İzmir TCDD Matbaası’ndan günümüze kalanlar 2020-07-22 12:00:00
Yazar: Orhan Beşikçi
Bir zamanlar 20 idari, 126 teknik olmak üzere 146 çalışanı olan İzmir TCDD (Devlet Demiryolları) Matbaası’nda idari personel olarak çalışmış buradan emekli olmuş Mehmet Akif Omaç’la konuştum.
“İstanbul’da faal olan Haydarpaşa Demiryollar Matbaası'nın makineleri 1940’lı yıllarda İzmir’e getirilip dönemin modern makineleriyle takviye edilerek faaliyete geçirildi. Matbaada TCDD dışında, Belediye, PTT, Bağkur, Silahlı Kuvvetler olmak üzere çeşitli kurumların matbu evrakları basılırdı. Arkadaşlık ortamı çok iyiydi, dostluğun zirve yaptığı bir yerdi, mutluluğu ve hüznü birlikte paylaşırdık. Lokalimizde düğün ve nişan törenleri yapılırdı. Küçük bir voleybol sahamız, yemekhanemiz vardı. Saat 07.25'te sigarayı söndür borusu çalar, kartlarımızı basıp işimizin başına giderdik. 07.30'da iş başı sireni çalardı. Matbaada o yılların gözde baskı, dizgi makineleriyle aralıksız çalışılır, uzmanlar, ustalar, işçiler ve işçi yardımcıları görev yapardı. İşçi yardımcıları sanatsızdı, zaman içersinde onlar da usta çırak ilişkisi içerisinde yetişip mesleği öğrenirlerdi. Ayrıca her ünitenin başında posta başı ve posta başı yardımcısı, bunların da başında gurup amiri bulunurdu.”
Matbaa çalışanlarında görülen meslek hastalıklarıyla ilgili soruma Mehmet Akif Omaç’ın verdiği yanıt anlamlı ve hüzünlüydü:
“Sırtımda bir kitle oluştu, doktora gittim, 'Sen pis işlerde çalıştın mı?' diye sordu. 'Ne demek istiyorsun doktor bey?' dedim. 'Yanlış anladın, yani kimyasal bir ortamda kurşun, civa, antimon olan bir ortamda çalıştın mı?' diye sorunca, 'Matbaada çalıştım' dedim. Doktor, 'Bunun etkisi olabilir, seni Alsancak Devlet Hastahanesi’ne göndereyeyim' dedi. Muayene sonrası sırtımdaki kitlenin mesleki hastalıktan nüksettiği ortaya çıktı."
Mehmet Akif Omaç, yıllardır emek verdiği Devlet Demiryolları ile İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin ortaklığıyla kurulan İzmir Banliyö Taşımacılığı Anonim Şirketi'nin (İZBAN) toplu taşıma hizmetinden ücret karşılığı yararlanmaktan yakınıyor:
"Günümüzde İZBAN'a binip Çiğli'ye gitmemiz bile artık paralı oldu. Bunca emek vermiş demiryolu emektarlarına daha vefalı bir davranış beklerdik. Kanser hastasıyım, trene ücretsiz binmek için 65 yaşıma gelmem mi lazım?"
Evet değerli okuyucular, sonraki yıllarda adı TCDD İzmir Basımevi Matbaası olan tarihi mekâna matbaa makinelerini görmek için gittiğimde sadece hurufat kasalarını görebilmiştim. İzmir TCDD Matbaası’nda artık işe başlama sirenleri çalmıyor. Lokal, yemekhane, voleybol sahasında koşuşturma yok. Adını sıklıkla andığım, kamu yöneticisi olmanın dışında kent kültürüyle yakından ilgilenenler tarafından sevilen sayılan, kurumuna sahip çıkan özellikle Aslancak Demiryolu Müzesi’ni zenginleştirilme çalışmaları, Uşak Tren İstasyonu’nda unutulmuş "sıhhiye vagonu" veya "doktor vagonu" adıyla bilinen vagonunu onarıp ziyarete açan, Demirspor Kulübü arşivini toparlayan, gar binaları restorasyonlarıyla temsil ettiği kurumun tarihine ve hatıralarına sahip çıkan eski TCDD 3. Bölge Müdürü Selim Koçbay o yıllar görevinin başında olsaydı fotoğraflarını gördüğünüz müzelik matbaa makineleri hurdaya gitmeyecekti.
TCDD İstanbul ve İzmir matbaalarından günümüze sahaflarda satılan koleksiyonerlerin elinde bulunan kitaplar ve çeşitli evraklar kaldı. Matbaa binası Alsancak’ta anılarıyla yerinde duruyor. Hiç olmazsa hurufat kasalarını koruyup elde kalanlarla Demiryolu Müzesi'ni zenginleştirelim.
Değerli bilgilerini benimle paylaşan, mesleğini severek yapmış, Ballıkuyu’da tren yolunu gören evinde, ne zaman bir tren düdüğü duysa hiç görmemiş gibi dışarıya çıkıp trenin geçişini seyreden, dededen, babadan, amcadan demiryolcu Mehmet Akif Omaç’a ve onun nezdinde bütün demiryolcu arkadaşlarına sağlıklar uzun ömürler diliyorum.
Fotoğraflar: Mehmet Akif Omaç - Sıtkı Kırıktaş arşivi