A'dan Z'ye Mısır ve Nil gezisinden notlarımı paylaşmayı sürdürüyorum...
Luksor: Luksor Uluslararası Havaalanı çıkışında bulunan bir tabelada şöyle yazıyordu: "Gülümseyin, çünkü Luksor'a geldiniz."
Evet, Luksor dışarıdan bir şeye benzemese de içinde sakladığı büyük bir hazine ile bizi gülümsetti ve büyüledi.
Luksor'un tarihi Eski Krallık zamanlarına dayanıyor Yaklaşık 4 bin 500 yıllık bir şehir. Luksor Mısır'ın ortasında bulunuyor. Kahire'den uçakla Luksor'a geldik ve buradan gemiye binerek geziye devam ettik.
Luksor'un Eski Mısır dönemindeki adı Waset. Antik Yunanlılar Thebes (Teb) olarak anıyorlardı. Luksor, Firavun Mentohotep zamanında Mısır'ın önemli bir şehri halini almış. Orta krallık dönemini sona erdiren doğuluların istilası sırasında baş eğmeyen tek şehir Luksor olmuş. Yeni Krallık döneminde Tanrı Amon'un şehri Waset en güçlü zamanlarını yaşamış. Karnak ve Luksor tapınakları, Hatçepsut Mezar Anıtı, Krallar ve Kraliçeler Vadisi'ndeki mezarlar hep bu döneme ait.
M.Ö. 1070'deki istilanın ardından zayıflayan şehir M.Ö. 665'de yıkılmış. M.S. 639'da Araplar gelene kadar şehir yıkıntı halinde kalmış. Araplar bu yıkıntıların büyüklüğü ve güzelliği ile karşılaşınca şehre El-Uksor (Saraylar) adını vermişler. Şehrin adı buradan geliyor.
![](http://kentyasam.com.tr/images/2019/201912031152554340.jpg)
Luksor, Eski Mısır kültürünü anlamak için mutlaka gezilmesi gereken bir şehir. Şehir değil adeta büyük bir açık hava müzesi diyebiliriz. Şehirde Karnak ve Luksor Tapınakları, Hatçepsut Mezar Anıtı, Dev Mennon Heykelleri, Krallar ve Kraliçeler vadileri, Arkeoloji Müzesi, Mumyalama Müzesi bulunuyor. Şehir Nil'in her iki kıyısında konumlanmış ve nüfusu 200 bini geçmiş.
Luksor'da gemimiz Nil kıyısında iki gece demirli kaldı. Gündüzleri gezip, gece gemide kaldık. Bir akşam rehberlerimiz gece fayton turu düzenledi. Hem şehri hem de gece pazarını gözlemleyebildik. Kahire kadar olmasa da Luksor'da da kötü bir trafik var. Hiç kimse kurallara uymuyor. Gençler sokaklarda takılıyor. Cep telefonu ve fantezi iç giyimler satan dükkanların çokluğu ilgimi çekti.
Gece pazarı bizim bildiğimiz pazarlardan değil. Her şey yerde satılıyor ve bizim pazar kültürümüze göre doğrudan hayvanlara verilecek sebze ve meyveler alıcı bekliyor. Satıcılar da oldukça ısrarcılar. Fayton gezisinden sonra ana çarşının merkezinde bulunan çay evinde yüksek sesli müzik eşliğinde taze naneli çay içtik. Çay evleri gençlerin buluşma yerleri. Çay, kahve ve nargile çok tüketiliyor Daha sonra çeşitli hediyelik eşya ve baharat satışlarının olduğu çarşıdan geçerek gemimize döndük.
Luksor Tapınağı: Şehrin ortasındaki Luksor Tapınağı, Karnak Tapınağı'ndan çok daha küçüktür. III. Amenhotep ve II. Ramses tarafından yapılmış olan bu tapınak Waset'in (şimdiki Luksor) en önemli festivali olan Opet Festivali'nin yapıldığı yerdir. Mısır'ın Hristiyanlık zamanlarında kilise olarak kullanılan tapınak daha sonra kalıntılar halinde evlerin altında kaldı. Tapınağın yeniden keşfinden önce bir de üzerine cami yapılınca bugün hem eski tapınağın parçaları, hem bir kilise hem de bir cami barındırması açısından çok ilginç bir yapı halini aldı. Cami hala ibadete açık.
Her ne kadar Karnak Tapınağı'ndan küçük olsa da Luksor Tapınağı da önemli bir ören yeri. Yapımı ve eklemlemeleri ile yaklaşık 2000 yılda tamamlanmış. Bu nedenle Eski Mısır sanatının 2 bin yıllık gelişim ve değişim aşamaları her yerde izlenebiliyor. Özellikle yekpare pembe granit taşından yapılmış tapınak sütunları çok etkileyici ve dünyada başka örneği yokmuş.
![](http://kentyasam.com.tr/images/2019/201912031153044340.jpg)
Luksor Tapınağı 3 kilometre uzunluğundaki Aslanlı Yol ile Karnak Tapınağı'na bağlanıyor. Ancak yenileme nedeniyle bu yola giremedik. Aslanlı yol Anıtkabir'deki aynı adlı yola da esin kaynağı olmuş.
Tapınak Nil kıyısına çok yakın. Gemimiz Karnak Tapınağı'nın karşısında demirlemişti. 3 bin 600 yaşındaki tapınağa yakın konaklamak ayrı bir deneyimdi. Kamaramın perdesini açtığımda Karnak Tapınakları'nın sütunları ve Nil'in mavi büyüsü bende zamanda yolculuk hissi yarattı.
Makyaj: Eski Mısır'da kadın ve erkekler, çocuklar, ölüler, hayvanlar ve mumyalar makyajla süslenirdi. Hatta tanrı resimleri, adak boğaları, sütunlar bile süslenirmiş.
Kadınlar göz üstlerini yeşil, dudaklarını koyu mavi, yanaklarını kırmızıya boyarlar, el ve ayaklarını kına ile süslerlerdi. Ayrıca kadınlar üst bölgelerini örtmediğinden memeleri mavi, meme uçları altın rengine boyanırdı.
Kadın, erkek ve çocuklarda göz parlaklığını öne çıkarmak ve gözleri güçlü güneş ışığı yansımasından korumak için göz altları yeşil ve siyaha boyanıyordu.
![](http://kentyasam.com.tr/images/2019/201912031153184340.jpg)
Makyaj ve süslenme konusunda en abartılı işlere Kleopatra imza atmış. Süt banyoları, lapis lazuli taşının ezilmesiyle elde edilen göz farları yaptırma, çeşitli kokulu yağlarla ovulma Kleopatra'nın en sevdiği işlermiş. Lapis lazuli dünyada sadece Afganistan'da çıkartılan ulaşılması güç değerli taşlardandır. Ayrıca takı ve süslemede de kullanılırmış. Afganistan'dan getirilen bu taşı makyajda kullanmaya ilk kez Kleopatra başlamış.
Firavun sarayında makyaj ve süslenme işleri için birçok görevli çalışıyormuş.
Yapılan kazı çalışmalarında birçok toz boya, makyaj paleti, dudak fırçası bulunmuş. Makyajda kullanılan boyalar, yarı değerli taşlar, bitkiler, kökler ve çeşitli doğal yağlardan elde ediliyormuş.
Günümüzde Mısırlı kadınlar gözlerine siyah sürme kullanıyorlar. Ayrıca yaşlılar ve kırsal kesimde kına kullanımı sürmektedir. Abartılı makyajlı kadına rastlamadım.
Kahire'deki müzede sergilenen çeşitli makyaj eşyaları ve makyaj paletleri, süslü resim ve heykeller, mumyalar Eski Mısırlılar'ın makyaja düşkünlüklerinin en güzel kanıtlarıdır. Eski Mısırlıların ülkelerine egemen ana renk bej, Nil'in mavisi ve yeşil. Bu kadar renkli bir süslenme geleneği neye dayanıyor acaba?
Bilim insanları makyaj yapma gerekçelerini şöyle sıralıyor: Tanrılara her zaman güzel görünmek gerektiği inancı. Kuru iklim koşullarından cildi korumak. Nazar ve büyüyü önlemek. Çeşitli göz hastalıklarından korunmak. Günümüzde Eski Mısırlılar'ın makyaj kültürü üzerine araştırmalara devam edilmektedir.
Mennon'un Dev Heykelleri: Krallar Vadisi gezimizden sonra yönümüzü Luksor'un merkezine çevirdik. Yolumuz üstünde bulunan bu dev heykelleri görmeden gitmek olmazdı. Adı ve yapılış öyküsü Eski Mısır kültürünün ne kadar renkli ve etkileyici olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Heykeller M.Ö. 1350 yılında kuvarsit taşından yapılmış, 18 metre yüksekliğinde ve 750 ton ağırlığındadır. Bu heykeller aslında III. Amenhotep'in kendisi için yaptırdığı mezar tapınağının giriş kapısında yer almaktadır. M.Ö.27 yılında şiddetli bir deprem olmuş ve tapınaktan geriye bu hasarlı iki dev heykel kalmış. Tapınağın yapılmasındaki amaç ölümünden önce ve sonra Firavun III. Amenhotep'in mezarını korumakmış. III. Amenhotep'in ellerini dizlerine koymuş şekilde betimlenmiş heykel Nil'e bakar durumda konumlandırılmıştır.
![](http://kentyasam.com.tr/images/2019/201912031156034340.jpg)
Mısır firavunları arasında en çok heykeli olan firavun III. Amenhotep'tir. Bunlardan biri olan Genç Memnon heykeli de Bristih Museum'da bulunmaktadır.
III. Amenhotep'in egemenlik döneminde Eski Mısır'da yaşam ve ekonomik düzey çok iyi durumdaymış. Bu nedenle kültürel ve sanatsal üretime o dönemde en üst düzeye ulaşılmış.
Peki, neden heykellerin adı "III. Amenhotep Heykelleri" değil de "Mennon Heykelleri"dir?
O yıllarda Romalılar heykellerin ses çıkardığına inanırdı. Romalılar, Mısır'ı işgal edince bu heykellerden iniltiler geldiğini duydular. Ve inanış devreye girdi, hemen bir hikaye uyduruldu:
Her sabah bu heykellerin ruhunda bulunan Tanrı Memnon'un annesi Eos'a iniltiyle seslendiğine, bazı Romalılar da annenin oğlunun yasını tuttuğuna inanıyordu. İş dev heykellere tapmaya kadar gitti. M.S. 200 yılında, imparator Severus emriyle onarıldı. Ondan sonra sonsuza dek sessiz kaldılar.
Bilim insanları araştırmalar sonucu sabah rüzgarının heykellerin içindeki çatlaklardan geçerek sesler oluşturduğunu, çatlakların kapatılması sonucu sesin kesildiğine karar verdiler. Efsane sona erdi ama heykellerin adı dev Mennon Heykelleri kaldı.
Şimdilerde, heykeller devliği, gizemi ve ilginç efsanesi ile turistleri şaşırtıyor.