Temmuz ayındaki doğum günümün en hoş hediyelerinden biri, kuşkusuz, "Çanlar kimin için çalıyor" oldu. Nobel ödüllü yazar Ernest Hemingway'in en sevdiğim kitabı, hayatımın klasikleri yeniden okumak için yeterli olgunluğa eriştiğimi düşündüğüm şu döneminde yeniden ellerimde, aklımda. Oldukça yoğun ve kimi zaman üzüntülü de geçmekte olan bu yılı İspanyol İç Savaşı'na katarak analiz ediyor, iç görümü derinleştirmeye çalışıyorum. Hemingway'in de İzmir anılarının olduğunu düşünerek şehrin sokaklarda dolaşıyor, bir yandan da hemen hemen benim yaşlarımda yazmaya başladığı bu şaheseri haset (itiraf edeyim) ve hayranlıkla yeniden okuyorum. Galiba klasikler bize tam da bunu yapıyor: Yazıldıkları döneme, topluma, karakterlere ve yazarına birer pencere açarken kendimiz, zamanımız, çağ(daş)ımız ve yaşamımıza ilişkin bize dürüst ve yoğun bir görü sağlıyor. Yaşantımızın her döneminde klasiklerden başka bir tat alabilmemizin sırrı, sanırım bu.
Edebiyatın insana sağladığı en önemli katkılardan biri olan bu farkındalık, bu bakış açısı, esasında yaşamdan tat alabilme konusunda yeni yolculukların da kapısını aralıyor. Bu yazıya ilhamını veren projelerden biri olan "Tazelenme Üniversitesi", bu alandaki çarpıcı örneklerden.
![](http://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2018/201808070042384187.jpg)
Bugün dünyada yaşlanan nüfus ile genç, orta yaşlı ve yaşlı kavramları, yaş aralıkları da değişime uğruyor. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu muhafazakar bir yaklaşımla 60 yaş üstü bireyleri yaşlı sınıfına alırken, Dünya Sağlık Örgütü 66-79 yaş arası bireyleri "orta yaşlı" kabul edip, 80-99 yaş arasındaki bireyleri "yaşlı" olarak nitelendiriyor. Yaşlanma fiziksel yetkinliklerde gerileme ile ilişkilendirilirken, çok sayıda psiko-sosyal faktör de yaşlanmayı etkiliyor. İyi yaşlanma söz konusu olduğunda iyi ilişkiler kurmanın, kötümserlik, gerginlik, umutsuzluk yükleyen faydasız ilişkilerden kaçınmanın/kurtulmanın, yapıcı ve keyifli ilişkilere yönelmenin, bu ortamları sağlayabilecek yeni seçeneklere erişimin, dahası okumanın, öğrenmenin, öğretmenin, düşünmenin, duygusal zihin kadar analitik zihni de canlı tutmanın önemi muhakkak.
İşte Tazelenme Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail Tufan'ın önderliğinde geliştirilen bir sosyal sorumluluk projesi olarak tam da bu ihtiyaçlara karşılık vermek üzere karşımıza bir iyi uygulama örneği olarak çıkıyor. Aslında adının da ipucu verdiği üzere, Tazelenme Üniversitesi ömür boyu öğrenme felsefesiyle, bilgi, beceri ve tecrübelerin tazelenerek zamana ve yaşama anlam ve kalite kazandırabilmek hedefiyle oluşmuş bir proje. Dünyada farklı örnekleri olmakla birlikte, ülkemizde bir ilk.
2016 yılında Akdeniz Üniversitesinde başlayan proje, 2017-2018 akademik yılında aralarında Ege Üniversitesinin de bulunduğu beş ayrı kampüste öğrencileri ile buluştu. Kabul edilebilmek için 60 yaşının üzerinde olmak gereken Tazelenme Üniversitesi'nde, gönüllü katılımcılar uygulamalı ve teorik dersler alıyorlar. Anatomi, fizyoloji, sosyoloji, psikoloji derslerinin yanı sıra yoga, psikodrama gibi seçmeli uygulamalı dersleri de alma imkanına sahip oluyorlar. İlk akademik yılını tamamlayan öğrencilerin mutluluğu ve memnuniyeti aslında projenin nasıl da ismine yakışır bir misyonu yerine getirdiğinin göstergesi. İzmir'in böyle bir projede girişimci üniversite olarak yer alması ise, ayrı bir memnuniyet vesilesi.
Yazın sonuna geliyoruz. Elbette iklim değişikliği kafamızı karıştırıyor olsa da, takvimlerimiz hala Eylül'ün yaz rehavetinden silkinme ve hedeflerimize yönelme zamanı olduğunu fısıldıyor. Bana kalırsa sevgili okur, ister kendin için olsun ister çevreni haberdar etmek için, Tazelenme Üniversitesi'ne öğrenci olma fikrini bir düşünmeni tavsiye ederim. İrtibata geçmek istersen Ege Geriatri Derneği ve projenin İzmir koordinatörleri, Ege Üniversitesi'nin değerli hocaları Prof. Dr. Selahattin Fehmi Akçiçek ve Doç. Dr. Sevnaz Şahin eminim yardımcı olmak isteyeceklerdir.
Şimdiden mutlu, sağlıklı, güzel bir bayram geçirmeni, bu yazı klasiklerden en az birini okumadan bitirmemeni dilerim.