Gastronomi Turizmi Kongresi’nde deneyimler paylaşıldı
Yazar: Güncel Haberler
![Gastronomi Turizmi Kongresi’nde deneyimler paylaşıldı](https://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2018/20181210123220.jpg)
12.Travel Turkey Fuarı’yla eş zamanlı olarak düzenlenen 4. Uluslararası Gastronomi Turizmi Kongresi'ndeki panellerde, sürdürülebilir ve yaratıcı turizmde gastronomi turizminin önemi dile getirildi. Gastronomi turizmininin yerel destinasyonların tanıtılmasındaki önemi, gastroturistlerin seyahat motivasyonları, sektördeki uzmanların deneyimleri konuşuldu.
Panellerde Dünyanın en prestijli yemek yarışması olarak bilinen Bocuse d'Or Türkiye Temsilcisi Mehmet Gök, Master Chef jüri üyesi ve yaratıcı mutfaklardaki başarısıyla tanınan Hazer Amani, lezzet yazarı ve Türk mutfağının yurt dışındaki temsilcilerinden Gamze İneceli ve gastronomi biliminde uzman Prof. Dr. Zafer Yenal deneyimlerini paylaştı.
Kısa yolu bulmak da yaratıcılıktır
Mutfaktaki yaratıcılık üzerine konuşan Şef Hazer Amani, “Ben yaratıcılığı biraz tembellikle eşleştiriyorum. Tembel insanlar bir yerden bir yere gitmenin en kolay yolunu bulmaya çalışan insanlardır. Örneğin mutfakta soğan doğramak angarya bir iştir ve bunun daha kolay bir yöntemini bulursanız yaratıcısınızdır. Yaratıcılığın illa bir tabakta olması ya da bunun görsel sanatlarla beraber olması gerekmiyor. Bana göre bir şeyi yapmanın kısa yolunu bulmak da yaratıcılık” dedi.
“Süreçleri iyi anlarsanız yeni tarif bulmak zorunda kalmazsınız”
diyen Amani, gastronomi alanıyla ilgili olarak katılımcılara önerilerde bulundu. Amani, “Türk gastronomisi niye olması gereken yerde değil diye soracak olursanız sebebi bizleriz. Malzemelerimizi yurt dışından getirtiyoruz. Yurt dışında gördüğümüz restoranları taklit etmeye çalışıyoruz. Kötü kopyalar yapıyoruz. Neden elimizin altında keşkek gibi bir ürün varken rizotto yapıyoruz ben onu anlamıyorum. 150 çeşit tarhanamız vardır belki. Türkiye’de farklı kültürlerin birleşmesinden dolayı bu kadar zenginlik var. Biz bu zenginliği tanıtmak yerine birbirimizin rakibi oluyoruz. Siz bunları bırakıp tarhananın nasıl yapıldığını bilin. O bir toz değil bir süreç. Çok da zevkli bir süreç. Bu teknikleri anlarsanız ve bunu neden yaptığınızı bilirseniz eğer yeni bir tarif bulmak zorunda kalmazsınız. İyi bir aşçı olmak yolu da yeni bir tarif yaratmak yerine elinizdekini yaratıcı hikayelerle tanıtmaktan geçer. İnsanlar hikayenin parçası olduğu zaman bu hikayeyi unutmazlar. Ve onun parçası olursanız sizi unutmazlar” diye konuştu.
Yaratıcılık hikayelerinizi anlatın
Gastronomi turizmi ve yaratıcılık konusunda görüşlerini paylaşan yazar Gamze İneceli kendi deneyimlerinden örnekler verdi. İneceli “Sicilya’da “Cook to Farm” adında tarih, toplum ve toprağı modern mutfağa bağlamaya çalışan bir proje yaptık. Dünyanın farklı yerlerinden şef adaylarını oradan topladık. Çok kültürlü bir ada olması sebebiyle orayı tercih ettik. Farklı ürün yelpazesinden yola çıkarak farklı kültürlerin birbirine nasıl bağlandığını ve akabinde de yaratıcılıklarının nasıl geliştiğini gördük. İklim bile yaratıcılığı geliştirir. İnsanlar var oldukları ortama göre yaratıcılıklarını iletir. Var olmak için yaratıcı olmak gerekiyor. Bence bizim bu yaratıcılık konusunda kendi coğrafyamıza sadık kalarak samimiyetimizi korumamız gerekiyor. Muhteşem ürünlerin ortaya çıkabileceğini düşünüyorum. Malzeme zenginliği açısından başka hiçbir ülkede böyle bir zenginlik bulamazsınız. Sadece sebze meyveden bahsetmiyorum. Yemek kültürümüzü sadece tabağa değil bir hikaye olarak doğru yansıtmamız gerekiyor.Çünkü insanlar hikaye bilmek ve o deneyimi yaşamak istiyorlar. Böylece kalıcılık doğuyor. Çok iyi araştırın, dünyayı okuyun, gelişmeleri takip edin ama günün sonunda kendi özünüze sadık kalın. Bu çok önemli. Yaratıcılığınızı onları tanıtmak üzerine kullanın” dedi.
Dünyanın sürdürülebilirliğine katkı
Yaratıcılığın var olmakla ilgili bir süreç olduğunu kaydeden Prof.Dr.Zafer Yenal, “Yaratıcılık demek, hangi alanda olursa olsun bu dünyanın yüz sene sonrasına taşınmasını sağlayacak bir takım fikir ve süreçleri eyleme dökmek demek. Dünyanın sürdürülebilirliğine katkı yapmakla alakalı bir şey. Hem gastronomi hem de yaratıcı turizmin bizi götürebileceği yerler var. Sosyal hayatı da iş modeli içine katarak ticari fayda elde etmek için üzerine daha fazla kafa yormalıyız. Artık insanlar bir ürünü almakla değil onun hikayesiyle ilgileniyor. Bir yerleri sadece görmek yerine bu hayatın içine nasıl dahil olurum diye düşünmeye başlıyor. Onlara hikayeler yaratın. Bunu da samimiyetle yapın. Geleceğin turizmi bu sayede başarılı ve sürdürülebilir olacaktır” diye konuştu.
Malzeme değil tecrübe eksik
Bocuse d'Or Türkiye Temsilcisi Mehmet Gök ise altı yıl önce Türkiye’nin de yer aldığı, 64 ülkede akademisi olan yarışmanın formatını anlattı. Gök, “Türk şefliği aslında hiç olmadığı kadar popüler. Şu anda dünyanın en iyi markaları içerisinde olmazsa olmaz bir Türk restoranı var. Türk şeflerin ne eksiği var? Dil bilmiyorlar, yurt dışı tecrübeleri ile yönetsel becerileri yok. Bunların hepsi çalışarak ve organizasyonlarda öğreniliyor. Biz altı senede üç defa elemelere kaldık ve en iyi derecemiz 15’ncilik oldu. Dünyayı bırakın, Avrupa elemelerine kalabilmemiz için ilk on sırada yer almamız gerekiyor. Peki geçen sene Amerika neden birinci oldu? Ya da Kuzey Avrupa ülkeleri neden en iyiler arasına girdi? Kuzey mutfağının başarısı yokluktan. Malzemeleri yok ama sunumları var. Amerika’nın bütçesi de 1.5 milyon dolardı. Bizim bütçemiz ise 42 bin liraydı. Benim böyle bir beklentim yok. Ülkemizde bir algı yaratıp biraz da destek alırsak, elimizdeki zenginliklerle ben 2021’de Bocuse Dor Türkiye’nin Lyon’da olacağına inanıyorum” dedi.