A'dan Z'ye Mısır ve Nil gezisinden notlarımı paylaşmayı sürdürüyorum...
Gebelik Testi: Gebelik testinin öncülü de Eski Mısırlı kadınların buluşudur. Bu test için iki kadın ve ikişer adet buğday ve arpa dolu çuval gerekir. Peki, nasıl yapılacak? Hepsini papirüslerin üzerine yazmışlar.
Mısır'da 1898 yılında Sir Flinder Petrie adlı bilim insanının ortaya çıkarttığı Kahoun Papirüsü ile 1862 yılında bulunan Edwin Smith Papirüsü ve 1873 yılında bulunan Ebers Papirüsü'nde gebelik, idrar hastalıkları, varisler ve gebelik testleriyle ilgili bilgiler yer alıyor.
![](http://kentyasam.com.tr/images/2019/201907051256434280.jpg)
Papirüslerde yer alan bilgilere göre, gebelik şüphesi olan bir kadın her gün sabah biri buğday, diğeri arpa dolu iki torbayı idrarıyla ıslatırdı. Gebelik şüphesi olmayan bir başka kadın da yine ayrı ayrı buğday ve arpa torbalarını idrarıyla ıslatırdı. Gebelik şüphesi olan kadının idrarıyla ıslattığı buğday ve arpa dolu torbalar, diğer kadının idrarıyla ıslattığı torbalardan daha önce çimlenirse, şüpheli kadının gebeliği kesinleşirdi. İki kadının suladığı buğday ve arpalar aynı anda çimlenirse hamilelik olmadığı ortaya çıkardı. Bu gün bu test yöntemine iki uçlu deney deniyor. Mısırlı kadınların bu deneyi çoktan yapmışlar. Mısırlı Kadınların gözlem ve us gücüne hayran olmamak elde değil.
Bu testler, aynı yöntemle çağdaş laboratuvarda yineledi. Doğruluğu bilimsel olarak kanıtlandı. Günümüzde meyve ve sebzenin daha erken sürede yetiştirilmesi için hormon kullanılması da aynı yöntemin bir benzeridir.
Gelabiye: Mısırlıların geleneksel giysisi gelabiye Mısır dışındaki Arap ülkelerinde celabiye olarak adlandırılır. Boydan elbiseyi andırır. Erkekler gri, krem, haki, lacivert renkleri tercih ederler. Kadınların gelabiyeleri daha renkli ve nakışlıdır. Mısırlılar altlarına da beyaz ve krem renkli astar gelabiye giymektedirler. Gezilerde bazı turistlerin de gelabiye giyerek Mısır gezilerini renklendirdiklerini gördüm. Devlet memurları, iş insanları ve turizm sektöründe çalışanlar daha modern giysiler kullanmaktadır. Ancak tapınak bekçileri geleneksel giysilerle çalışmaktadır.
Gize Nekropolü: Kahire'nin batı yakasındaki Gize semtinde bulunan Gize Nekropolü (mezarlık) dünyanın en çok ilgi gören ören yeridir. Eski başkent Memfis yakınlarında kurulan bu alan bir plato üzerindedir. Kahire öyle büyümüştür ki plato çepeçevre mahallelerle sarmalanmıştır. Gize Nekropolü'nde sanıldığı gibi üç piramit yoktur. Toplam 12 adet piramit, mezar tapınakları, barka çukurları, Büyük Gize Sfenksi, soylu mezarları ve işçi köyü kalıntıları bulunur. Dünyanın yedi harikasından tek ayakta kalan yapı Keops (Büyük ve Kufu olarak da bilinir) piramidi aynı zamanda 1979'dan beri UNESCO Dünya Mirası'dır. Ören yeri bir panayır alanını andırır. Gezilecek alan çok büyük ve yorucudur. İsteyen yürüyerek, isteyen deve ile isteyen otobüslerle gezebilmektedir. Ören yeri içinde ciddi bir trafik sıkıntısı yaşanmaktadır. Otobüsler, deve gezintileri, yakanıza yapışınca bırakmayan satıcılar, sürekli bağrışan güvenlik görevlileri, ellerini bahşiş için uzatan tapınak bekçileri, dünyanın her yerinden gelmiş turistler, yerli turistler renkli görüntüler sunar. Sanki herkesin en büyük dileği Gize Nekropolü'nde olmak gibidir. Neredeyse 4500 yaşındaki görkemli anıt mezarlar insana karmaşık duygular yaşatır. Bu ören yerinden bende kalan duygular; yaşamdaki tek gerçeğin ölüm olduğu ve ölümden sonrası için bu kadar sıkıntı çektirilmesinin anlamsızlığıdır.
Gökbilim: Yıldızların konumu eski Mısırlılar için çok önemliydi. Kış mevsimi Mısırlılar için özellikle önemliydi, çünkü bu aylarda Eski Mısırlılar için çok önemli olan Orion (Avcı) Takımyıldızı gözlenebiliyordu. Gökyüzünün bu bölgesi Mısırlılar için özel bir öneme sahipti. Orion (Avcı), Mısırlıların önemli tanrılarından biri olan Osiris'i, Sirius ise İsis'i temsil etmekteydi. Sirius, ya da Mısırlıların verdiği isimle Sothis'in doğu ufkunda güneş doğmadan hemen önce görülmesi Mısırlılar için çok önemli olan bir olay olan Nil'in taşmasının başlangıç tarihine işaret ediyordu. Bu iki olayın peş peşe gerçekleşmesi Mısırlılar tarafından fark edilmiş ve bu olaya büyük önem atfedilmiştir. Kendilerine Nil'in taşma zamanının belirlenmesi görevi verilmiş olan rahipler gökyüzü gözleminin önemini böylece anlamışlardı.
![](http://kentyasam.com.tr/images/2019/201907051257034280.jpg)
Firavunlar için yıldızların konumu ve buna bağlı olarak astrolojinin ayrı bir önemi vardı. Firavunlar sık sık gökbilimcileri çağırıp yıldız fallarına baktırıyorlardı. Çünkü ölüm ve ahiret inancı bunu gerektiriyordu. Piramitler çağında yıldızların konumuna göre piramit yapılıyordu. Firavunun ruhunun piramidin ucandan çıkıp kolaylıkla çıkıp yıldızlara ulaşması için bu çok önemliydi. Bu inanç, Eski Mısır'da gökbilimi ile astroloji arasındaki bağı geliştirdi.
Bugün astronomi ile arkeolojinin işbirliği sayesinde piramitlerin yapılış tarihleri saptanabiliyor. Bu yöntemle Büyük Piramit'in MÖ 2480 yılında yapıldığı belirlenmiştir. (10 yıllık bir hata payıyla.) Ayrıca Eski Mısır'da birçok yapı yıldızları ya da Güneş'i işaret edecek şekilde konumlandırılmıştır. Örneğin Karnak'daki Amon-Ra Sütunları'nının yalnızca yaz gün dönümünde Güneş ışınlarının içeri girmesini sağlayacak şekilde inşa edildiği bilinmektedir.
Grev: Grev sözcüğü Fransızcadır. Paris'te Sen Nehri kıyısında, belediye binası yanında, ölüm cezalarının infaz edildiği meydana verilen "La Greve" adından geldiği görülür. "Grev yapmak" tabiri, Parisli emekçilerin iş aramak için bu meydanda toplanmaları karşılığında kullanılmıştır.
Dünyadaki ilk grev Eski Mısır'da yapıldı. Eski Mısır'da 3.Ramses (M.Ö.1187-1156) döneminde, Deniz Halkları ile olan savaşlar, bitmek bilmeyen tapınak ve mezar yapımları bütçeye önemli bir yük getirmişti. Tahıl depoları boştu. Mezar işçilerinin hak edişleri tahıl ile ödeniyordu. M.Ö.1158 yılında işçiler ücretlerinin alamamaya başladılar. Aç kalan işçiler tarihte kayıtlı ilk grevi gerçekleştirdiler. Mezar yapımını durdurdular ve oturma eylemi yaptılar. Ödemeler ara sıra yapılsa da aksamalar oluyordu. Ödemeler aksadıkça grevler de sürdü. Bu nedenle 3.Ramses'in gösterişli mezarı beklenenden uzun sürede yapıldı.
Gümüş: Eski Mısır'da gümüş altından değerliydi. Mısır'da gümüş madeni bulunmadığından uzak ülkelerden getirtiliyordu. Bu da maliyeti artırıyordu. Pahalı olan gümüş takılar ve süslemeler sadece firavun ve ailesi tarafından kullanılabiliyordu. Kahire Müzesinde gördüğüm Firavun Snefru'nun eşi Hetepheres'in takı kutusu içinde sergilenen kalın gümüş bilezikler oldukça büyük ve göz alıcıydı.
Eski Mısır'da bulunan bir papirüse yazılmış evlilik sözleşmesinde, erkeğin kadına ayrılma durumunda 50 parça gümüş eşya vereceği taahhüdü yer almaktadır. Bilim insanlarınca erkeğin zenginliğini kanıtlayan bir sözleşme olduğu düşünülmektedir. Günümüzde Mısır'da gümüş takı işçiliği sürdürülmektedir. Daha çok Eski Mısır dönemine ait semboller ve hiyeroglifler çalışılmaktadır. Gümüş, gezginlerce oldukça ilgi görmektedir.