Ne güzel şeysin sen sosyal girişimcilik
Yazar: Cangül Kuş
Son yazının gördüğü ilgi ve sosyal girişimcilik konusundaki merak beni hem şaşırttı hem de şevklendirdi. Aynı konularda heyecan duyabilmek, merakları paylaşmak ne güzel.
Kadın kooperatifleri ile sosyal girişimcilik konusuna giriş yaptığım yazının hemen ardından sosyal girişimcilik konusunda zihinlerimizi berraklaştıran, ufuk veren, bir yandan da dünyadaki durumu özetleyen bir yazı yazmayı, hemen sonrasında da İzmir'den bir örnekle, çok yaratıcı ve çok özgün bir projenin sahipleriyle, röportaj yapmayı kafama koymuştum. İşte bu yazının amacı bu iki adımın ilkini gerçekleştirebilmek. Peşinen, yazının ortaya çıkmasında bana bilgisi ile destek olan İstasyon TEDÜ Sosyal İnovasyon Merkezi Direktörü, sevgili Berivan Eliş'e teşekkürü bir borç bilirim.
Sosyal girişimcilik ve sosyal sorumluluk kavramları sıklıkla karıştırılıyor. Birine daha fazla aşina olduğumuz için, zihnimiz hemen eşleştirme eğiliminde oluyor. Aralarında elbette ilişki var ancak kavramları eşanlamlı kabul etmek doğru değil. Sosyal girişimcilik teşebbüslerinin ortak noktası sağlık, eğitim, istihdam, yoksulluk, göç, toplumsal cinsiyet, katılım gibi önemli sosyal konularda var olan problemlerin çözümü için kar amacı gütmeyen, sürdürülebilir, yaratıcı modeller üretmeleri. Bu minvalde sosyal girişimin tanımını, bir sosyal sorunu bizzat o sosyal sorunu çözen bir hizmet ve/veya ürün ve/veya model geliştirerek çözmeyi hedefleyen ve kar amacı gütmeyen girişim olarak yapmak mümkün. Ve yine sosyal girişimciliğin, bu problemlere yönelik çözümler üretirken aynı zamanda ekonomik değer yarattığının altını çizmekte de fayda var. Esasında ayrışma da tam olarak burada başlıyor: Yaratılan ekonomik değerin "kar" algısında.
Sosyal girişimler "kar amacı gütmeyen" girişimler değiller. Hatta sürdürülebilirliklerini sağlamak ve girişim olarak kabul edilebilmeleri için maddi kazanç gayelerinin olması gerekli ve doğal. Ancak bir ticari işletmede olduğu gibi, elde edilen gelir/kar sosyal girişimlerde ortaklara aktarılmayıp, girişimin amacına yatırılarak, yaratılan etkinin kalıcılığını, sosyal girişimin sürdürülebilirliğini sağlamaya yönelik olarak kullanılıyor. Yani eğitim odaklı bir sosyal girişim, faaliyetlerinden elde ettiği geliri, daha fazla çocuğa ulaşmak için, daha geniş ve kalıcı bir etki yaratabilmek için kullanıyor. Doğal olarak, sosyal girişimler, çevresine duyarlı, çözüm ortaya koyabilen, gönüllülük bilinci yüksek, aktif vatandaşları olan toplumlarda daha hızlı kök salıyor. Güçlü sivil toplum, sosyal girişimciliğin gelişebilmesi için önemli bir zemin oluşturuyor. 1991 yılında İngiltere'de yapılan bir araştırmada 160 binden fazla gönüllü kuruluş bulunduğu ve nüfusun yüzde 20'sinin bu kuruluşlara bir şekilde en az yılda bir kez katılım sağladığı belirtiliyor. Bugün ABD'de 90 milyondan fazla yetişkin haftada en az üç saatini sivil toplum kuruluşlarına ayırıyor. Fransa'da toplumsal sektör, istihdamın yüzde 4,2'sini karşılarken, İtalya'da bu rakam yüzde 2, İngiltere'de yüzde 4 dolaylarında.
Türkiye'de bu alana özel veriye ulaşmak maalesef mümkün değil. Bu konuda veri toplama, bilgi üretme mekanizmalarını ivedilikle oluşturmamız gerekiyor. Öte yandan ülkemizde kâr amacı gütmeme modelini düzenleyen (dernek ve vakıflar haricinde) hukuki ve mali bir çerçeve de bulunmuyor. Sosyal girişimler bu sebeple, dernek, vakıf, kooperatif, iktisadi işletme, platform, şirket gibi yapıların farklı bileşkeleri şeklinde ya da herhangi bir tüzel kişiliğe sahip olmaksızın faaliyet göstermek durumunda kalıyor. Bu durum hem idari açıdan hem de vergi yükü açısından olumsuz bir tablo oluştururken, değer yaratabilecek potansiyel aktörlerin de girişimlerin dışında kalmasına sebep oluyor.
2016 yılında Thomson Reuters Vakfı ve Global Sosyal Girişimcilik Ağı işbirliği ile yapılan uzman anketleri sonucunda, dünyanın en büyük 44 ekonomisi sosyal girişimcilik elverişlilik koşullarına göre sıralandığında, Türkiye maalesef 44. sırada, listenin sonunda yer alıyor. Sıralamada altı ana kriter baz alınıyor: Hükümet desteği, toplum desteği, yetişmiş insan gücünü çekebilme kapasitesi, geçim yaratma kapasitesi, yatırıma erişim ve momentum (hız) kazanma potansiyeli.
Küresel anlamda, sosyal girişimcilik özelinde, önümüzdeki on yılda şu gelişmelerin yaşanması bekleniyor:
- Bireyler nezdinde sosyal giriÅŸimciliÄŸe duyulan ilgi artacak.
- Birleşmiş Milletler (BM) Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşmada sosyal girişimcilik bir araç olarak öne çıkacak. Tüm dünyada yeni ekonomi, paylaşım ekonomisi, armağan ekonomisi, dayanışma ekonomisi, ortak fayda ekonomisi gibi birçok farklı kavram ekseninde önemli bir tartışma, araştırma ve uygulama alanı doğacak.
- Sosyal girişimlerin yaratacağı sosyal etkiye yatırım yapılmasını sağlayan yenilikçi bir finansman modeli olan "etki yatırımcılığı" gibi yenilikçi sosyal finansman araçları yaygınlaşacak.
- Kolektif fikir ve çözüm üretimine dayalı etkinliklerin ve açık inovasyon platformlarının sayısının artması ile tek aktöre dayalı modeller yerini işbirliğine dayalı modellere bırakacak.
Toplumsal kalkınmanın yapı taşı olarak sosyal girişimciliği geliştirmek için hali hazırda konu üzerine çalışan uluslararası örgütlerin ilgili birimleri, sivil toplum kuruluşları, özel sektör, kamu uzmanlarını bir araya getirerek iletişimi sıklaştırmak, özelleştirilmiş destek mekanizmaları tasarlamak, sosyal girişimciliği teşvik edecek fon programları oluşturmak, kuluçka merkezleri, hızlandırıcı programlar ile kapasite inşasına katkı vermek gerekiyor. Yani yapılacak çok iş var.
Bunca teoriden sonra gelin kimler bu konuştuklarımızı yapıyor, biraz da ona bakalım.
Hani nasıl derler "to be continued..."
Bir sonraki yazıyı bekleyin. Kahramanlar orada.