Tam bir yıl boyunca İzmir - Konak'taki Namazgâh Mahallesi'nde bulunan Göçmen Polikliniği'nde çalıştım. Evimden işime otobüs, vapur ve uzunca bir yürüyüşle ulaştım. Bu yolculuk, benim için sadece işe gidiş yolculuğu olmadı. İzmir'in beş bin yıllık kültürel birikiminin bu güne ulaşmış yapıtlarını izlemenin yanı sıra güncel sosyal yaşamını da gözlemledim. Her gün "Geçmişten bugüne İzmir'de yolculuk" adını verebileceğim bir etkinlik düzenledim kendime. Bu etkinlikler, farklı rotalarda ve farklı ruh durumlarıyla gerçekleşti. Hiç birini yinelemedim.
![](http://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2018/201805071015504154.jpg)
Evimden otobüsle Bostanlı İskelesi'ne ulaştığımda günün en keyifli dakikaları başlardı. Taze çay eşliğinde her gün değişen Körfez manzarası ile seyreden on beş dakikalık yolculuk, yoğun geçecek iş günümün başlangıcında bana enerji verirdi. Körfezi vapurla geçmek, bütün İzmir'i her gün değişen gökyüzü ve iklim eşliğinde izlemek kendime bir armağanımdı. En çok gün doğumlarını ve batımlarını severdim. Denizin içinde seyir halindeyken bir başka güzel olur.
Tarih yolculuğum, Saat Kulesi, sağdan solda beni karşılayan eski camiler, hanlar, sinagoglar ve hahambaşının kaderine terk edilmiş evini izleyerek sürerdi. Kemeraltı'nın o renkli dünyasını izlemek apayrı bir tattı. İkiçeşmelik'i geçip Agora ören yerini soluma aldığımda, birden zamanda yolculuğun başka bir boyutuna geçtiğimi sezinlerdim. Böylece adı kadar yaşayanları ile de renkli Tarık Sarı Sokağı'ndaki yürüyüşüm başlardı. Ören yerinin Batı kapısının üzerindeki Faustina kabartmasıyla içten esenleşir, yürüyüşümü sürdürürdüm. Başımın üstünde Kadifekale ve göz yoran gecekondular birbiriyle karşıt, sırıtır dururlardı.
![](http://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2018/201805071015574154.jpg)
Uzunca bir sokaktır Tarık Sarı Sokağı. Arada bir çıkmaz sokak içlerine sokulduğu da olur. Menderes Nehri gibi kıvrımlıdır, insanı şaşırtır. Ama onu asıl özel yapan üstünde yaşayanlar ve yaşantılarıdır. Tarık Sarı Sokağı Konak'ın "Küçük Mezopotamyası"dır. İnsanlar renkli, diller çeşitlidir. Arada bir şaşkın ve meraklı turistler de görülür. Bazı günler ören yerini gezmeye gelen okul çocuklarının şen sesleri ortalığı kaplar.
Gelelim bu sokağa adı verilen Tarık Sarı'ya. Doğrusu yolum oraya düşene kadar ben de bu kişiyle ilgili bir bilgiye sahip değildim. Çok ünlü biri değildi herhalde. Öyle olsa adı kulağıma adı çalınırdı. En kolay bilgi edinme yolu olan sanal bilgi kaynaklarına başvurdum. Tarı Sarı ile ilgi eski gazete haberinden başka bir şey bulamadım.
![](http://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2018/201805071016054154.jpg)
Kendisinin İzmirli yerel gazeteci olduğu, hayvanları çok sevdiği, motosiklet tutkunu olduğu ve bir trafik kazasında öldüğünü öğrendim. Vefa borcu olarak iş yerinin bulunduğu bu sokağa adı verilmiş. Tarık Sarı köpekler yönünden huzur içinde uyumalıdır. Çünkü Agora antik kenti bir köpek cumhuriyeti olmuş durumda. Her sabah tavukçu esnafı kemiklerle onları besliyor. Köpeklerin durumu o bölgedeki göçmenlerden iyi sayılır. Karınları doyunca ören yerinin kuytularında uyuyorlar. Kimseye zararları yok. Gazetecilere gelince; hepimiz mutsuzuz.
Sokak hep kalabalıktı. Küçük Mezopotamya'nın İstiklal Caddesi'ne benzetirdim. Seyyar satıcılar, sokakta oynayan çocuklar, kapı önünde laflayan kadınlar, alışveriş yapanlar, doktora gelenler, boş gezenler, piyasa yapanlar, köpekler, kediler, canlı tavukçu (istenirse kesim de yapıyor, bu işten en çok köpekler mutlu oluyor), okul çocukları, her marka araçlar sokağın keşmekeşini sürdürmek için adeta bir yarış içindeydiler.
![](http://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2018/201805071016124154.jpg)
Sonbahara doğru Agora ören yerinin bitiminde bulunan Tarihi Agora Hamamı'nın onarımı başladı. Boş ve meraklı kalabalık bir sinema filmi izler gibi çalışmaları bütün gün izlediler. Tarihi hamamın önce çevresi temizlendi. Bu işten çocuklara eğlenceli bir izlence, annelere kışlık odun, hurdacılara demir toplama işi çıktı. Bir ana baba günüydü o gün. Göçmenler kadar semtin kıt kanaat geçinenleri de paylarını almak çabasındaydı. İşe yarayacak her şey kapanın elinde kaldı. Arada atışmalar ve kapışmalar da oldu.
İroniler sokağıydı Tarık Sarı Sokağı. Hem derin bir kültür hazinesiydi, hem de yoksulluğun sokakta yaşandığı yerdi. "Bir zamanlar buralardan Büyük İskender, Roma kralı Hadrianus, Sabetay Sevi geçti" desem kaç kişi beni anlardı ya da "Bunlar kim?" derdi... Ya da İzmir'in en gözde Müslüman mahallesi olduğunu söylesem onlara. Bu her gün çiğnediğiniz, avarelik ettiğiniz sokakların altında ne çok yaşanmışlıkların, anıların, öykülerin yattığını anlatsaydım onlara. Kaç kişi dinlerdi? Kimsenin umurunda değildi eminim. Çünkü ekmek her şeyden önce gelir. Aç insanın aklı midesindedir.
![](http://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2018/201805071016234154.jpg)
Namazgâh yerli ve yabancı göçmenlerin mahallesi oldu. Bir yıl boyunca Tarık Sarı Sokağı'nın esnafı beni izledi. Ben de onları izledim. Bilmediğim dillerde konuştular. Meraklı, tedirgin ve aç gözler gezindi üzerimde. İzmir aşığı Faustina Hanım'ın yaşadığı İzmir çoktan yok oldu. O güzel İzmir'den bu güne kırıntılar, bir de İzmir'i güzelleştiren insanlar kaldı. İzmir'e güzellik katan Tarık Sarı'ya ve nicesine selam olsun. İzmir, artık daha da çirkinleştirilmesin.