"Aldatılan her müşteri kaybedilen bir servet demektir"
Anafartalar Caddesi Çorakkapı- Mezarlıkbaşı güzergahında İzmir'in markalaşmış kasapları, bakkalları, lokantaları, lokmacıları, fırınları, helvacıları, turşucuları, çorbacıları, köftecileri, pastaneleri ve meyhaneleri bulunurdu. Bölgenin yerleşik insanları dışında Karşıyaka Alsancak, Güzelyalı ve İzmir'in bir çok yerinden tarihi caddeye alış verişe gelinirdi. Cadde üzerinde sağlı solu yer alan küçük esnaf meyhaneleri balıkçılar, manavlar, Çiçek Pasajı'nı aratmayacak görüntü sergilerlerdi.

Müveddet, Kalender, Cavit, Beşir Baba, Süreyya, Kokoreççi Necmi, Yelki, Refik, Asmaaltı, Ankara ve diğerleri dönemin isim yapmış meyhaneleriydi. Her meyhanenin kendine has dekoru işletme kuralları vardı. Meyhane vitrinlerine özenle yerleştirilmiş mezeler, etrafa yayılan anason kokusu ister istemez size önünden geçtiğiniz mekanın meyhane olduğunu anımsatırdı. Masaya oturur oturmaz usul bilen tecrübeli meyhaneciler mezeleri önünüze azar azar getirir, abur cubur yiyenlere "Meyhane karın doyurma yeri değildir" diye ikazda bulunurlardı.
Oteller Sokağı girişinde İş Bankası'nın bulunduğu Şeyh Mustafa Aziz Efendi'nin kurduğu dergahın haziresi zamanla kaldırılıp, Müveddet Salonu adıyla içkili eğlence mekanına dönüştürüldü. Dergahın harem selamlıklı konağının bodrum katında faaliyet gösteren "Kalender Meyhanesi" gençlik yıllarımda ziyaret ettiğim ilk İzmir meyhanesiydi. En etkileyici tarafı dekorunda Helenistik ve Roma dönemi izlerinin olmasıydı, meyhane mahzen görünümündeydi.

Prof. Dr. Oğuz Oyan'nın babası Beşir Oyan da caddenin eski meyhanecisi olarak iz bıraktı. Meyhaneci Beşir Oyan savaş yıllarında öksüz kalmış, yaşam mücadelesini Akhisar'da at arabacılığı yaparak gerçekleştirmişti. Kemeraltı'nda ilk kadın garson çalıştıran meyhaneci olarak bilinen Beşir Baba'nın Altınpark'ta işlettiği meyhanesinin hayatta olan müdavimleriyle konuştum, "Çalışkan, titiz meyhaneciydi" dediler.
İki kişinin birbirlerine yol vererek geçebileceği ayaküstü içki içilebilen, tek tekçi Doğan ve Turhan Birli kardeşler sabah dükkânın önünde mangal yakar, köfte, piyaz, kokoreç, zeytinyağlıları vitrine dizmeye başlayınca öğlen müşterileri birer ikişer gelmeye başlarlardı. Bir zamanlar dillerden düşmeyen, bestesini İsmet Nedim'in yaptığı, Gönül Yazar, Zeki Müren, Behiye Aksoy, Müzeyyen Senar olmak üzere bir çok ünlü sanatçının plaklara okuduğu hafızalara kazılmış unutulmaz "Agora Meyhanesi" şarkısının güftesini yazan şair Dr. Onur Şenli, "O gün Anafartalar Caddesi'nde Kokoreççi Doğan'ın meyhanesine gidip efkar dağıttım, meyhane sonrası şiiri gece geç saatlerde Mersinli'de yazdım" demişti...

Gösterişi olmayan bu meyhanede profesörle çobanı yan yana sohbet halinde görebilirdiniz. Meyhaneci Doğan Birli vefat edince cenazesi Çorakkapı Camisi'nden kaldırıldı. Cami avlusunda son yolculuğuna uğurlamaya gelenlere baktım, hemen hepsi meyhanenin müşterisiydi. Meyhane yaşatılsın diyenler ruhsat engeline takılınca İzmir'in en hareketli meyhanesinden geriye sadece arkasında bıraktığı anılar ve "Aldatılan her müşteri kaybedilen bir servet demektir" yazılı tabela kaldı.
Anafartalar Caddesi'nde 54 yıldır faaliyetini sürdüren Hayyam Meyhanesi'ni "kıvırcık" lakaplı kurucusu dostum Ekrem Toprak'a, "Bana meyhaneni anlat" dedim, bakın nasıl anlattı:
"Hayyam Meyhanesi'nin aşçısı, garsonu, patronu bendim. Mevsim balıklarını müşterinin tercihine göre ızgara, tava veya buğulama olarak pişirirdim. O yıllar balık bol, trança, mercan, levrek, çipura, sardalye ne ararsan vardı. Vitrine balıkları, zeytinyağlı ve ızgaraları özenle yerleştirip müşterilerimin beğenisine sunar, hazırladığım mezeleri azar azar servis ederdim. Balıkçım sipariş ettiğim balıkları getirir bazen ben Urla'ya bizzat kendim balık almaya gider, hazır gitmişken İskele'de meyhaneci Rebeka'nın dükkânına uğrardım. 'Meyhanende neden tabak kırdırıyorsun?' dediğimde, 'Kuzum insanlar birbirini kıracağına tabak kırsın' derdi.
Bir dönem meyhanemde kırılması için ucuz tabaklar bulundurdum. Meyhaneme gelen müşterimin adını bilmesem de hangi plağı sevdiğini bilir onu sevdiği plakla karşılar, arkasından sırayla diğer müşterilerimin sevdiği şarkıları çalardım. Zengin bir plak koleksiyonum vardı. Şükran Ay, Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Metin Oktay ve arkadaşları İzmir'e geldiklerinde uğrarlardı. Kadehler şimdiki gibi limonata bardağı değildi, daha küçük kadehler kullanılırdı, Müzeyyen Senar'ın farklı bir kadeh tutuşu vardı.
Servisimi yaptıktan sonra geri geri gider, asla müşterime arkamı dönmezdim. Meyhanemde her gün değişik mezelerim olurdu, masada son kadehler yudumlanırken marulun göbeğini tabağa koyup yanında limonla beraber müessese ikramı olarak sunardım. Masadan masaya tatlı muhabbetler zıtlaşmaya giderse buna izin vermez, tedbirini alıp uyarılarda bulunur, alkol duvarını aşan müşterimi taksiyle evine gönderirdim. Masalardan mevsim çiçekleri, zambak, gül, karanfil, nergis eksik olmazdı. Boşnak lakaplı bir kabadayı vardı, nargile eşliğinde bir yetmişlik arkasından bir de tek içerdi, mezesi yoğurt kaymağı ve burma tatlısıydı. Hemen hemen her müşterimin ne içip yiyeceğini bildiğim için kendilerine sormadan servis yapardım.
Meyhaneme yeni gelmiş, tanımadığım müşteriyi diğer müşterilerden ayrı tutmaya dikkat ederdim. Unutamadığım anım, gündüz vakti tanımadığım orta yaşlarda bir müşteri geldi siparişini verdi, masasını donattım, hizmette hiçbir kusurum olmadı. Sıra hesap ödemeye gelince, 'Hapishaneden yeni çıktım, param yok, borcum olsun, sen bir iyilik daha yap beni memleketime gönder' dedi. Yiyip içen hesap ödemeyen müşteriyi Çanakkale Biga'ya kalkan otobüsün şoförüne emanet ettim. Aradan 4-5 yıl geçti, fuar zamanı meyhaneye çoluk çocuk bir aile geldi. Yiyip içip keyifli saatler yaşadılar. Hesabı öderken, 'Beni tanıdın mı?' dedi, 'Tanıyamadım' dedim, yaşanan olayı anlatınca anımsadım. 'Bana yaptığın iyiliği eşime ve çocuklarıma anlattım, şimdi sana borcumu ödemeye geldim, hakkını helal et' deyip masaya çok ciddi bahşiş bıraktı."
Hayyam Meyhanesi günümüzde aynı titizlikle Meyhaneci Nihat Sezgin tarafından işletiliyor. Günümüzde caddede üç meyhane kaldı, tektekçi Doğan Birli ile adlarını bir yere not ettiğim yazılmayı bekleyen başka meyhane ve meyhaneciler var, caddeden kimler geldi kimler geçti.
Fotoğraflar: Onur Şenli arşivi, Atilla Özdemir, Zafer Gazi Tunalı