A'dan Z'ye Mısır ve Nil gezisinden notlarımı paylaşmayı sürdürüyorum...
Mısır'da müzik, dans ve eğlence
Yurt dışı gezilerimde; gittiğim ülkenin müzik, dans ve eğlence kültürü ilgimi çeken konulardandır. Mısır gezimiz sırasında iki kez müzik dinleme ve dans gösterisi izleme olanağı buldum. Ayrıca Kom-Ombo Tapınağı'na giderken girişte bulunan bir bahçede canlı müzik yapan müzik orkestrasına rastladık. Ancak zaman yokluğundan dinleyemedik. Çünkü tapınağı gezip, gemiye dönmemiz gerekiyordu. En azından turistik de olsa dışarıda bir müzik etkinliğini görme şansımız oldu.
Nil üzerindeki gemi seyahatimizde akşamları vasat eğlence ve dans gösterileri sunuldu. Canlı müzik yoktu.
Kahire'de Nil üzerinde gezinen gemide "Oryantal Show" adıyla izlediğimiz müzikli eğlence dünya popüler ve caz müziğinden seçkilerle başladı. Daha sonra geleneksel müzik eşliğinde "Çoban Dansı", "Tennure Dansı" ve "Oryantal Dans" ile gösteri devam etti. Orkestrada klavye, ud, kanun, gitar ve vurmalı çalgılar bulunuyordu.
Çoban Dansı, iki adet asa ile yapılan basit, ağır ve ritmik figürlerden oluşan bir dans. Kökeni Firavunlar dönemine dayanıyor. Mısır toplumunun kırsal yaşamını ve hayvancılık kültürünü temsil ediyor.
Daha sonra "Tennure" sahne aldı. Tennure sözcüğü Arapça "el-tanoura" sözcüğünden gelir. Mevlevi dervişlerin giydikleri sema töreninin ayrılmaz bir parçası olan giysi; üst tarafı dar, aşağısı geniş, kolsuz bir elbise anlamındadır. Mısır'da kökenini Mevlevilik felsefesinden alan bu dansa "Tennure dansı" dansı sergileyen kişiye de "Tennure" denmektedir.
Tennure dans performansı sufi bir kişi tarafından sunulur. Dönme hareketi Türkiye'deki Mevlevi dervişlerinin sema ayinine benzese de; figürler ve içerdiği felsefe bakımından farklıdır. Bu dans için kullanılan tennurenin eteği rengârenktir ve etekteki her bir renk farklı bir sufi öğretisini temsil etmektedir. Müzik bizdeki tasavvuf müziğini andırmaktadır. Ancak daha ritmik ve hareketlidir.
Dansı daha çok erkekler icra etse de son yıllarda kadın dansçılar da Tennure dansı ile ilgilenmektedir.
Oryantal dans, Mısır'da hem halk hem de gezginlerin oldukça ilgi gören bir danstır. Mezopotamya kültüründen taşınan bu dansın kökeni pagan dönemin doğurganlık ve bereket kültüne dayanır.
Günümüzde Mısır'da eğlence, gece hayatının merkezi Kahire'dir. İskenderiye, Sharm el Sheikh gibi sahil şehirlerinde de gece yaşamı, müzik ve eğlence etkinlikleri zengindir. Her türlü dünya müziğinin dinlenebildiği barlar, restoranlar, gece kulüpleri bulunur. Buralara Mısırlılar kadar gezginler de ilgi göstermektedir.
Günlük yaşamda akşamları halk "Ahwa" denilen kahvehane-çay bahçelerinde buluşur. Daha çok popüler müzik eşliğinde çay, kahve, nargile keyfi yapılır. Biz de Luksor'da bir akşam ahwa'ya gittik. Popüler müzik eşliğinde naneli çay içtik.
Çağdaş Mısır müziği ve Ümmü Gülsüm
Mısır'da halk müziği ve makam müziği adıyla anabileceğimiz iki temel müzik türü var. Her ikisi de Arap müziğinin etkisi baskındır. Mısır halk müziğinde Firavunlar dönemi, Sudan, Libya, Ortadoğu melodilerinin de izleri duyulur.
Makam müziği geleneksel Mısır müziğinin temelini oluşturur. Kentsel bölgelerde, özellikle Kahire'de Arap müziği yaygındır. Kahire, müzisyenler ve müzik sektörü için bir merkez niteliğindedir. 20. Yüzyıl'ın ilk yarısındaki Mısırlı şarkıcıların ve bestecilerin (özellikle Ümmü Gülsüm ve Muhammed Abd al-Vahab) müziğe getirdikleri yeni tarzlar, kayıt ve filmler sayesinde klasik Arap müziğine olan ilgi genişlemiştir. Kültür Bakanlığı tarafından finanse edilen Arap Müziği Topluluğu, 19. Yüzyıl ve öncesine ait klasik Arap müziğini başarıyla yeniden canlandırmıştır. Kahire'deki Arap Müziği Konservatuvarı Arap müziği eğitimi sunarken, Conservatoire de Musique Arabe öncelikle Batı müziği öğretmektedir.
Bugün Kahire'de Rawabet Tiyatrosu ve Kahire Operası'nda tiyatro, bale opera ve müzikal gösterileri, klasik müzik konserleri gerçekleştirilmektedir.
Ümmü Gülsüm (1898-1975), modern Arap müziğinin en önde gelen yorumcularındandır. Elli yıllık kariyeri boyunca onun müzik yorumları geleneksel Arap müziğinin en önemli özelliklerini yansıtması bakımından önemlidir.
Ümmü Gülsüm, Mısır'da geniş halk kitlelerine ulaşmak için sinemayı ustalıkla kullanmıştır. Bütün Ortadoğu ve Türkiye'de gösterilen altı filmde başrol oynadı. Mısır Radyosu ile yaptığı ve her ayın ilk Cuma gecesi (yani Perşembe gecesi) saatlerce süren canlı konser programlarıyla ününün doruğuna ulaşmayı başardı. Böylece kendisini konserlerinde izleyemeyecek kadar yoksul olan halkına ulaştığı gibi, Fas'tan Türkiye'ye kadar büyük bir coğrafyada sesini sevenlerine duyurdu. Konserleri unutulmazdı, şarkı söyleyeceği saatlerde Arap ülkelerinin liderleri konuşma yapmazdı. Sokaklar boşalır, halk sokaklara çıkarılan radyolarının başında onun sesini dinlerdi.
Ümmü Gülsüm'e "Mısır'ın Dördüncü Piramidi" denilmesi boşuna değildir.
Firavunlar döneminde mısırda müzik ve eğlence
Mısır'ın eski dönemlerinde de müzik ve dans yaşamın içinde hep vardı.
Her gün mabetlerde müzik eşliğinde tanrı heykellerinin önünde ibadet yapılırdı. Tapınağın içinde güzel kokulu otlar yakılır ve rahibelerce müzik eşliğinde dans edilirdi.
Mısırlılarda müzik, gizemli çağrışımlar yaptığı kadar gündelik yaşamın da bir parçası ve eğlence aracıdır. Başta flüt ve arp olmak üzere; davul, def, darbuka, sistron gibi vurma çalgılar, çifte flüt, trompet gibi üflemeliler ve üçgen arp, çitara gibi telli çalgılarla, su basılarak işleyen org, eski Mısır'ın önemli çalgılarıdır. Bunun yanı sıra, bugün kullandığımız udun geçmişi, Eski Mısır'da 19. ve 20. hanedanlar dönemine kadar uzanmaktadır.
Yapılan araştırmalar sonucu arpı ilk üreten ve kullananlar Eski Mısırlılar'dır. Bugün çağdaş Mısır'da bu çalgı hâlâ kullanılmaktadır.
Mısırlılar hem insan sesleriyle hem de çeşitli çalgılarla müzik yapmışlardır. Bunun yanı sıra korolar oluşturulmuştur. Mısır'daki müzik yaşamı, mezarların duvarlarındaki kabartmalarda ve duvar resimlerinde zengin bir şekilde yansıtılmaktadır. Törensel ziyafet sahnelerinde, ev sahibi ve misafirlerini eğlendirmek için çalgılar çalan, şarkı söyleyen müzisyenler topluluğu ve dansçılar betimlenmiştir. Bu resimlerdeki ziyafet sahnelerinde, kiralanan küçük orkestralar ve dans eden kızların eğlendirdikleri insanlar zarif kıyafetleri içinde yer, içer ve müzik dinlerler.
Firavunlar, rahip-kral oldukları için saray müziği ile tapınak müziği arasında bir bağ bulunmaktadır. Saray müzisyenleri şarkı söyler, çalgı çalar ve dans ederlerdi. Önceleri çok fazla kadın müzisyene rastlanmazken, Yeni Krallık döneminde Asya'da zapt edilen ülkelerin etkisi ile tapınaklara kadın müzisyenler de girmeye başlamıştır. Yine bu dönemde müzik ve dansın temposun da belirgin bir artış görülmektedir. Asya kökenli çalgıların katılmasıyla "Oryantal etki" belirginleşmiştir.
Eski Mısır belgelerinden, müzisyenlerin tapınak ve saraylardaki okullarda eğitim aldıkları anlaşılmaktadır. Memfis'te (Kahire'ye yakın bir bölge, eski başkent) büyük bir müzik okulu vardı, özellikle kadın müzisyenler orada yetiştirilmekteydi. Ayrıca çocuğun ahlak ve duyguları üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğu düşüncesiyle müzik, çocuk eğitiminin önemli bir bölümünü oluştururdu.
Müzisyenler iyi bir üne ve kazanca sahipti. Sarayda müzikle ilgili bazı unvanlara sahip görevlilerin de bulunması, müziğin eski Mısır'da önemli bir sanat dalı olarak yer aldığını bize göstermesi bakımından önemlidir. Bu unvanlar arasında, "Saray gösterileri sorumlusu" ve "Saray şarkıcılarının başı" sayılabilir.
İşçiler zor ya da beceri isteyen işlerde çalışırken icra edilen müzikler, onların daha istekli çalışmalarını ve böylelikle daha verimli olmalarını sağlıyordu. Tarım işçileri müzik eşliğinde çalışır ve işgücü veriminin artması sağlanırdı.
Eski Mısır'da müzik, hastalara güç vermede kullanılırdı.
Sonuç olarak Firavunlardan günümüze Mısır'da müzik, dans ve eğlence yaşamın içinde hep var olmuş. Biz seyahatimiz sırasında müzik ve eğlenceye çok zaman ayıramadık. Ancak duyduklarımız ve gördüklerimizden daha zengin bir müzik, dans ve eğlence kültürü var.