Düşünce yapısı - 23
Yazar: Oğuz Adanır
1970'li yıllarda (Darağacı) Alsancak'ta Mimarlık ve Kent Planlama bölümleriyle birlikte aynı kampüste eğitime başlayan Güzel Sanatlar Fakültesi'nin iki katlı binası da depreme dayanıksızdı. Bu bağışlanmış yapının orasında burasında deprem çatlakları vardı. Daha sonraki yıllarda o bina yetmeyince bahçesine barakalar kuruldu. Ardından bölümlerin bir kısmı Bornova'da Ege Üniversitesi kampüsünde ahırdan bozma olduğu söylenen binalara taşındı.
Kurulduktan kısa bir süre sonra Narlıdere'deki direksiyon dersleri ve şoför imtihan kurslarının verildiği arazinin bir kısmının varlıklı bir İzmirli kadın tarafından Güzel Sanatlar Fakültesi (ve Konservatuar) kampüsü inşa edilmesi koşuluyla Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü'ne bağışlandığını öğrendik. Ekrem Pakdemirli döneminde arazinin bir köşesine alelacele bir temel atıldı ve o temel yıllarca o şekilde kaldı. Bütçe çıkartıldıktan sonra başlayan inşaat yaklaşık yirmi beş yıl sürdü. Güzel Sanatlar Fakültesi konservatuar hariç, farklı zamanlarda inşa edilmiş beş ayrı binadan oluşuyor.
İnşaat sırasında Mimarlık ve İnşaat bölümlerinden arkadaşlarla bir kısmı eski marul tarlası üstünde yükselen binayı ziyaret ettik. Sohbet sırasında binanın yaklaşık yüz elli metre ilerideki fay hattını oluşturan dere yatağına yakınlığından söz ederek depremden etkilenme riskini sorduk. Burası yumuşak kum bina dokuz şiddetinde depreme dayanacak şekilde inşa edildi. Şakayla karışık, "Olsa olsa bina olduğu gibi bu yumuşak kumun içine doğru kayar siz de merdivenleri kullanıp dışarı çıkarsınız" dediler.
Alsancak'taki depreme dayanıksız binaya ait arazinin bir kısmı üstüne bugün yeni bir stadyum inşa edildi. O tarihe kadar bina yaşadığı tüm depremlere karşın ayakta kaldı!
DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi kurulduktan yaklaşık otuz yıl sonra bütün bölümleri bir araya gelerek eğitim öğretime devam etti. Üstünden toplam yirmi yıl geçmeden bu kez depreme dayanıksız binalar oldukları gerekçesiyle 'geçici' olarak GSF Buca/Tınaztepe kampüsüne taşınmak isteniyor. Bütün yaşananlara bakıldığında bu kurumun bugüne kadar hiç kalıcı olamadığı görülüyor. İsminin de bundan sonra "geçici GSF" konulmasını öneririm.
Tam bir GSF uygun bir kampüste bulunulduğu ve bu kurumun gereksinim duyduğu görece tüm maddi olanaklara ve mekânlara sahip olunduğu düşünülürken bunların hepsi öğrenci ve öğretim elemanlarının elinden alınarak birlikte bir kaosa sürüklendiler. Bu yeni binada uzay araştırmaları ne kadar yapılabilirse güzel sanatlar eğitimi de o kadar yapılabilir. Başka bir deyişle tam olgunlaşmaya başlayabileceği bir anda güzel sanatlar eğitiminin boğulduğu, yok edildiği ve yeniden hayata ne zaman döneceğinin bilinemeyeceği söylenebilir.
Alsancak/Darağacı, Bornova ve Narlıdere'de öğretim elemanı olarak çalışmış bir insan olarak mesleki yaşantımın mekânlarını göstermem istense bu gidişle hiçbirini gösteremeyeceğim. Anılarımızı yeniden yaşamamızı sağlayacak mekânlar tamamen ortadan kaybolacak. Bizler de ortadan kaybolunca sanki İzmir'de hiç GSF binası olmamış ve hiç GSF öğretim elemanı ve öğrencisi olmamış gibi görünecek. Çünkü bu kurumun taşınacağı söylenen bina da geçici! GSF'nin orada kaç yılını yitireceği belli değil! Demek ki İzmir ve Türkiye açısından bu GSF hep bir fazlalık gibi görünmüş. Yok dedirtmemek için de hep geçici bir konumda tutmuşlar. Artık yok etsinler onlar da kurtulur biz de!
Bir eğitim öğretim kampüsüne sahip olma konusunda bu kadar yıllık çabalama, debelenmenin sonucu kocaman bir sıfıra benziyor. Sokak hayvanlarına, Kültürpark'taki bitkilere, futbol takımlarına, yabancı göçmenlere sahip çıkan kentin şu günlerde böyle bir kuruma sahip çıktığı söylenebilir mi?
Bütün bu yaşananlar sahip olduğumuz zihniyeti: Sözcüğün gerçek anlamında insanı umursamayan güzel sanatlarıysa hemen hiçbir şekilde umursamayan bir toplum olduğumuzu göstermiyor mu?