Prof. Dr. Berrin Durmaz
EÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi
Saraylarda doğmuş prenses edasıyla dolanıyordu ortalarda... O kadar sevimli ve uysaldı ki gören sevmekten kendini alamıyordu. En katı yürekleri bile yumuşatacak kadar sıcaktı...
Kliniğin ana kapısının açılışını kollar, dışarıya gönderileceğini bildiğinden bir pundunu bulup içeri süzülür, doğrudan kaloriferin altına sığınırdı.
Aynı şekilde sızdığı bir başka oda sekreterlikti. Zira oraya girdiğinde dışarı gönderilse de gitmeden ufak tefek bir şeylerle "şekerleme" niyetine gönlünün alınacağını bilirdi.
![](http://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2018/201802262301374124.jpg)
Kliniğimiz çalışanları, yatan hastalarımızın özelliğinden olsa gerek, sanki özel seçilmiş gibi, sevecendirler ve çoğu iyi bir hayvan severdir. Hele içlerinden bir tanesi var ki mutfak personeli olmanın avantajıyla artık yemeklerle onları beslediğinden "ana kraliçe" konumundaydı.
Bu arada zaman zaman kulağı küpeli (belediye tarafından kısırlaştırılmış ve aşıları yapılmış) köpekler de bahçemize konuk olurdu. Hatta bir seferinde bir tanesi kliniği öyle bir sahiplenmişti ki, klinik çalışanlarını, hastaları, hasta sahiplerini tanır, ancak yabancıya geçit vermezdi.
O dönemde kediler korkudan ortadan kaybolmuş, ancak bu durum bize pahalıya mal olmuş, kliniği adeta fareler basmıştı! Bunun üzerine "Ayşe"ye derhal bir yer yapılmış ve ortada dolaşmasına engel olunmuştu. Kediler bahçeye geri dönmüş, biz de farelerden kurtulmuştuk.
Kliniğimizde uzun süre yatmak durumunda olan felçli hastalara moral kaynağı olan kediler arasına "Tospik" de katılmıştı. Bahçede güneşlenen tekerlekli sandalyedeki hastaların kucağında mırıl mırıl mırıldanırken aslında bir çeşit rehabilitasyon işlevi yerine getirdiğini bilmiyordu tabii ki.
Yurtdışında bir hastanede olsa derhal kadroya alınır ve rehabilitasyon ekibinin bir parçası olarak işe başlardı... Şaka bir yana, bazı hastalıkların tedavi sürecinde hayvanların destek eleman olarak kullanıldığı da bir gerçektir.
Dönelim Tospik'in öyküsüne...
Sonunda sekreterlerden birisi Tospik'i sahiplenmeye karar vermiş, kayınvalidesinin çiftliğine götürmeyi planlamıştı. "Orada köpek, tavuklar var, mutlu olur" diyordu.
Ancak çiftliğin koruyucusu konumundaki köpeğin Tospik'e çok iyi davranmayabileceği, kötü bir karşılama seremonisine şahit olabilecekleri uyarısıyla kendi habitatında kalmasının daha iyi olacağını belirtmiştim.
Bu uyarıyla çiftlik yerine kendi evine götürmüş, evindeki kısa bir misafirliğin ardından daha mutlu olacağını düşündükleri başka bir yere göndermeye kara verilmişti.
![](http://kentyasam.com.tr/wp/wp-content/uploads/images/2018/201802262301264124.jpg)
Ancak yeni sahibi daha önce kendi kedilerini taşıdığı yöntemle Tospik'i götürmek istemiş; kedi pusetiyle motosikletinin arkasında Bornova'dan Alsancak'a 15-20 dakikalık bir yolculuğa çıkarmıştı. İlk kez böyle bir ortama maruz kalan kedi bu çok gürültülü, çılgın yolculuktan çok korkmuş, salgılanan adrenalin etkisiyle barsak ve mesanesinde ne varsa hepsini kafesine boşaltmıştı. Kapak açılır açılmaz bir ok gibi fırlamış, hiç bilmediği bir semtte bilmediği bir yönde koşarak gözden kaybolmuştu.
Tospik'in bu şekilde kaybolması kliniği yasa boğmuştu. Şimdi o minik yavru ne yiyip ne içecekti? Hiç bilmediği bir ortamda yaşamını nasıl sürdürecekti? Oradaki yerleşik kedi habitatı onu aralarına kabul edecek miydi, yoksa sokak kuralları işleyip bizim prenses Tospik'imiz hırpalanacak mıydı?
Ya sokak köpekleri? Onlarla nasıl baş edecekti? Eve (kliniğe) dönmeye kalksa, yolu nasıl bulacaktı? Kilometrelerce yol yürüyüp evine geri dönen kedi öyküleri umudumuzu yeşertiyordu. Bu kez de Alsancak'ı Bornova'dan ayıran Manda Çayı'nı nasıl geçeceğini, köprüden geçmeye kalksa arabaların altında kalmadan bunu nasıl başarabileceğini düşünüp endişeleniyorduk.
Bildiğimiz kadarıyla kediler gökyüzü olaylarını, ayı, yıldızları gözleyerek yolunu bulurmuş, ama hava da sürekli yağmurlu, gökyüzü bulutlu... Tospik nasıl gözlem yapacaktı? Ayrıca bunu biliyor muydu?
Sekreter hanım sürekli olarak "Benim içime doğuyor, Tospik bulunacak" diyordu. Bu arada sosyal medyanın tüm kanalları kullanılmış, belirli guruplarda haber paylaşılmış, afişler hazırlanmıştı.
Olayı duyduğundan beri iki gözü iki çeşme olan mutfak personeli Türkan Hanım, her gün iş çıkışı Alsancak'a gidiyor, Tospik'in kaybolduğu yörede onu arıyordu. Onun bu çabası bir dükkan sahibinin dikkatini çekmişti ve "Bacım ne arıyorsun sen her gün buralarda?" diye sormuştu. O da kaybolan kedisini aradığını belirtip fotoğrafını gösterince, dükkan sahibi ona benzer bir kediyi buralarda gördüğünü söylemişti. Türkan Hanım da telefonunu vererek eğer tekrar görürse gece gündüz fark etmez, hemen haber vermesini rica etmişti.
O gece telefonla beklenen haber gelmiş, iyi kalpli dükkan sahibi Tospik'i bulduğunu, onu dükkanın içine aldığını müjdelemişti. Sevinçten deliye dönen Türkan Hanım hemen bir taksiye atlamış ve soluğu dükkanda almıştı. Tospik, kaybolduğunun yedinci gününde salimen bulunmuştu.
O şimdi güvenli ellerdeydi..
Son günlerde gündeme gelen "Tombi kedi" haberleri nedeniyle bu sıcak öyküyü kaleme almak istedim. Dünyada hala yüreği nice zenginden daha zengin insanlar var ve dünya onlar sayesinde ayakta...