2018 yılı Haziran ayında gerçekleştirdiğim Portekiz gezimin beni en çok şaşırtan ve büyülendiren bölümü Coimbra Üniversitesi Kütüphanesi ve işçi yarasalarının (Mardin'deki işçi eşeklere öykünerek yarasalara işçi ününü ben taktım) öyküsü oldu. Önce Coimbra'yı ve üniversitesini anlatmak istiyorum:
![](http://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2019/201901020258394233.jpg)
Coimbra, Portekiz'in dördüncü büyük şehri ve üniversitesi ile tanınıyor. Porto ile Lizbon arasında bulunuyor. 1290 yılında yapımı bitmiş olan üniversite yerleşkesi dünyanın en eskilerinden birisi ve UNESCO Dünya Miras Listesi içinde yer alıyor. Üniversite yerleşkesini ise tarihi şehir merkezi çevreliyor.
Üniversite yerleşkesi kraliyet sarayı olarak yapılmış. Daha sonra kraliyet merkezi Lizbon?a taşınınca bu yerleşkeyi Kral Hanri (Portekiz'in eğitime tutkun kralı olarak bilinir) üniversite olarak 1537 yılında hizmete açmış. Coimbra Üniversitesi şehir merkezinin en tepe noktasında konuşlanmış. Yerleşkenin en güzel bölümü, tepede U şeklinde biçimlendirilmiş olan kütüphanesinin, saat kulesinin ve kilisesinin yer aldığı ana bölüm.
![](http://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2019/201901020259004233.jpg)
Üniversitede eğitim sürerken gezginler de yerleşkeyi özgürce gezebiliyor. Kimse rahatsız değil. Yerleşke içinde bulunan kilisede bir düğün törenine rast geldik. Hepten şaştık. Üniversite, gezginler, kilise ve düğün töreni. Bizim kültür ve yaşamımıza uzak konular bunlar, ne dersiniz? Ama bunlara tanıklık etmek bambaşka bir üniversite yaşamının da olabileceğini gözler önüne seriyor. İnsan özeniyor böyle üniversitelere. "Niçin bizde yok?" demeden edemiyor.
Daha da çok şaşıracağımızdan habersiz büyük bir imrenme ile gezimizi sürdürüyoruz. Kütüphane gezisi için randevu almak üzere rehberimiz bizden izin alıp kısa süreliğine ayrılıyor. "Nasıl yani, randevuyla kütüphane mi gezilir?" demeden edemiyorum içimden. Bu kütüphane nasıl bir yer? İyice meraklanıyorum. Grubumuza verilen 20 dakikalık zaman aralığına kadar yerleşkeyi geziyor ve anı fotoğraflarımızı kaydediyoruz.
![](http://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2019/201901020258484233.jpg)
Bize ayrılan zaman diliminde genç bir görevli bizi sayarak içeri alıyor. İçeriye 20 kişiden fazla ziyaretçi alınmıyor. Hem rahat gezebilelim hem de içerideki hava kirlenmesin diye. Bu nasıl bir özen böyle? Hem insana saygı hem de kitapları ve binayı koruma adına bu kurallar getirilmiş. Ayrıca içeride fotoğraf çekilemiyor. Flaş ışığı kitaplara ve kütüphane süslemelerine zarar veriyormuş. Gelelim kütüphanenin öyküsüne:
1537 yılında Coimbra Üniversitesi'nin Lizbon'dan Coimbra'ya taşınmasında önce de bu şehirde bir kütüphane varmış. Adı Livraria de Estudo (Öğrenci Kütüphanesi) imiş. Burada 130 kadar elyazması eser bulunuyormuş. Üniversite şehre geldikten sonra kütüphane üniversiteye bağlanmış. 1705'de kısa bir süre kapalı kaldıktan sonra yeniden açılan kütüphanenin adı Biblioteca Joanina olmuş. 1901'de ise genel kütüphanenin adı Üniversite Merkez Kütüphanesi olarak değiştirilmiş.
![](http://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2019/201901020258184233.jpg)
Kütüphane iki binadan oluşuyor. Birincisi, çok özel bir mimari ve dekorasyonla süslenmiş olan Barok tarzı Joanina Kütüphane binası, ki burada 16. ile 18. yüzyıl arasında basılmış kitaplar bulunuyor. Bu bina Portekiz'deki ulusal anıtlardan biri olarak görülüyor. Burada 200 bin kitap var. Bu özel bina çok iyi korunuyor ve 2 metre kalınlıktaki duvarları, kütüphane içindeki havanın 18 ile 20 derece arasında tutulabilmesini sağlıyor.
Kitap rafları ve masalar kurtlanma ve böceklenmeye en dayanıklı ağaç olan meşeden üretilmiş. Kütüphanenin içinde bulundurulan yarasalar, kitaplara ve mobilyaya zararlı olabilecek böcek ve sinekleri yok ederek, bunların korunmasına yardımcı oluyorlarmış. Her akşam, yarasaların zarar vermemesi için masalar ve iskemleler, deri kılıflarla kapatılmaktaymış.
İkinci bina ise Edificio Novo (Yeni Bina), 1962 yılında inşa edilmiş. Dört katlı, 7 bin metrekare büyüklüğündeki bu binada, 1 milyonun üzerinde kitap bulunuyor. Bu kütüphaneye, Portekiz'de basılan her eserin bir kopyası gönderilmesi yasal olarak zorunluymuş.
Biz kütüphanenin eski olan ve Joanina Kütüphanesi olarak anılan sanat harikası bölümünü gezdik. Ya da ben bir düş gördüm. Düşümde Alice, Harikalar Diyarı?ndan çıkıp geldi. Beni o sıra dışı kütüphaneye götürdü, gezdirdi ve gerçek dünyaya geri getirdi.
Bu düşte işçi yarasaları göremedim. Onlar gece çalışıyorlarmış. 11 yarasa her gece böcek ve sinekleri yiyerek hem karınlarını doyuruyorlar böylece kitap ve iç döşemeleri koruyorlar. Kimyasal ilaçlamaya hiç gerek yok. İyi ki yok. Ben yarasaları şimdi daha çok seviyorum. Onlara bu özel ve değerli kitapları ve iç döşemeleri korudukları için Alice aracılığı ile sevgi ve saygılarımı iletiyorum.
Gezmek dediğin şaşırıp kalmaktır. Kütüphane ile yarasayı aynı yazı içinde yazacağım kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. 46 yaşında böyle bir yazı yazacağım hiç aklıma gelmezdi.
Kütüphaneleri ve onları koruyan tüm canlıları daha çok sevmeye gereksinimimiz olduğunu düşünüyorum. Lakin kitaba ilgi ve sevgi giderek azalıyor.
Dünya üstündeki farklı nice güzel kütüphaneleri gezebilmek dileğiyle...