruz-ı Hızır'dan on gün evvel Tersane-i Amire'de bulunulması..." ile 1693 yılına ait bit başka fermanda bulunan "İzmir'de olan ümeradan Dervişzade Mehmed Paşa'ya: Gemilerini donatıp Tersane-i Amire'ye gelmesi..." ifadelerinden Paşa'nın bu yıllarda görevde olduğu anlaşılırken; önemli bir kaynak olan Sicill-i Osmanî'de Paşa'nın 1694/95 yıllarında tutuklandığı bilgisi vardır. Daha önceleri Midilli, Sığla ve Muğla mutasarrıfı olarak görev yapan Mehmed Paşa'nın, görevini kötüye kullanması nedeniyle yaşadığı bu tutuklamadan sonraki yıllarda, Derya Beyi olarak hem Rodos Adası'nı yönetmesi, hem de 18. Yüzyıl'ın başlarında olduğu anlaşılan vefatından sonra kızı Ayşe Hanım'ın, belki de İzmir'in en varlıklı kadını olarak hayatını sürdürmesi, mal varlığına el konulmadığını düşündürtmektedir.
Ayşe Hanım'ın eşinin adı da Mehmed'dir ve müderrislik yapmaktadır. 1707 yılına ait bir belgedeki (3 numaralı fotoğraf) "İzmir'de Eskicami Mahallesi'nde deniz kenarında Mehmed Paşa'nın kızı Ayşe Hanım'ın yaptırdığı medresedeki talebelere vakfettiği tayinatın verilmesi" ifadesinden bu tarihte medresenin inşa edilmiş olduğu anlaşılırken; 1757 yılına ait ve "İzmir'de Cami-i Atik Mahallesi'nde ve deniz kenarında Ayşe Hanım'ın bina eylediği medresenin müderrisi Mehmed Efendi'nin yevmiye sekiz akçe ile kain ve 6 akçe benna ve 10 akçe ile nazırlık ciheti tevcihi inha olunmuş ise de binalık vazifesi erbabına arz olunmak şartıyla diğerlerinin tevcih olunduğuna dair..." ifadesinin yer alarak ve de medresenin banisi ve vakıfı Ayşe Hanım tarafından yazıldığı anlaşılan istidadan sözü geçen müderrisin de kocası olabileceği de düşünülebilir. Doğum tarihini bilemediğimiz Ayşe Hanım, bu belgeden yazımından kısa bir zaman sonra, 1757 yılı Aralık ayında vefat etmiştir.
Yine arşivdeki belgeler arasında bulunan ve 1843 yılına ait ve de "İzmir'de Evkaf-ı Hümayun Hazinesi'ne mülhak Ayşe Hanım b. Mehmed Paşa Medresesi Vakfı'nın mahsulat ve ihracat muhasebesi." gibi benzer belgelerdeki medrese ile ilgili ifadelerde "mescit" ya da "cami" ile ilgili bir işaret bulunmamaktadır. Elimizdeki 10 Ağustos 1858 tarihli belgede (4 numaralı fotoğraf) yer alan "Ayşe Hanım Camii ve Medresesi Vakfı müstegallatından alıp İzmir Valiliği konağı olarak kullanılan bina ve arsasının teraküm eden bedelinin tesviyesi." ifadesinden medresenin Vali Konağı'nın da yakınında olduğu anlaşılmaktadır. Taş'ın eserinde de bu yakınlık vurgulanmaktaysa da belgelerde ayrıntılı yön tarifi yapılmadığından medrese, mescit, Ayşe Hanım'ın sahibi olduğu han ve bu yapılarla iç içe olduğu anlaşılan konutunun yerini tam olarak saptamak olası değildir.
Bu arada 20. Yüzyıl başlarına tarihlenen bazı evrakta Ayşe Hanım b. Mehmed Vakfı'nın mütevellisi olarak yine Ayşe adlı bir başka kadının adı geçmektedir ve bir vakıf kaydının üzerinde de "Yalı Camii banisi İngiliz Ayşe Hanım" ifadesi yer almaktadır. Buradan da açıkça anlaşılmaktadır ki Ayşe adını taşıyan iki farklı kadının varlığı söz konusudur ve ikinci Ayşe birincisinden neredeyse bir buçuk yüzyıl sonra yaşamıştır. İlk Ayşe Hanım'ın yaptırdığı medrese ve mescitin büyük olasılıkla harabiyetinden sonra günümüzdeki camiye temel olacak biçimde inşa edilen asıl caminin banisi, vakfın da mütevellisi olan ikinci Ayşe Hanım'dır ve bu hanımefendi de İzmirli İngilizzade ailesinin bir ferdidir. İşte Müslüman bir aile olan bu İngilizzadelerin de Katipzade ailesi ile uzaktan akrabalık bağlarının olması; günümüze ulaşan bilgileri paylaşanların "İki ayrı Ayşe Kadın" gerçeğinin farkında olmadan tüm gelişimi tek bir kadının serüveniymiş gibi özetleyip paylaşmalarına neden olmuştur. Bu ikinci Ayşe Hanım ise, İngilizzade ailesine gelin giden Katipzade Havva Şerife Hanım'ın, Ayşe adındaki kızıdır ve bu nedenle de "İngiliz Ayşe" olarak anılmıştır.
Yalı Camisi ilk yapısı olan medrese bünyesindeki mescidin 19. Yüzyıl son çeyreğinde yıkılarak, farklı bir yere küçük bir caminin yapıldığını ve Vali Rahmi Bey'in göreve başladıktan sonra 1914 yılında söz konusu alanı düzenleyerek medreseyi de valilik binası önünden kaldırdığını ve caminin çevresini açarak, Ordu Mimarı Tahsin Sermet'e yapıyı düzenlettirdiğini biliyoruz.
Sonuç değerlendirmesine geçerken bu medresenin yerinin birçok kaynakta sağlıklı biçimde gösterilememesinin de yıllardır dikkatimi çektiğini vurgulamak isterim. Birçok fotoğraf ve planda 150 yıldan fazla bir zamandır varlığı bilinen medrese görülmemektedir. Bu konudaki en önemli belgeler; Svoboda'nın fotoğraflarıdır. 19. Yüzyıl'da İzmir'i fotoğraflayan en önemli kişilerden biri olan Svoboda'nın çektiği ve yazıya eşlik eden görselde yan yana kullandığımız iki fotoğraf bu konuda bize sağlıklı kaynak olmaktadır. Birkaç yıl ara ile Değirmendağ'dan ve aynı açıdan çekilen fotoğrafların ortak özelliği ön planda Sarıkışla'yı göstermesidir. Yaklaşık 1860 yılına tarihleyebileceğimiz ilk fotoğrafta (1 numaralı fotoğraf) kışlanın arka köşesinde görülen ve kırmızı ile çerçevelenmiş büyük ahşap yapı, ünlü Katipzade konağıdır. Bu fotoğrafta konağın önünde bazı alçak yapılar seçilebilmekteyse de bunların medrese olup olmadığını tahmin etmek kolay değildir. Bu fotoğrafta caminin henüz inşa edilmediği görülür. Diğer fotoğrafta ise (2 numaralı fotoğraf) ahşap konağın yerinde bir benzeri günümüze ulaşmış olan Hükûmet Konağı görülmektedir. Bu fotoğrafta cami ve ilk minaresi görülmektedir. Yeni yapının 1872 yılında tamamlandığı, öte yandan rıhtım dolgusunun da durumu göz önüne alınınca, bu görüntünün de yaklaşık 1878 yılında çekildiği düşünülebilir. Caminin ilk halinde minarede sivri külah yoktur, onun yerine bu bölüm bombe bir formla (5 numaralı fotoğraf) sonlanır. Günümüzdeki koni biçimde külahlı minare Vali Rahmi Bey tarafından yaptırtılan düzenlemede inşa edilir.
Umarız ve dileriz Ayşe Hanım ve caminin tarihçesi hakkında sürekli kullanılan yanlış bilgiler bu tür araştırmalar sonucunda kaybolup gider ve yerini doğrulara bırakır. Medresenin tam yeri ile ilgili çalışmamız da sürmektedir. Net bir bilgi oluştuğunda ayrıca paylaşılacaktır.
Kaynakça: